Türkiye Sivil Havacılık Sendikası (Hava-İş) Başkanı Atilay Ayçin, sendikanın Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında, THY AO ve THY Teknik AŞ yönetimini “sağduyuya” davet etti.
Ayçin, “Yasa gereği grev oylamasına katılma hakkı olan ancak yine yasal düzenlemeler gereği sendika üyesi olamayan, dolayısıyla toplu iş sözleşmesi kapsamında yer almayan ve grev oylamasında blok olarak ‘hayır’ oyu kullanmak zorunda bırakılan 1300 civarındaki personelin THY AO’daki 4 bin 500 ‘hayır’ oyundan düşülmesi gerekiyor. Sayısal olarak THY AO’da yaklaşık 8 bin 800, Teknik AŞ’deki 2 bin 400 üyemizin büyük bir çoğunluğu greve ‘evet’ demiştir” diye konuştu.
Grev oylamasına gerek duymadıkları halde buna da karşı çıkmadıklarını, ancak “hukuk kuralları yok sayılarak bu oylamanın yapıldığını” iddia eden Ayçin, “Oylama süresi 4 güne yayıldı. 42 milyon seçmenin 12 saatte oy kullanması bu ülkenin kaderini belirledi, ancak ne acıdır ki 24 saat THY ve Teknik AŞ yönetimine yetmedi. İnsanlar askerden çağrıldı, hasta yatağından kaldırıldı. İnsanlar sedyede oy sandıklarının başına taşındı. Çalışanlar THY ve Teknik AŞ’nin sunduğu teklifi reddetti” dedi.
Sendikanın olaya galip ve mağlup yaklaşımı ile bakmadığını, Türkiye’nin ulusal hava yolu THY’nın özelleştirilse de kendileri için değerli olduğunu belirten Ayçin, ancak çalışanların hak ve taleplerinin de önemli olduğunu, bunun kabul edilmesi gerektiğini kaydetti.Mevcut uyuşmazlık maddelerinin bir bütün olduğunu, greve çıkılma noktasına gelinmiş bir aşamada “Şu maddeleri görüşürüm, şunları görüşmem” yaklaşımının terk edilmesi gerektiği ifade eden Ayçin, bu noktada tarafların her maddeyi görüşmesi, karşılıklı atabilecekleri adımları tümüyle ortaya koyması gerektiğini söyledi.
Atilay Ayçin, 2001 yılı havacılık krizi sırasında ücretlerinden yüzde 10’nu oranında kesinti yapılmasını gönüllü olarak kabul eden THY AO ve THY Teknik AŞ çalışanlarına tatminsiz, açgözlü insanlar muamelesi yapılmasına derhal bir son verilmesi gerektiğini belirtti.İşverenin, 60 günlük yasal görüşme süresi içinde hem de resmi arabulucu sürecinin son toplantısına kadar ücret ve ücrete bağlı maddeleri görüşmeyi kategorik olarak reddettiğini, daha sonra ücret artışı konusunda yaptığı birer puanlık iyileştirmenin dışında hiçbir pazarlığın içinde yer almadığını öne süren Ayçin, “(Yaz sezonunda grev mi olur?) diyen TÜRSAB ve TİM başkanları işçilere mesaj vereceklerine, masadaki görüşme sürecini hovardaca harcayan THY AO ve THY Teknik AŞ yönetimine bunu sormalı” dedi.
İşverene “pazarlığa açık olmadıklarını” söylemediklerini, ancak her 2 şirket yönetimiyle ücret sisteminde bile anlaşamadıklarını ifade eden Ayçin, “Bizim teklifimiz 6 aylık dilimlerle ücret artışı yapılmasını ve bu yolla enflasyona karşı otomatik bir koruma sağlanmasını önermektedir. İşverenin temel ücret teklifi birer yıllıktır ve 2008 için 2007 enflasyonu artı 1 puan ücret artışı öngörmektedir. Böyle bir ücret sistemi çalışanları olası bir ekonomik çalkantı ya da kriz karşısında bütünüyle korumasız bırakacaktır. Ne sendikanın, ne de çalışanların 2008 yılı ücret artışlarını 2007 enflasyonuna bağlama kumarını oynamaları mümkün değildir” diye konuştu.
Ayçin, THY AO ve THY Teknik AŞ yönetimlerinin özveri ile çalışan, bu nedenle her zaman başı dik olmuş personelini çok üzdüğünü ve kalbini kırdığını belirtti.
Ayçin, bu işi masada çözmek için her türlü adımı attıklarını, ancak karşılarında yönettikleri şirketin “ciddiyetini henüz kavrayamamış”, “Biz işveren olarak ne diyorsak o olur” yaklaşımı ile şirketi yönetmeye çalışan anlayışın olayları bu noktaya kadar getirdiğini öne sürdü.
THY açıklamasında, “grev olması durumunda günlük 8 milyon dolar zarar olacağına” yer verildiğini hatırlatan Ayçin, şunları kaydetti: “Bu karlılığınızın düşmesini istemiyorsanız o zaman THY çalışanlarının haklarına da saygılı olmasını bileceksiniz. Grevsiz ama bizi mağdur etmeden getirilecek her türlü teklifi tartışmaya hazırız ama eğer bizi buna mecbur ederlerse önümüzdeki hafta içine yapacağımız toplantı sonrası ve hafta sonuna kadar THY ve Teknik AŞ işverenine süre veriyoruz.
