29 Mart 2007 Perşembe

Dünya Sağlık Örgütü’nden ‘ölüm raporu’

Ülkeleri gelir gruplarına göre üçe ayıran Dünya Sağlık Örgütünün (WHO) raporuna göre, gelişmiş ülkelerde 14 yaşın altında çocuk ölümleri yüzde 1’in altında seyrederken, az gelişmiş ülkelerde her üç çocuktan biri 14 yaşına gelmeden yaşama veda ediyor.

Gelişmiş ülkelerde istatistiklere dahi alınmayacak kadar düşük oranda olan trafik kazaları ya da basit hastalıklar, gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelerde 10 temel ölüm nedeni arasında yer alıyor.
WHO’nun resmi internet sitesinde yayınlanan rapor, ülkeleri Dünya Bankasından alınan gelir bilgilerine göre “gelişmiş”, “gelişmekte olan” ve “az gelişmiş” olmak üzere üç gruba ayırırken, özellikle birinci grup ile ikinci grup ülkeler arasında gerek ölüm nedenleri, gerekse ortalama ömür istatistiklerinde çarpıcı farklılıklar olduğu gözler önüne seriliyor.

ZENGİNİN DE FAKİRİN DE DERDİ KALP
Varlıklı ve yoksul ülkeler arasında yaşam kalitesi, sosyal konular ve ölüm nedenleri bakımından ciddi farklılar bulunsa da koroner arter hastalıkları her üç grupta da ölüm nedenleri arasında ilk iki sırada yer alıyor. Gelişmiş ülkelerde birinci ölüm nedeni koroner arter hastalıkları, ikinci ölüm nedeni ise felç ve beyin fonksiyonlarına ilişkin diğer hastalıklar olarak belirlenirken, gelişmekte olan ülkelerde bu hastalıklar yer değiştirerek ilk iki sırayı alıyor.
Az gelişmiş ülkelerde de birinci ölüm nedeni koroner arter hastalıkları, ancak ikinci sırada diğer iki grupta daha alt sıralarda yer alan solunum yolları enfeksiyonları yer alıyor.

AIDS VE TRAFİK
WHO’nun hazırladığı rapor, dünya genelinde ölüm nedenlerinde ilk iki sıradaki benzerlikler olduğunu, buna karşılık diğer ölüm nedenlerinde ülkenin gelişmişlik düzeyine bağlı olarak önemli farklılıklar bulunduğunu gözler önüne serdi.
Rapora göre, gelişmiş ülkelerde ölüm nedenleri listesinde ilk onda yer almayan HIV/AIDS, gelişmekte olan ülkelerde 4., az gelişmiş ülkelerde ise 3. en yaygın ölüm nedeni. Bu durumun en önemli nedeni, gelişmiş ülkelerde güvenli cinsel ilişki oranının fazla olması ve gelişmiş ülke vatandaşlarının gerek HIV tanısının konmasında gerekse bağışıklık sisteminin güçlendirilmesine yönelik tedavilerde daha fazla şansa sahip olmaları.
WHO’nun raporu, gelişmiş ülkelerde trafiğin artık canavar olmaktan çıktığını da ortaya koyuyor. Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde en yaygın 10 ölüm nedeni arasında yer alan trafik kazaları, gelişmiş ülkelerin listesinde yer almıyor.Birinci ve ikinci grupta yer alan ülkelerde çeşitli kanser türleri sıralamada yer alırken, yoksul ülkelerde yaşayan önemli sayıda insan ise hala verem, sıtma ve ishal gibi hastalıklar nedeniyle yaşamını yitirebiliyor.
Az gelişmiş ülkelerde doğum ve doğum sonrası komplikasyonları da gelişmiş ülkelerin aksine hala anne ve bebek sağlığını ciddi ölçüde tehdit ediyor.

70 YAŞIN ÜZERİNİ GÖREBİLENLER
Çeşitli hastalıkların tedavisi ve yaşam kalitesi bakımından daha çok olanağa sahip olan gelişmiş ülkelerde yaşayanların yüzde 70’i, 70 yaşın üzerinde yaşama veda ederken, yoksul ülkelerde bu oran her üç kişiden birine kadar düşüyor.
Rapor, yoksulluk ve olanaksızlıkların en çok çocukları vurduğunu çok net biçimde ortaya koyuyor. Gelişmiş ülkelerde 14 yaşın altında çocuk ölümleri yüzde 1’in altında seyrederken, az gelişmiş ülkelerde her üç çocuktan biri 14 yaşına gelmeden yaşama veda ediyor.
Dünya genelinde her yıl ortalama 11 milyon çocuk, 5 yaşın altındayken ölüyor. Rakamlar, dünya genelinde ölen çocukların yüzde 98’inin gelişmekte olan ve yoksul ülkelerde hayata gözlerini yumduklarını ortaya koyuyor.

27 Mart 2007 Salı

Teyzelerim, Halalarım Hepsi Birer Nezahat'tı


Hatırla Sevgili dizisinin Nezahat'ı Lale Mansur:
60'lı yılların örf, adet ve yaşayış tarzını bilmek dizide bana çok yardımcı oldu. O dönemden Nezahat gibi çok kadın tanıyorum...
Teyzelerim, halalarım... Hepsi birer Nezahat'tı....
Oyunculuğa ilk filmi 1992 yılında Düş Gezginleri ile Altın Portakal kazanarak hızlı bir giriş yapan Lale Mansur, şu aralar atv'deki "Hatırla Sevgili" isimli dizi ile gündemde. Dizide Adnan Menderes hükümetinde milletvekili iken, darbe sonrası hapse düşen Rıza'nın (Engin Şenkan) eşi Nezahatı'ı canlandıran Mansur sorularımızı yanıtladı.
* Hatırla Sevgili'de kendinizden çok farklı bir karakteri canlandırıyorsunuz... Nasıl bir kadın Nezahat sizce?
Aslında birkaç karakter teklif edilmişti, ben içlerinden Nezahat'ı seçtim. Çok hoş, çok keyifli bir rol. Hayatın içinde çok değişen bir karakter. Onun için çok hoşuma gitti ki epey bir Nezahat tanıyorum o dönemden: Teyzelerim, halalarım...
* O zaman sizin için kolay olmuştur Nezahat rolüne adapte olmak...
Daha önceki jenarasyonları bilmek; ne yaparlar, nasıl oturur, kalkarlar, örf ve adetleri nelerdir, epey bir gözlemim var. Bu bana yardımcı oldu.
* Peki bir döneme ışık tutan bir dizi... Size gelen tepkiler nasıl?
Çok önemli bir dizi bence. İlk kez Türkiye'de yakın tarihimizle ilgili bu kadar ciddi bir dizi çekiliyor. Bir Altın Portakal kazandığımda tepki almıştım. Altın Portakal'dan sonra bir de şimdi bu dizi ile çok konuşuldum. Çok fazla izleyeni var 'Hatırla Sevgili'nin...
* Altın Portakal size neler getirdi peki?
Altın Portakal'ın gerçekten benim kariyerimde çok önemli bir rolü oldu. Çünkü ilk filmimle aldım. Benim jenerasyondan gelen tecrübeli oyuncular vardı o sıralar. Zuhal Olcay, Derya Baykal gibi... Benim o açığı kapatmak için çok çalışmam gerekiyordu. Çalışmaya da devam ediyorum. Bu yaz New York'a gidip orada oyunculuk dersleri alacağım. Çalışmanın ve kendini eğitmenin sonu yok. İlk başladığın seneye göre çok daha deneyimliyim artık.
* İlk başladığınız yıllardaki Türk sineması ile şimdiki Türk sinemasını karşılaştırır mısınız?
Şu anda bence çok iyi. Büyük-küçük gişeye yönelik her türlü yapım var. Ama halen bir sektör değil. Mesela bir sendikamız yok. Yani 23 saat çalıştırılabiliyoruz. Özellikle televizyonda... Mesela yurtdışında diziler yarım saat. Biz sanki bir sinema filmi çekiyoruz her hafta. Çok haksız bir şey.
* Sendika ile ilgili sizin çalışmalarınız var mı?
Yok malesef. Zamanım hiç yok. Düşünce özgürlüğü ile ilgili, Green Peace gibi desteklediğim sivil toplum örgütleri var ama sendika çalışmalarım yok.
* Boş zamanlarınızda neler yaparsınız?
Son iki senedir çello çalışıyorum. Herkesin bir enstüman çalması lazım diye düşünüyorum. At biniyorum. Epey bir ara vermiştim. Ve seyahat ediyorum.
* Evlilik iyi gidiyor, çocuk düşünüyor musunuz?
Evet 24 yıldır güzel giden bir evliliğim var. Ama çocuk düşünmüyoruz.

Lale Mansur Röp. / Sabah Gazetesi (26.03.07)

25 Mart 2007 Pazar

Depresyonu Hafife Almayın!

Genç-yaşlı, kadın-erkek birçok insan, anlık mutsuzluklarını aynı sözcükle anlatıyor: Depresyon… Peki nedir depresyon? Hangi belirtileri verir, nasıl tedavi edilir, kendi kendine geçer mi?

Anadolu Sağlık Merkezi’nden Psikiyatrist Dr. Banu Büyükkal, ülkemizde neredeyse her 10 kişiden 1’inde görülen depresyonun, gerek yüksek görülme sıklığı, gerekse sosyoekonomik sonuçları nedeniyle son derece önemli bir hastalık olduğunun altını çiziyor.
Dr. Büyükkal depresyonu, “kişinin duygularını, bedenini, düşüncelerini kısacası bütününü her alanda ele geçirebilen çok boyutlu bir rahatsızlık” olarak tanımlıyor ve ekliyor:“Depresyon kişinin yemek yemesini, uykusunu, sosyal işlevlerini tamamen etkiler.
Kısacası insanların, ‘Topla kendini artık, sen bunu kendi kendine yapıyorsun. Kendi aklınla da çözebilirsin’ şeklindeki iyi niyetli çabalarının sonuç vermeyeceği bir durumdur.”

Dünya Sağlık Örgütü’nün istatistiklerine göre, dünyada herhangi bir anda 120 milyon kişi depresyonla mücadele ediyor. Global hastalık yükü anlamında dünyada 4. sırada yer alan depresyonun tedavisi, ABD’de yılda 30 ila 80 milyar dolara mal oluyor.

BİYOKİMYASAL BİR OLAY MI?
Depresyonun kaynağının ne olduğu ve beyindeki kimyasal değişimlerin depresyon üzerinde ne gibi etkilere sahip olduğu, bugün cevabı en merak edilen sorulardan bazıları. Depresyonun çok faktörlü bir hastalık olduğunu söyleyen Dr. Büyükkal, depresyon durumunda beyinde bazı biyokimyasal değişikliklerin görülebildiğini söylüyor.

MEVSİMSEL DEPRESYON
Depresyonun ortaya çıkışında, çevresel faktörler ve hatta mevsimler bile etkili oluyor. Daha sık olarak sonbahar ve kış aylarında ortaya çıkan bir depresyon tipi olduğunu söyleyen Dr. Büyükkal, “Işığın, her insanın duygu durumu üzerinde mutlaka etkisi var. Mevsimsel duygu durum bozukluğu adı verilen grup ise, depresyonun bir alt grubu olarak kabul ediliyor. Bu mekanizmanın işleyişinde, ‘serotonin’ ve ‘noradrenalin’ gibi, normalde depresyonla ilişkilendirilen monoaminlerin yanı sıra ‘melatonin’ denen uyku sağlayıcı hormonun da etkisi olduğu ileri sürülüyor.
Özellikle kış aylarında melatonin üretiminde artış oluyor” diyor.

BELİRTİLERİ NELER?
Dışarıdan da gözlenebilir içe kapanıklık, çökkünlük, mutsuzluk, ağlamaklı olmak, ilgi ve zevk kaybı, unutkanlık, iştahta değişiklikler (çoğunlukla iştah azalması, ancak kimi zaman da iştah artışı şeklinde görülür), uykuda değişiklikler (genelde azalma şeklindedir, ama artış da olabilir), kişinin hareketliliğinde azalma ya da artış, yorgunluk, enerjisizlik, kendini değersiz hissetme, aşırı özgüven eksikliği, suçluluk duygusu, ölüm ve intihar düşünceleri depresyonun belli başlı belirtileri olarak sıralanıyor.Depresyon her iki cinste de görülüyor.
Ancak kadınlarda görülme oranı erkeklere göre daha fazla. Türkiye’deki istatistiklere göre kadınlarda yüzde 25, erkeklerde ise yüzde 10 oranında depresyon görülüyor. Bu rakamların erkeklerde düşük olmasının bir nedeninin de erkeklerin tedaviye başvurmak konusundaki isteksizlikleri olabileceği düşünülüyor.
Kadınlarda daha çok depresyon görülmesinin hormonal nedenleri olabileceği vurgulanıyor. Ayrıca, kadının toplumsal konumunun da depresyon sıklığında rol oynayabileceği öne sürülüyor.

DEPRESYONUN TEDAVİSİ
Depresyon tedavisinin medikal ilaçlar ve terapi ile yapıldığını, kullanılan antidepresanların mutlaka doktor gözetiminde alınması gerektiğini ifade eden Dr. Büyükkal, “Depresyonun ilaçla tedavisi 6 ay ile 1 yıl arasında sürüyor.
Birçok kişi, kendini biraz iyi hissettiğinde hemen ilaç tedavisini bırakıyor. Oysa kişi kendini iyi hissettikten sonra bile, biyokimyasal dengenin pekişmesini sağlamak için birkaç ay daha tedaviye devam etmesi gerekiyor.
Bu yüzden vurgulanması gereken bir başka nokta da terapidir. Medikal tedavinin yanı sıra kişinin doktoruyla veya bir psikologla terapi işbirliğini sürdürmesi nükslerin önlenmesinde çok etkili oluyor. Terapi uzun soluklu, emek ve kaynak gerektiren bir yöntem, ama depresyonun genetik ya da biyolojik nedenleri olmasa da, psikososyal nedenlerinin anlaşılması ve çözülmesi açısından son derece yararlı” diye konuşuyor.

24 Mart 2007 Cumartesi

Sağlık Bakanlığından kanserle mücadele

Kanser hastalığıyla daha etkin bir mücadele için Sağlık Bakanlığınca yürütülen çalışma çerçevesinde, Kanserle Savaş Dairesi Başkanlığınca Kanser Kayıt Elemanları Çalışma Talimatnamesi yayınlandı.

Kanserle Savaş Dairesi Başkanı Prof. Dr. Murat Tuncer tarafından yayınlanan genelgede, talimatnamenin, “Aktif Kanser Kayıt Sistemi” ile kanser kayıtçılığı yapılan illerde hastane kanser kayıt elemanlarının çalışmalarının düzenlenmesi amacıyla çıkarıldığı belirtildi.

Tuncer, bu talimatnamenin hastanelere dağıtılması, hastane kanser kayıt birimi sorumlularıyla kanser kayıt elemanlarına okutulması ve hastanelerin uygun görülen yerlerine asılması, ayrıca hastane yönetimlerinin bu talimatnameye uyması gerektiğini bildirdi.

KANSER KAYIT ELEMANLARININ ÇALIŞMASI
Talimatnameye göre, kanser kayıt elemanlarının çalışmasıyla ilgili öngörülen hususlardan bazıları şöyle:

Kanser tanısı konup tedavi yapılan bütün hastanelerde ve merkezlerde yılda 600 yeni kanser olgusu başına bir eleman düşecek şekilde, uygun sayıda kanser kayıt elemanı tam zamanlı olarak görevlendirilecek,
Kanser kayıt elemanları hastane otomasyon sistemine ve arşive girebilecek,
Bu kişiler patoloji, bronkoskopi, nükleer tıp, kemoterapi ünitesi ve radyoterapi ünitesi gibi bölümlere ve bu bölümlerin bütün kayıtlarına ulaşabilecek,
Bu görevliler ayrıca, hastane servislerine ve birimlerine hastane yönetiminin belirleyeceği saatlerde girip servis protokol ve poliklinik kayıt defterleri üzerinde çalışabilecek,
Gezici kanser kayıt elemanlarına hastane kanser kayıt elemanlarıyla birlikte çalışma ortamı ve kolaylığı sağlanacak,
Gerekli verilerin girilebilmesi için bu personele gizlilik yönergesi gereğince kilitli bir oda, arşiv dolabı ve adlarına şifrelenmiş donanımlı bir bilgisayar ve internet erişimi temin edilecek.

KANSER VERİLERİNİN AKTİF SİSTEMLE TOPLANMASI
Kanser hastalığıyla mücadele için geçen yıl Sağlık Bakanlığınca kanser erken teşhis ve tarama merkezlerinin çalışma şekilleriyle kanser tarama kayıtlarının tutulmasına ilişkin yeni düzenlemeler yapılmıştı.
Kanserle Savaş Dairesi Başkanlığınca kanser kayıtlarıyla ilgili hazırlanan genelgeyle ülke genelinden pasif sistemle kanser kayıtlarının toplanması yerine, seçilen bazı illerden “Aktif Sistemle” veri toplanması çalışmalarına başlanmıştı.
Aktif sistemle veri toplanacak iller Ankara, İzmir, İstanbul, Bursa, Samsun, Adana, Antalya, Trabzon, Edirne, Van, Erzurum, Şanlıurfa, Eskişehir ve Kayseri olarak belirlenmişti.
Buna göre, geçen yılın başından itibaren bu illerde aktif sistemle çalışacak “Kanser Kayıt Merkezleri”, hastanelerde ise “Kanser Kayıt Birimleri” kurulmuştu. Kanser kayıt merkezlerinde en az iki “Gezici Kanser Kayıt Elemanı”nın görevlendirilmesi, bu görevlilerin kanser kayıt birimi olmayan hastane veya bu birimin yetersiz kaldığı hastane ve sağlık kuruluşlarıyla özel patoloji laboratuvarlarından veri toplaması karar altına alınmıştı.

23 Mart 2007 Cuma

ŞİRİNYER GECEYE HAZIR!...

Türkiye'nin, gece koşullarına uygun duruma getirilen ilk hipodromu olan Şirinyer Hipodromu'nda ilk deneme bu gece yapıldı.

İşte Detaylar...
Hipodrom müdürü Orhan Karabıyık, yaptığı açıklamada, geçen yıl aralık ayında başlayan ışıklandırma çalışmalarında son aşamaya gelindiğini, projektör ve eşit lükslerin ayarları ve kimi teknik cihazların testlerini gerçekleştirmeye başladıklarını söyledi.

Hipodroma gelen yarışseverlerin izleyebileceği ve hipodrom karşısına konulan 48 metrekare boyutlarındaki dev ekran ve fotofiniş cihazının test edileceğini belirten Karabıyık, ayrıca gece görüşünde kamera çekimlerini denemeye tabi tutacaklarını da bildirdi.

Karabıyık, şunları kaydetti:''Bu, testlerden biri. Birkaç testimiz daha olacak. Saha aydınlatmasında 1380 adet 2 bin watlık projektör, padok mahalline de 155 adet bin watlık projektör yerleştirildi. 5 trafo inşa edilirken, 110 kilometre mesafeye tekabül eden kablo döşemesi yapıldı. Eminiz yarışseverlerimiz gündüz olduğu gibi gece koşularını da ilgiyle takip edecekler.''

Türkiye'de ilk kez gerçekleştirilecek gece koşuları için bir tarih belirlemediklerini kaydeden Karabıyık, ''İlk gece koşusunun hangi tarihte yapılacağını Türkiye Jokey Kulübü Yönetim Kurulu belirleyecek. İnşallah önümüzdeki günlerde tespit edilecek tarihte İzmirli yarışseverlerle birlikte olacağız'' dedi.
Şirinyer Hipodromu'nda aydınlatmayı yapan şirket görevlileri ile teknik uzmanlar, her türlü ayarlama işlemini bitirdikten sonra atların da kullanıldığı teste geçildi. İlk yarış atı, üzerlerinde jokeyleri bulunduğu halde, önce aydınlatılmış padokta bir süre gezdirildi.
Ardından yarışların yapıldığı kum ve çim pistlerinde hafif koşular yaptırıldı. Bu sırada projektör, fotofiniş ve dev ekran ayarları test edildi.Hipodruma gelerek incelemelerde bulunan Türkiye Jokey Kulübü Genel Sekreteri Serdar Pedükcoşkun da deneme çalışmalarını izledi.

15 Mart 2007 Perşembe

ROMANTİKA


"R O M A N T İ K A"
Müzikalseverlerin özlemi bitiyor. Yapımcı Türker İnanoğlu, uzun yıllardır beklenen, büyük prodüksiyonlu müzikal özlemini "Romantika" ile sonlandırıyor.

TİM-Türker İnanoğlu Maslak Show Center'da 22 Mart 2007'den itibaren sahnelenecek olan ve dev bir yıldızlar topluluğunun rol aldığı "Romantika" müzikalini, Devlet Tiyatroları'nın genç ve yetenekli yönetmeni Şakir Gürzumar yönetiyor.

Müzikalde 25 ünlü yıldızın yanı sıra, Tan Sağtürk'ün koreografisi eşliğinde Ömür Uyanık, Tunç Özçakır ve Tuncer Okyar'ın eğitiminde 22 kişilik bir dans grubu görev alıyor. Senaryosu Resul Ertaş ve Yaşar Arak tarafından kaleme alınan "Romantika"nın kostümlerini Hale Eren, dekorunu ise Cem Köroğlu hazırladı.

Müzikalin orijinal müziklerini de Cengiz Onural ile Bora Ebeoğlu imzası bulunuyor.

"Romantika", kökleri Osmanlı hanedanına uzanan, varlıklı ve güngörmüş bir ailenin Harvard'da öğrenim görmüş oğlu ile çalgıcılıkla geçinen bir Roman ailesinin kızının aşklarını konu alıyor. İki aile arasındaki kültür, görgü, düşünce ve yaşam tarzı farklılıkları çok eğlenceli bir müzikal komediyle izleyiciye sunuluyor.

Hikaye ve Proje: Türker İnanoğlu

Yönetmen: Şakir Gürzumar

Senaryo: Resul Ertaş - Yaşar Arak

Müzik: Cengiz Onural - Bora Ebeoğlu

Koreograf: Tan Sağtürk

Dans Hocalari: Ömür Uyanik - Tunç Özşakar - Tuncay Okyar

Kostüm: Hale Eren Dekor: Ali Cem Köroğlu Oyuncular: Melek Baykal, Zeki Alasya, Çağla Şikel, Özgür Çevik, Tarik Pabuççuoğlu, Şeyla Halis, Kazim Akşar, Engin Akyürek, Sema Aybars, Ümit Yesin, Veysel Diker, Yeşim Gül Akşar, Serhan Arslan, Buket Dereoğlu, Erdem Baş, Ali İpin, Sinem Ergin, Elena Atamer, Okan Tangücü

12 Mart 2007 Pazartesi

HİDO'NUN BURNU KIRILDI!...

Orlando Magic'te forma giyen Hidayet Türkoğlu, takım arkadaşı Dwight Howard'ın dirsek darbesiyle sakatlandı.

Orlando Magic'de forma giyen temsilcimiz Hidayet Türkoğlu'nun burnunun kırıldığı ve Houston Rockets maçına koruyucu maske ile çıkabileceği açıklandı.

Perşembe günü Orlando Magic'in Amway Arena'da Chicago Bulls'a 76-100 yenildiği mücadelenin ikinci periyodunda takım arkadaşı Dwight Howard'ın dirsek darbesine maruz kalan Hidayet Türkoğlu sakatlanarak oyunu terk etmişti.
Maçın ikinci yarısında forma giymeyen Hidayet Türkoğlu, Bulls karşısında 14 dakika süre alırken 2 sayı ile mücadele etmişti. Hidayet Türkoğlu'nun Houston Rockets ile oynanacak mücadelede forma giyip giymeyeceği ise maç saatinde belli olacak.

1979 doğumlu oyuncunun Detroit Pistons'lu oyuncu Richard Hamilton'un taktığı benzer bir koruyucu maske giymesi bekleniyor. Bu sezon Orlando Magic'de 54 maçta da ilk beşte başlayan Hidayet Türkoğlu 12.3 sayı, 3.7 ribaund, 3.1 asist ve 1 top çalma istatistikleri ile mücadele etmişti.

HATIRLA SEVGİLİ Müziği



Hatırla Sevgili dizisinin adıyla bütünleşen şarkısını genç konservatuvar öğrencisi Eylem Aktaş seslendiriyor. Dizinin tüm parçalarını ise üç usta müzisyen Kemal Sahir Gürel, Hüseyin Yıldız ve Erdal Güney hazırlıyor.

Bu müzik aşka ve 68 kuşağına dair

Bir dönem dizisi olan Hatırla Sevgili'nin müziği, senaryosuyla müthiş bir uyum sergiliyor. Müzisyenler Kemal Sahir Gürel, Hüseyin Yıldız ve Erdal Güney bu durumun, o dönemin yiğit insanlarına karşı hissettikleri saygı ve sevgiden kaynaklandığını söylüyor.

Adnan Menderes dönemini işleyen ve 80'li yıllara kadar ilerleyecek olan Hatırla Sevgili dizisi, müzikleriyle de büyük ilgi görüyor. Özellikle dizinin yayınlanan son bölümündeki Deniz Gezmiş görüntülerinin üzerindeki fon müziği, insanın tüylerini diken diken ediyordu. Dizi için hazırlanan diğer müzikler ve seçilen eski parçalar da görüntüleri çok iyi tamamlıyor.
Tüm bu melodiler üç usta müzisyenin elinden çıkıyor. Yemin ve Dicle gibi yeni dizilerin müziğine de birlikte imza atan Kemal Sahir Gürel, Hüseyin Yıldız ve Erdal Güney ile HatırlaSevgili üzerine konuştuk.

'İÇİMİZDEN GELİYOR'

- Yaptığınız besteler senaryo ve görüntülerle çok örtüşüyor. Ayrıca izleyiciyi çok etkiliyor. Nasıl başarıyorsunuz bunu?
- Kemal S.Gürel: Farklı bir durum var tabii burada. Biz dizide anlatılanların yabancısı olan insanlar değiliz. Yani biz, aslında o duyarlılıklarla büyümüş insanlarız. O dönemin bütün muhalif ve yiğit insanlarına karşı hissettiğimiz saygı ve sevgiden; o kültürün bir parçası olmaktan da kaynaklanan bir şey bu. Dolayısıyla yeniden bir keşif yok orada, içimizden gelen şeyler.- Yani bu dizi sizin için ayrıca manevi bir değer taşıyor.
- Hüseyin Yıldız: Kesinlikle. Türkiye'nin kronolojisi bir kere. 68 kuşağı var, yakında benim yaşadığım kuşak 70'ler gelecek mesela.
- Erdal Güney: Bir de hepimiz o dönemin, farklı yaş kesitlerinde acılarını yaşadık.
Türkiye'deki birçok insan gibi. Şimdi bizim bu dizide bunlara sanatımızla yanıt verebilme şansımız var. O yüzden kendimizi coşkulu hissetmememiz mümkün değil.

- Dizideki hangi parçalar size ait değil?
- H.Y: Bütün temalar bize ait. Onun dışında Mehmet Güreli'nin parçası var orada, Ömer Hayyam'ın bir şiiri, o bizim değil. Bir de klasik Türk sanat müziği parçaları bizim değil tabii. Onlar orijinal halleriyle kullanılıyor. Onun dışındakilerin hepsi bizim.

- Hangi temalar onlar?
- A.G: Kendi açımızdan üç ayrı doku var. Biri duyguları tarif eden, biri dizinin yarı belgesel özelliğine ve politik iklimine uygun, diğeri de dönemin dokusuna uygun. Bunları yaparken de sürekli paylaşımla çıkmıyor. Hepimiz durduğumuz yerden bir şeyler üretiyoruz, onların içinden hangileri uyuyorsa öyle bir uygulama yapıyoruz.

GEZMİŞ'E HALK MÜZİĞİ

- H.Y: Mesela dizinin, gazete sayfalarının bantta dönüşüyle başlayan bölümünde, Kemal'in yaptığı Fırtına isimli ezgi, tamamen o siyasal ya da belgesel tadı veren bir müzik. Deniz Gezmiş görüntülerinin üzerine yapılan müzik de halk müziği ezgisi.

- Soundtrack'i ne zaman çıkıyor?
- K.S.G: Bu dizinin yapımcısı atv. Kanalın, diziyle ilgili başka çalışmaları da olacak ve sanırım mayıs ayında seyirciyle buluşturacak. Biz de soundtrack'i mayıs ayına hazırlıyoruz.Kimi Enstrümantal Kimi Sözlü; Hatırla Sevgili Melodileri

SÖZLÜ PARÇALAR

* Zor Yıllar Beste: Erdal Güney Söz: Mustafa Nuhut ve Erdal Güney Solist: Eylem Aktaş
Sözleri: Dudağımda yarım kalan söylenmemiş son sözümdür...
Varsın eller gönül yarası kapanır sansın, kabuğun altında ey yar kanayan sensin.
Kullanıldığı sahneler: Ahmet ve Yasemin'in aşk sahnelerinde

* Yaralı Kalbim Beste: Kemal Sahir Gürel Söz: İbrahim Karaca Solist: Atakan Akdaş
Sözleri: Artık savrulup gitsen de rüzgâra, ağla yaralı kalbim her şey yalan.
Kullanıldığısahneler: Kavuşulmayan aşk sahnelerinde.

* Geçmişten Geleceğe Beste: Hüseyin Yıldız Söz: İbrahim Karaca Solist: Erdal Güney
Sözleri: Sevdamız bir uzun bakış. Ey memleket, ey soylu düş...
Kullanıldığı sahneler: 68 kuşağına yazıldı. Deniz Gezmiş görüntülerinin üzerine kullanıldı.

DİĞER MELODİLER...
* Gece ve Rüzgâr: Erdal Güney'in. Eylem Aktaş sesiyle eşlik ediyor.
* Hüznün Gecesi: Hüseyin Yıldız.
* Kaşı Kemanım: Erdal Güney.
* Fırtına ve Senfoni adlı melodiler, Kemal Sahir Gürel'in siyasi temalı melodileri. Belgesel görüntülerde kullanılıyor.
* Güzel Günler ya da Özlem olarak adlandırdıkları melodi, mutlu anlarda kullanılıyor.
* Büyükada sahnelerindeki parça konuk melodi. Seyithan Kızıl'ın Dar Geçit adlı parçası.
Sesiyle tanınıyor
Dizinin en sevilen parçalarından Zor Yıllar, sözlerinin benzerliği nedeniyle eski bir klasik Türk müziği şarkısı olan Hatırla Sevgili ile karıştırılıyor.

Zor Yıllar'ı dizide 1980 doğumlu, İ.T.Ü. Türk Musıkisi Devlet Konservatuvarı Şan Bölümü öğrencisi Eylem Aktaş seslendiriyor. Aktaş, şimdiye kadar pek çok Kürtçe ve Türkçe albüme vokal yapmış. Ayrıca Yaşam Radyo'da haftada bir gün Kürtçe müzik programı yapıyor.

Hatırla Sevgili dışında daha önce Ihlamurlar Altında ve Kurşun Yarası dizilerinde sesiyle yer almış. Ayrıca müziklerini Erdal Güney'in yaptığı Unutulmayanlar filminin soundtrack'i için de Hüzünkâr isimli parçayı seslendirmiş.

Hatırla Sevgili Müziği / Sabah Pazar (11.03.07)

5 Mart 2007 Pazartesi

3 Mart 2007 Cumartesi

Endonezya Kuş Gribi Örneklerini Paylaşacak

Kuş gribine en çok kurban veren Endonezya, hastalığa yol açan virüs örneklerini Dünya Sağlık Örgütü ile paylaşmayı kabul ettiğini açıkladı.

Endonezya Sağlık Bakanı Siti Fadullah Supari, ticari amaçlarla kullanmaması koşuluyla virüs örneklerini Dünya Sağlık Örgütü’ne göndereceklerini açıkladı. Supari, DSÖ Genel Sekreteri Margeret Chan’ın, Endonezya’nın çıkarlarının korunacağını ve ticari amaçla kullanılmayacağını gönderdiği bir mektupla garanti ettiğini söyledi.

Endonezya, Amerikalı bir ilaç üreticisi şirketle yaptığı anlaşmanın ardından geçen ay, Dünya Sağlık Örgütü’ne örnek göndermeyeceğini açıklamıştı.