Seçimden yeni çıkıldı, seçimin psikolojisini atamamış olabilirler. Belki bir kaç gün dinlenmek, daha sağlıklı düşünmek için fırsata ihtiyaçları olabilir. O fırsatı kendilerine vereceğiz ve sabırla bekleyeceğiz. Ancak öyle uzun uzadıya, yaz sezonunu bitirecek şekilde, 60 günü sonlandıracak şekilde beklemeyeceğiz. Her şeyin bir limiti, sınırı var. 5 aydır bekliyoruz bir 5 ay daha beklemeye tahammülümüz yok.”
THY’de çalışan personelin maaşının basında yer aldığı gibi yüksek olmadığını, kapsam dışı personelin ücretlerinde iyileşme yapıldığını belirten Ayçin, “Broşür, bülten, kitapçık bastırmaya, yurtdışından personeli getirip bir hafta burada konaklatmaya para var da personelin ücreti söz konusu olunca mı para yok? Üstelik kendileri toplu sözleşme masasında söylediler, ‘Paramız var ama biz bu parayı sizinle paylaşmak istemiyoruz. Olabilecek kriz anında bu paraya ihtiyacımız olabilir’ dediler.
Eğer bir kriz olacaksa 11 Eylül’de bunu gösterdik. İkiz Kuleler’in yıkıldığı dönemde 3 ay eksik ücretle çalıştık, sadece bu şirket tarihten silinmesin diye. Onu bile değerlendiremediniz. Biz şu an THY ve Teknik AŞ’de, THY’nin kırtasiye masrafı ile kafa kafaya gelmiş ücretlerle çalışıyoruz” dedi.
Ayçin, bir gazetecinin “Şartlarda esnetme yapmadığınız söyleniyor buna ne diyeceksiniz?” diye sorması üzerine, THY yönetimi ile en son 17 Temmuz’da görüştüklerini, 13 maddeyi teklifler eski şekliyle geldiği için geri çektiklerini, ancak bu yaklaşımla bu grevin bitmeyeceğini belirtti.
Ayçin, “Çok iyimseriz, çok esneğiz... Hala hoşgörü ve sabırla süre tanıyoruz ve bekliyoruz.
Ancak bu sakın ola ki grevden uzak durduğumuz anlamına gelmesin. İmzaya ne kadar yakınsam, greve de o kadar yakınım. Üyenin sandıkta reddettiği teklifi imzalayacak bir sendikacı gösterin bana” dedi.
Ayçin, mevcut teklifleri üzerinde pazarlığa ve atılacak her türlü olumlu adıma açık olduklarını dile getirdi.
Bir gazetecinin, “Bakanlar Kurulu’nun olası grev erteleme kararı sonrasında tepkiniz ne olacak?” sorusu üzerine, Ayçin, “Erteleme ancak siyasi bir kararla olur. 1991’de Özal da aynısını söylemişti, ‘Atın hepsini şirketin kapısına kilidi takın’ demişti. Bunlar da aynı anlayışın devamı. elinen noktada yapılabilecek bir tek şey vardır uzlaşıdır. Biz grev ertelemesinin grev hakkımızı ortadan kaldırdığını biliyoruz. 60 gün ertelenmesi durumunda biz bir daha greve çıkamıyoruz.
Eğer anlaşamazsak toplu sözleşme Yüksek Hakem Kurulu’na giderecek, biz orada yokuz.
Antidemokratik bir kurumdur Yüksek Hakem Kurulu. Oradan da antidemokratik bir karar çıkacağını biliyoruz. Onun için o süreci düşünmek dahi istemiyoruz.
Takdir, seçenek kendilerinin. Bir tarafta barış, imza, uzlaşı, bir tarafta kavga. Hangisine varlarsa ikisine de varım.”Ayçin’in basın toplantısına katılan çalışanlar, alkışlar eşliğinde “İşçiyiz haklıyız kazanacağız”, “Sözleşme hakkımız söke söke alırız” şekline sloganlar attı.
KILIÇ’TAN HAVA-İŞ’E DESTEK
Türk-İş Genel Başkanı Salih Kılıç, Hava-İş Sendikasının aldığı grev kararının, yasal ve demokratik bir hak olduğunu, grevin uygulanması halinde, tarafların, sonuca katlanmak zorunda kalacağını söyledi. Kılıç, geçen hafta yapılan grev oylamasında, Türk Hava Yolları ve Teknik Anonim Şirketi çalışanlarının çoğunun, greve “evet” oyu verdiğini hatırlattı.
Sendikanın grev tarihini, henüz belirlemediğini söyleyen Kılıç, gelinen noktanın, bu hafta, yetkili kurullarda değerlendirileceğini vurguladı.
Etkili ve yetkili kişilerin, uzlaşma olanaklarını aramaya devam etmesi gerektiğini dile getiren Türk-İş Başkanı, “Ancak, her önüne gelenin açıklama yapması, sürece müdahil olmaya kalkışması, sorunun çözümüne yardımcı olmaz. Tam tersine, var olan gerilimi arttırır” diye konuştu.
Grev uygulanırsa, tarafların, sonuçlarına katlanması gerektiğine dikkat çeken Salih Kılıç, grevin, bakanlar kurulu tarafından ertelenmesinin çözüm olmadığını da sözlerine ekledi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder