31 Temmuz 2007 Salı

Bu Elbiseler Tarihe Geçti



Bir İngiliz giyim firmasının düzenlediği ankette beyazperdenin unutulmayan giysileri seçildi. Marilyn Monroe'nun Yaz Bekarı (The Seven Year Itch) adlı filmde giydiği bu elbisenin en çok oyu aldığı ankette bir animasyon film karakterinin giydiği kırmızı elbise de üçüncü sırada yer alıyor. İşte ankette en çok oyu alan giysiler.

Audrey Hepburn'un Tiffany'de Kahvaltı filminde giydiği bu elbise ikinci sırada.

Bir Efsane Daha Hayata Veda Etti


"Blow up" (Cinayeti Gördüm) filmiyle belleklere kazınan İtalyan film yönetmeni Michelangelo Antonioni, 94 yaşında öldü.
İtalyan ANSA ajansı, ailesine dayanarak verdiği haberde, "Antonioni'nin dün akşam evinde, eşi Enrica Fico'nun yanında, koltuğunda huzur içinde öldüğünü" duyurdu.
Cenaze töreninin, Antonioni'nin doğum yeri olan Ferrare'de Perşembe günü düzenleneceği bildirildi."Blow up" filmiyle 1967 yılında Cannes Film Festivalinde "Altın Palmiye" kazanan ve "İletişimsizliğin, yaşama sıkıntısının ve imkansız aşkın sinemacısı" olarak kabul edilen Antonioni'nin diğer filmleri arasında, "L'Avventura", "Il Grido" (The Cry), "La Notte", "Zabriskie Point" ve "L'Eclisse" bulunuyor.

Türkiye'nin Yoğurtları Silivrim Kaymak!

Yapı Kredi Yayınları, Artun Ünsal'ın "Silivrim Kaymak!" - Türkiye'nin Yoğurtları isimli eserini okurlarla buluşturdu.

Her evin, her sofranın değişmez misafiri olan yoğurt neredeyse binyıllardır farklı biçimlerde, farklı yöntemlerle üretilerek bu coğrafyanın insanlarının ihtiyaçlarına cevap veriyor. Bazen bir yemeğin ana malzemesi oluyor, bazen sadece lezzete katması için kullanılıyor (dolmayı yoğurtsuz düşünebilir misiniz?); bazen taze taze yeniyor, bazen pişirilip tuzlanıyor ya da süzülüp kurutuluyor; yeri geldiğinde çorba olup içimizi ısıtıyor, yeri geldiğinde ayran olup ferahlatıyor; bazı hastalıkları iyileştirmeye yardımcı oluyor .
Her ne kadar yoğurdu kimlerin keşfettiği üzerine farklı rivayetler olsa da Türklerin bu tartışmada Bulgarlardan bir adım önde olduğunu da belirtmekte fayda var. Artun Ünsal, Orta Asya'dan Anadolu'ya Türklerin süt ve süt ürünleriyle ilişkisini anlatırken yoğurdun bizim kültürümüzde taşıdığı önemin altını çiziyor.
Günümüzde hâlâ Anadolu'nun ve Trakya'nın her yanında farklı biçimlerde yoğurtlar yapılıyor. Tabii bu farkı belirleyen yörenin iklimi, hangi hayvanın daha çok ve rahat yetiştiği, coğrafi koşulları, halkının tüketim alışkanlıklar, vesairedir.
Örneğin Kuzeydoğu Anadolu'da, Doğu Karadeniz'de kurutulmuş yoğurt, yani kurut çok sık tüketilirken Güneydoğu Anadolu'nun sıcak ikliminde yoğurdu kışa saklamak için pişirip tuzlamayı tercih ederler. Ege'de ve Trakya'da çok sayıda mandıra vardır ama Anadolu'nun iç kısımlarında köylerde, kasabalarda daha çok ev yoğurtları yapılır ve tüketilir.
Tabii belirli bir yöreye özgü, sadece orada yapılan özel yoğurtlar da vardır: Bolu'nun keşi, Denizli'nin yanık yoğurdu, Beşikdüzü'nün yoğurt kesmesi, Sivas'ın peskütanı, Muğla'nın kırktokmağı gibi.

Artun Ünsal ve fotoğraf sanatçısı Cemal Emden Türkiye'nin pek çok şehrine, kasabasına, köyüne giderek bu yoğurtların yapılışını yerinde görüp fotoğrafladılar. Bakmaya doyamayacağınız bu fotoğrafların yanına Artun Ünsal'ın kendine özgü samimi üslubuyla anlattıkları, yüzlerce kaynaktan çıkarıp bulduğu bilgiler, hikâyeler, aktardığı anılar da eklenince "Silivrim Kaymak!" - Türkiye'nin Yoğurtları sadece yoğurtseverlerin, kültür tarihçilerinin, yemekle ilgilenenlerin değil, her okurun kütüphanesinde başköşeye konmayı hak eden bir kitap olarak karşımıza çıkıyor.

Yıldızlar ağustos ayında Bodrum'da!


Birbirinden ünlü yıldızları Bodrum Antik Tiyatro'da hayranlarıyla buluşturan; 'Yıldızlı Turkcell Geceleri', tüm hızıyla devam ediyor.
Etkinlikler kapsamında 3 Ağustos'ta Hüsnü Şenlendirici ve Brookly Funk Essentials sahne alacak.

İşte diğer etkinlikler;
4 Ağustos Cumartesi Sezen Aksu,
10 Ağustos Cuma Emel Sayın&Ahmet Özhan,
11 Ağustos Cumartesi Kıraç&Funda Arar,
24 Ağustos Cuma Şebnem Ferah Unplugged,
26 Ağustos Pazar Anadolu Ateşi.
Bilgi için: 0216 556 98 00

Gürcü Ressam Pirosmani ilk kez Türkiye'de


1 Ağustos 2007 Çarşamba günü saat 19.30'da Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi'nin 3.katı, Gürcistan'da 1900'lü yıllarda büyük yankı uyandırmış ünlü Gürcü ressam Niko Pirosmani'ye ev sahipliği yapacak.
Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) bünyesinde faaliyet gösteren Türk-Gürcü İş Konseyi'nin Türkiye ve Gürcistan arasında gittikçe güçlenen ekonomik bağın yanı sıra kültürel alanda da yakın bir işbirliği yaratmak üzere düzenlediği sergi ile Niko Pirosmani ilk kez Türk sanat severlerle buluşacak.
1862-1918 yılları arasında yaşamış dünyaca ünlü Gürcü ressam Niko Pirosmani'nin eserlerinin yer alacağı sergi, Gürcistan Ulusal Müzesi, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK)/Türk-Gürcü İş Konseyi ve Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi'nin katkılarıyla 7 Ekime kadar sanat severleri ağırlayacak.
Gürcü ressamın 35 ünlü eserinin yer alacağı sergiyi Gürcistan Başbakanı Zurab Nogaideli, Kültür Bakanı Giorgi Ganaşvili, Tiflis Belediye Başkanı Gigi Ugulava ve diğer üst düzey Gürcü yetkililerin dışında ülkemizden Başbakan ve Kültür ve Turizm Bakanları'nın da ziyaret etmesi bekleniyor.
Doğu ve batı kültürlerini eserlerinde büyük bir ustalıkla buluşturan ve Gürcistan'ın gündelik yaşamını hüzün ve sevinçlerle harmanlayarak tuale aktaran Niko Pirosmani'nin en ünlü eseri "Aktris Margarita" da sergilenecek eserler arasında.
Pek çok romantik söylenceye ve şiire konu olan Fransız aktrise olan aşkını resmeden Pirosmani'nin bu eseri yazar Şalva Dadiani'ye esin kaynağı olmuştu.
"Aktris Margarita" tablosunun yanı sıra ressamın dünyaca ünlü tabloları "Çiçekli Şemsiyeli Kadın", "Bira Kupalı Kadın" ve yazarın mutlu çocukluğunu yansıttığı "Baba ve Oğul" da sergide yer alan birbirinden değerli tablolar.
Tiflis sokaklarında sürdürdüğü yoksul yaşantısı süresince değil de ancak yaşamını yitirdikten sonra Gürcistan'da ve Sovyetler Birliği'nde büyük beğeni toplayan ve eserleri Paris, Moskova, Berlin, Nice, Zürich, Tokyo gibi kentlerde sergilenen Niko Pirosmani sergisine tüm sanatseverler davetli.

5.Bodrum Uluslararası Bale Festivali / 1 -17 Ağustos


Tarih, doğa ve kültürün aynı potada eridiği, ülkemizin turizm gözdesi Bodrum'da gerçekleştirilen festival, evrensel sanat anlayışını koruyan, kaliteden ödün vermeyen anlayışıyla genç yaşına rağmen Bodrumlu sanatseverlerin ve turistlerin gözdesi durumuna gelmiştir.
Ülkemizin ilk ve tek bale festivali olma özelliğine sahip olan Bodrum Uluslararası Bale Festivali, dünyaca ünlü bale repertuarlarının en güzel örneklerini ve Türk Bale sanatının özgün yapıtlarını her yıl aynı heyecan ve coşkuyla sanatseverlerin beğenisine sunmakta, her temsilini %100 doluluk oranıyla gerçekleştirmektedir.
Tarihi Bodrum Kalesi'nin ev sahipliğini yaptığı festivalin 1 Ağustos'taki açılış temsili; Sanat Yönetmenliğini Dünyaca ünlü koreograf Nacho Duato'nun yaptığı İspanya Ulusal Dans Topluluğu - CompaNacional de Danza 2 tarafından yapılacak.
Rassemblement, Coming Together ve Gnawa adlı eserlerle sahne alacak konuk topluluk sanatseverlere unutulmaz bir gece yaşatacak.
4 Ağustos'ta Ankara Devlet Opera ve Balesi Modern Dans Topluluğu Dansla Randevu adlı eseri sahneleyecek. Dansla Randevu'da, Modern Dans Topluluğu'nun repertuarından, sahnelendiği tarihlerde büyük ilgi ve beğeni ile izlenmiş dört farklı eser yer alıyor. J.Hell ve D.Bauman'dan oluşan RUBATO adlı grubun, Seni İstemiyorum adlı eseri, Almanya'da yaşayan Türk koreograf Suna Göncü'nün Paraşütün Renkleri adını taşıyan eseri, Modern Dans Topluluğu'nun yetiştirdiği genç koreograflardan Bürge Öztürk'ün Form 1.1 adlı eseri ve MDT'nin kurucusu, başarılı koreograf Beyhan Murphy'nin Rondo La Turka adlı ödüllü çalışması sanatseverlerin beğenisine sunulacak.
Ankara Devlet Opera ve Balesi Klasik Bale Topluluğu büyük beğeni toplayan Tango Europa adlı eseri 7 Ağustos'ta sahneleyecek. Ülkemizin Avrupa Birliği'ne üyelik sürecinin ilham kaynağı olduğu eser adını, Türkiye ve Avrupa'nın yıllar süren "tango"sundan alıyor.
Ankara İtalyan Kültür Merkezi'nin katkılarıyla sahnelenen bale 3 bölümden oluşuyor. Tango Europa'da; çağdaş bale sanatının usta ismi Krzysztof Pastor'un "In Light and Shadow", Türk izleyicinin tanıyıp sevdiği Mauro Bigonzetti'nin "Mozart Senfoni" ve Christopher D'amboise'un büyük beğeni toplayan caz balesi "Just One of Those Things" adlı eserleri yer alıyor.
Bodrum Uluslararası Bale Festivali'nin klasiği haline gelen ve izleyicilerimizin merakla beklediği Yıldızlar Gecesi, bu yıl da sanatseverlerle buluşmaya devam ediyor. Dünya bale literatüründe ve önemli yarışmalarda isim yapmış, çeşitli başarılara imza atmış yerli ve yabancı dansçıların yer aldığı gece 10 Ağustos'ta tarihi Bodrum Kalesini renklendirecek.
İstanbul Devlet Opera ve Balesi, ünlü Türk Koreograf Uğur Seyrek'in Air, Kurban ve Bolero adlı eserlerini 14 Ağustos'ta sanatseverlerle buluşturacak.
Bodrum Uluslararası Bale Festivali'nde Dünya Prömiyeri yapacak Air adlı çalışma; aşkı, nefreti, bizlere sonsuz mutluluk ve acı veren hayattan kesitleri anlatıyor. Değişen dünyaya bağlı olarak farklılaşan ve karmaşıklaşan insan ilişkilerinin sanatçının gözleminden süzülerek sahneye yansıdığı Kurban'ın müziği Chopin'e ait. Marius Ravel'in meşhur eseri Bolero, Uğur Seyrek'in neo-klasik baleden modern baleye geçişin gözlendiği etkileyici koreografisi ile sanatseverlerin beğenisine sunulacak.
5. Bodrum Uluslararası Bale Festivali; Kore'den Now Dance Company'nin gösterisi ile sona erecek.
Türkiye ve Kore arasında diplomatik ilişkilerin kurulmasının 50. yıldönümü kutlamaları çerçevesinde ülkemize davet edilen topluluk 17 Ağustos'ta sahne alarak festivalin kapanış temsilini gerçekleştirecek. In-Young Sohn'un sanat yönetmenliğinde Festival izleyicilerine Kore dansının güzelliğini, zarafet ve ihtirasın huzur ve ahengini yaşatacak Now Dance Company birbirinden güzel 10 farklı koreografi ile sanatseverlerle buluşacak.
Biletler; geçen yıl olduğu gibi bu yıl da 20 YTL.den satışa sunuluyor.

ÖZGÜRLÜĞÜN RENGİ


Güney Afrika, 1968...

25 milyon siyah, sayıları 4 milyonu bulan beyaz azınlığın acımasız yönetimi altındadır. Siyahların ne oy kullanma, ne mülkiyet ne de eğitim hakları vardır.
James Gregory (Joseph Fiennes) siyahların ikinci sınıf insan olduklarına, Nelson Mandela’nın da onların başındaki tehlikeli bir terörist olduğuna inanan tipik bir beyazdır.
Xhosa (yerli dili) bildiği için Mandela ve arkadaşlarının tutulduğu Robben Island’a gardiyan olarak işe alınır.
Görevi süresinde Mandela’yı ve mücadelesini yakından tanıma fırsatı bulur. Zamanla düşman gibi görünen bu iki insan arasında sıkı bir dostluk oluşur.

Orijinal adı : Goodbye Bafana
Yönetmen : Bille August

Oyuncular : Diane Kruger, Dennis Haysbert, Joseph Fiennes, Shiloh Henderson, Mehboob Bawa, Adrian Galley, Warrick Grier, Patrick Lyster, Leslie Mongezi, Sizwe Msutu

Senaryo: Greg Latter (James Gregory’nin aynı adlı kitabından)
Görüntü Yönetmeni: Robert FraisseKurgu: Herve Schneid
Müzik: Dario Marianelli
Yapım Tasarımcısı: Tom Hannam
Yapımcı: Ilann Girard, Andro Steinborn, Jean-Luc Van Damme, David Wicht
Süre: 140 dk.
Yapım: Güney Afrika, Almanya, Belçika, İngiltere, Lüksemburg (2007)

Obezite İşyerinde Kaza Riskini Artırıyor

Anadolu Sağlık Merkezi’nin stratejik ortağı Johns Hopkins Hastanesi Bloomberg Halk Sağlığı Okulu Yaralanma Araştırmaları ve Politikası Merkezi’nin araştırmasına göre, aşırı kilolu veya obez kişilerin işyerinde kaza geçirme riski diğerlerine göre daha fazla.

Araştırmacılar, artan beden kitle endeksinin (BMI) işyeri kazaları için bir risk faktörü olup olmadığını belirlemek amacıyla aynı alüminyum üreticisinin sekiz tesisinde saat başı ücretle çalışan işçilerden elde edilmiş tıbbi ve yaralanma gözlem verilerini kullandılar.
Deneklerin beden kitle endeksleri BMI Ulusal Sağlık Enstitüleri kriterleri kullanılarak hesaplandı ve çalışanlar, düşük kilolu, normal, aşırılı kilolu, obezite düzeyi 1 ve 2 ile obezite düzeyi 3 olarak beş kategoriye ayrıldı.

Çalışmaya katılan 7 bin 690 çalışandan yüzde 29'u 2 Haziran 2002 ile 31 Aralık 2004 arasında en az bir kere yaralanmıştı. Yaralanan işçilerin yaklaşık yüzde 85'i aşırı kilolu veya obez olarak sınıflandırılmıştı. Yaralanmaların yüzde 38'inden fazlası aşırı kilolu olarak sınıflandırılan işçiler arasında gerçekleşirken yüzde 30'u obez I ve II, yaklaşık yüzde 34'ü obez III sınıflarındaki işçiler arasında gerçekleşti.

Şiddetli obez grubunda yer alan ve beden kitle endeksi 40'tan büyük olan işçilerin diğer ağırlık kategorileriyle karşılaştırıldığında en fazla el/bilek/parmak yaralanması (yüzde 22) yaşadılar.

Obez III grubunun neredeyse tüm yaralanmalarının yüzde 10'u bacak/diz yaralanmasıyken ikinci en yüksek yaralanma oranı yüzde 7 ile aşırı kilolu olarak sınıflandırılan işçilerde görüldü.

Araştırmayı gerçekleştiren Yrd. Doç.Dr. Keshia Pollack, işyerinde obeziteyi önleme politikaları ve programlarının işçi sağlığını geliştirmek ve kazaların önüne geçmek için çok önemli olduğuna dikkat çekiyor. Araştırmacılar saat başı ücretle çalışan işçilerin (ofis dışı) işyeri fiziksel etkinlik programlarına gün ortasında koruyucu giysilerini çıkarmakta zorlanmaları, ek işler ve ev sorumlulukları gibi nedenlerle katılamadıklarını ve bu işçilerde kilo düşürme çalışmalarının etkililiğini ölçmek için daha fazla çalışma yapılması gerektiğini söylüyorlar.
Araştırmacılar, işverence desteklenen kilo verme ve koruma programları iyi belirlenmiş bir işyerinin güvenlik planının parçası olarak değerlendirilmesi gerektiğine de dikkat çekiyorlar.


BEDEN KİTLE ENDEKSİ (BMI) NEDİR?
BMI vücut yağı oranının yetişkinin boyu ve kilosuna dayanan bir ölçümdür. Vücut ağırlığının (kg olarak), boy uzunluğunun (metre cinsinden) karesine bölünmesiyle hesaplanır. Ölümcül problemlere yol açabilecek kilo kategorilerinin izlenmesi için kullanılmaktadır.
Hastalık Kontrolü ve Önlenmesi Merkezlerine göre, 18,5'in altında bir BMI zayıf, 18,5-24,9 arası ise normaldir; 25-29,9 arası aşırı kiloludur ve 30 ise obezdir.

30 Temmuz 2007 Pazartesi

O KADIN


Bütün aşıkların duygularının tercümanı olan Sezen Aksu şarkıları, bir filmde oyuncular yerine konuşacak!

Diyalogsuz olarak çekilecek aşk filmi "O Kadın", Minik Serçe'nin 19 şarkısı ile dile gelecek...

Televizyon yapımcısı Ahmet Çelenk, sinema sektöründe daha önce örneği görülmeyen diyalogsuz bir sinema filmine yapımcı olmak için kolları sıvadı!
Çekimleri 1 Ağustos'da başlayıp 6 hafta devam edecek olan "O Kadın" adlı filmde, duygular oyuncuların konuşmalarıyla değil; Sezen Aksu'nun şarkılarıyla anlatılacak!

Hiç diyaloğun yer alamayacağı bu aşk filminde, seyirci hikayeyi her sahneye uygun olarak seçilip çalınacak 19 Aksu şarkısıyla hissedecek.

Filmin yazarı ve yönetmeni olan Korhan Bozkurt, Sezen Aksu'dan onay aldıktan sonra Ahmet Çelenk'in yapımcı olarak projede yer almayı kabul ettiğini söylüyor.
Hazırlıkları 2 yıldır devam eden filmde tek sözlü anlatım, 5 dakika süreyle usta oyuncu Erol Günaydın'ın olacak.
Ocak ayında gösterime girmesi planlanan 'O Kadın'da başlıca rolleri Göksun Çam, Tardu Flordun, Burhan Öçal, Burak Hakkı ve Şebnem Dönmez paylaşacak.
Film, küçüklüğünde bir aile dramı yaşamış olan genç ve başarılı bir moda tasarımcısı kadının, büyüdükten sonra yaşadıklarını konu alıyor.

İki aşk arasında kalan kadının geçmişindeki yaralar onda büyük çelişki yaratır. Bütün bu yaşananlar kadın için tek bir çözüm yolu bırakır.
Eğer hayatta seçim mecburi ise, acı sabittir! Filmde kadının hangi acıyı seçeceği; mantıkla mı yoksa duygularıyla mı hareket edeceği güçlü bir anlatım ile işleniyor.

Karanlık Cevher: Altın Pusula


Golden Compass, The [His Dark Materials: Northern Lights] - Karanlık Cevher: Altın Pusula


Ülkemizde Kuzey Işıkları olarak yayınlanan ve Aralık ayında gösterime girecek Altın Pusula filminin uyarlandığı kitap olan fantastik roman, bir üçlemenin ilki.

Lyra Belacqua bizimkine paralel ve oldukça benzeyen bir dünyada, Oxford'da Jordan Koleji'nde eğitim görmekte ve yaşamaktadır. Lyra ve cini Pantalaimon, bir gün amcası Lord Asriel ve alimlerin yaptığı bir toplantıyı gizlice gözetlerken toz, kuzeyde havada duran bir şehir ve cinayetle sonuçlanan bir keşif seferi hakkında esrarengiz hikayeler dinlerler. Bir süre sonra etraftaki çocuklar kaybolmaya başlar ve sonra arkadaşı Roger da çocuk hırsızları olan Hamhumlar tarafından kaçırılır.


Lyra'nın velayeti okul tarafından son derece güzel ve etkileyici bir insan olan Bayan Coulter'e verilir. Lyra başlangıçta buna karşı çıkar, ama bayan Coulter'in cazibesine kapılıp teklife balıklama atlar. Bayan Coulter'in yanından Çinganlar'ın yardımıyla kurtulan Lyra cadılarla birlikte Roger ve kaybolan çocukları bulmak için Kuzey'e doğru bir keşif seferine çıkar. Burası zırhlı ayıların hüküm sürdüğü, gökyüzünde cadıların uçuştuğu ve bir grup bilimadamının, hakkında konuşulmasının bile çok ürkütücü olduğu deneyler yaptığı bir yerdir.

Dünya çapında 15 milyon kopya satılan ve 37 dile çevrilen kitap, bu yıl 70. yılı kutlanan Carnegie Ödülleri'nde okurlar tarafından gerçeklestirilen oylamada, Carnegie tarihinde ödül almıs diger kitapları geride bırakarak Son 70 yılın En İyi Çocuk Kitabı seçildi.

21 Haziran'da düzenlenen törenle ödülünü alan Pullman, bunun "şimdiye kadar aldığı en değerli ve gurur verici ödül olduğunu” belirtti.
Kuzey Işıkları (Altın Pusula), bizimkine paralel bir dünyada, kaçırılan arkadaşını kurtarmak için Kuzey Kutbu'na doğru yolculuğa çıkan 12 yaşındaki gözüpek Lyra'nın macerasını konu alıyor.

Kitabın sinema uyarlamasının başrollerinde Nicole Kidman, Daniel Craig, Eva Green, Sam Elliot ve yeni keşif Dakota Blue Richards yer alıyor. Dünyanın en büyük bütçeli yapımlarından olan film, 7 Aralık 2007'de dünya ile aynı anda ülkemizde de gösterime girecek.
Filmin yapımcılığını, Yüzüklerin Efendisi serisinin yapımcılığını üstlenen New Line Cinema üstleniyor.

THY: Grev olursa küçülmek zorunda kalırız


THY Genel Müdürü Kotil, olası bir grevin sadece başka havayollarına yarayacağını belirterek, “Artık kamu desteği olmadığı için küçülmek zorunda kalırız” dedi.

Türk Hava Yolları yönetimi ve Hava-İş Sendikası arasında çıkmaza giden toplu iş sözleşmesi görüşmeleri sandıkta sonuçlanacak. CNBC-e’nin canlı yayınına konuk olan THY Genel Müdürü Temel Kotil, yarın ve Çarşamba günü THY’de grev oylaması gerçekleştirileceğini açıkladı.

Sandıktan “greve hayır” sonucu çıksa bile sözleşme imzalamayacağını söyleyen Hava-İş Yönetim Kurulu Başkanı Atilay Ayçin’in açıklamasını değerlendiren Kotil, “Yüksek Hakem Kurulu’nda aynı sözleşmeyi imzalarız” dedi. Kotil, grev yapılması durumunda yolcuların mağdur olmaması için uçuşların başka havayollarına kaydırılacağını bildirdi.

‘GREV OYLAMASINDAN UMUTLUYUM’
1991 yılındaki grev nedeniyle THY’nin yaklaşık milyar dolar mertebesinde zarara uğradığını ve 855 işçinin işten çıkarıldığını vurgulayan Kotil, olası bir grevin sadece başka havayollarına yarayacağını belirterek, “Grev oylamasının olumlu çıkacağını umut ediyoruz. Olası grevde kamu desteği olmadığı için küçülmek zorunda kalırız” dedi.
Yüzde 10 ila 25 arasında zam oranları teklif ettiklerini belirten Kotil, “Yapılan iyileştirmelerle rakip havayollarında personel giderleri yüzde 25 oranındayken, bu rakam bizde yüzde 26-27 seviyesine çıkıyor; bir adım ötesi şirketin zararına” dedi.

Cilt Kanserine Karşı Egzersiz ve Kahve


ABD’de yapılan bir araştırmada, egzersiz ve kahvenin, güneş ışınlarının neden olduğu cilt kanserinden koruduğu ortaya çıktı.

New Jersey’deki Rutgers Üniversitesi’nde yapılan ve Proceedings for the National Academy of Sciences Dergisi’nde yayımlanan araştırmaya göre; fiziksel egzersizle birlikte ölçülü kahve tüketimi, güneşin ultra-viyole B (UVB) ışınlarının yol açtığı kanserojen etkileri ortadan kaldırabiliyor.

Rutgers Üniversitesi araştırmacıları, fareler üzerinde yaptıkları deneylerde, egzersizle birlikte kafeinin, DNA’ları UVB tarafından bozulan kanserli hücreleri ortadan kaldırarak, UVB’nin yıkıcı etkisini ortadan kaldırdığını belirlediler.
Araştırmalarında özellikle güneş ışınlarına karşı hassas tüysüz fareleri inceleyen bilim insanları, bir gruba, insanlarda 1 veya 2 büyük fincan kahveye bedel kafein içeren su içirdiler, diğer gruba egzersiz yaptırdılar, üçüncü gruba da her ikisini birden uyguladılar.Dördüncü gruba ise ne kafein veren, ne de egzersiz yaptıran araştırmacılar, tüm fare gruplarını, deri hücrelerinin DNA yapısına zarar veren UVB ışınlarına maruz bıraktılar.
Araştırmanın sonunda kafein verilen ve egzersiz yaptırılan grup, kanserli hücreleri ortadan kaldırma kapasitelerinin, diğer 3 gruptan açıkça fazla olduğunu gösterdi.

Putin Muhalifi Gazeteciye Akıl Hastanesi

Eski satranç şampiyonu Garry Kasparov tarafından yönetilen Rus muhalefet grubunun üyesi kadın gazetecinin, zorla psikiyatri kliniğine gönderildiği öne sürüldü.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin muhalifi Garry Kasparov’un Birleşik Sivil Cephe hareketinin Murmansk kenti şubesinin üyesi Larisa Arap’ın akıl hastanesine kapatıldığı iddia edildi.

Muhalif bir gazeteci olan Arap’ın kızı Taisiya’nın açıklamalarına göre olay, 5 Temmuz’da, annesi, yeni sürücü ehliyetini almak için bir klinikte sağlık raporu almaya çalışırken yaşandı.Taisiya Arap, doktorun, Larisa Arap’ın Temmuz ayında bir muhalif gazetede çıkan ve yerel bir psikiyatri hastanesindeki koşulları eleştiren yazının sahibi olduğunu öğrenince polisle birlikte geri döndüğünü ve daha sonra annesinin, polis tarafından ambulansa koyulup götürüldüğünü söyledi.
Taisiya Arap, mahkemeye başvuracağını fakat annesinin şartların daha kötü olduğu bir psikiyatri kliniğine gönderilmesinden korktuğunu belirtti.

Birleşik Sivil Cephe’nin sözcüsü Marina Litvinoviç ise, Larisa Arap’ın maruz kaldığı muamelenin hükümet tarafından bir grup üyesine yapılan bu nitelikteki ilk hareket olduğunu belirtti. Litvinoviç, “Muhalifleri psikiyatri kliniklerine kapatmak Sovyet döneminin bir uygulaması” dedi.
Larisa Arap’ın tutulduğu iddia edilen klinik, hasta isimlerinin sadece hasta yakınlarına verilebileceğini söyleyerek muhalif gazetecinin orada olduğunu doğrulamadı.Eski Dünya Satranç Şampiyonu Kasparov’un kurduğu Cephe, Martta yapılacak devlet başkanlığı seçimleri öncesinde Putin aleyhinde kampanya yürütüyor.

29 Temmuz 2007 Pazar

Maliki Ağustos’un 2. haftasında geliyor

Irak Başbakanı Nuri El Maliki, uzun süredir ertelediği Türkiye ziyaretini Ağustos ayının ikinci haftasında gerçekleştirecek.

Irak Başbakanı Nuri El Maliki’nin Türkiye ziyaretinin tarihinin kesinleştiğini açıklayan Irak Hükümeti, Ağustos ayının ikinci haftasında olacağını bildirdiği ziyaretin kesin tarihini güvenlik gerekçeleriyle vermedi.

Hükümet sözcüsü Ali El Dabbagh, yaptığı açıklamada, “Ziyaret güvenlikle ve siyasetle ilgili olacak.
İki komşu ülke arasında, Irak’ın kuzeyindeki terör örgütü PKK varlığı gibi, çok önemli birçok konu var” dedi.

Irak Hükümeti’nin, seçimlerden yeni çıkmış olan Türkiye ile ikili ilişkilerin geliştirilmesine büyük önem verdiğini kaydeden sözcü, Türkiye’nin, Irak’ın önemli bir partneri olması arzusunda olduklarını sözlerine ekledi.
Ziyarette, yıl sonunda yapılması öngörülen Kerkük’ün statüsüne ilişkin referandumun da gündeme gelmesi bekleniyor. Türkiye, referandumun ertelenmesini istiyor.

Maliki’nin ziyareti daha önce Irak’taki güvenlik sorunları ve siyasi gelişmeler nedeniyle ertelenmişti.
Irak Başbakanı, geçen Kasım ayında ilk kez Ankara’yı ziyaret etmişti.

Asya’nın en büyüğü Irak

Asya Kupası finalinde Suudi Arabistan’ı 1-0 mağlup eden Irak, şampiyonluğa ulaştı. Mahmoud Younis’in golüyle sahadan galip ayrılan Irak, kupayı ilk kez müzesine götürdü.

Asya Kıtası’nın en büyük futbol organizasyonu Asya Kupası’nın sahibi Irak oldu.Endonezya’nın Cakarta kentindeki Gelora Bung Karno Stadı’nda yapılan final mücadelesinde, kupayı daha önce 3 kez müzesine götüren Suudi Arabistan’ı 1-0 mağlup eden Irak, turnuva tarihinde ilk kez şampiyonluğa ulaştı.

Lucescu, Ömer Güvenç’in sorularına samimi yanıtlar verdi


Shakhtar Donetsk Teknik Direktörü Mircea Lucescu, Fenerbahçe’nin Brezilyalı futbolcuyu transfer ederek uluslararası anlamda büyük çıkış yaptığını belirtti ve “Biz de geçen sezon talip olduk ancak almadık” dedi.

Galatasaray ve Beşiktaş’ta görev yaptıktan sonra Ukrayna’nın Shakhtar Donetsk takımını çalıştırmaya başlayan Teknik Direktör Mircea Lucescu, Ömer Güvenç’e ilginç açıklamalar yaptı. Fenerbahçe ile oynayacakları hazırlık maçı için geldiği İstanbul’da Güvenç’in sorularını cevaplandıran Rumen teknik adam, Sarı-Lacivertli ekibin Roberto Carlos transferiyle futbol dünyasında büyük ses getirdiğini söyledi. Carlos’un çok büyük bir oyuncu olduğunu belirten Lucescu, “Uluslararası anlamda çok ses getiren bir transfer oldu. Fenerbahçe ve Türk futboluna büyük katkılar sağlayacaktır Carlos.

Bir yıl önce Shakhtar’ın da alma durumu olmuştu. Bizim başkanımız da Carlos’u almak istedi. Bizde oynamak istedi; karşılıklı görüşüldü ancak olmadı. İlerleyen yaşına rağmen büyük bir sakatlık geçirmemesi onun ne kadar profesyonel bir oyuncu olduğunu gösterir” dedi.

ÇAĞIRDILAR, HEMEN GELDİK

Shakhtar’ın Fenerbahçe maçına da değinen ünlü çalıştırıcı, “Pazartesi günü Fenerbahçe’den kulübümüze bir faks geldi ve bu faksı görür görmez maç teklifini kabul ettik. Dün gece (önceki gece) Ukrayna’da maç oynamamıza rağmen yine de geldik. Çünkü buradaki seyirciyi ve atmosferi çok seviyorum” diye konuştu.

Beşiktaş’ın işi kolay değil

Mircea Lucescu, Beşiktaş’ın Şampiyonlar Ligi ikinci ön eleme turunda karşılaşacağı Moldova’nın Sheriff Tiraspol takımıyla ilgili ipuçları da verdi. Sheriff’i yakından tanıdığını belirten Lucescu, “Çok iyi bir takım. Beşiktaş’ın her iki maça da çok iyi hazırlanması gerekiyor. İlk maç en az 2-0’lık bir skor gerekiyor Beşiktaş’a. Bu bile zor Beşiktaş için. Oraya rahat gitmek istiyorsa 3-0 kazanmalı. Ertuğrul Sağlam’a güveniyorum. Genç bir hoca; şans tanımak lazım. Tecrübe önemli ama bunu da zamanla edinecek” dedi.

Bir gün mutlaka geri döneceğim

Mircea Lucescu, kendi transferiyle ilgili soruyu da şöyle cevaplandırdı: “Geçen yıl Beşiktaş bana tekrar dön teklifinde bulundu. Benim Shakhtar’la daha iki yıllık sözleşmem var. Başkanımız Yıldırım Demirören aradı ve gelmemi istedi. Benim iki yıllık kontratım olmasına rağmen Shakhtar’ın başkanı ile görüştüm. Başkanımız buna izin vermedi. İzin vermiş olsaydı gelebilirdim ama yine de doğru olanı yaptığımızı düşünüyorum. Shakhtar’da iki yıl daha kalıp Ukrayna’da uluslararası başarılara imza atmak istiyorum. Belli bir zaman geçtikten sonra beni Türkiye’de insanlar daha çok anlayacak ve daha çok isteyecekler. Doğru zamanı beklemek lazım. Ben de Türkiye’yi, Türkler’i ve İstanbul’u çok seviyorum. Burada olmak beni her zaman heyecanlandırıyor. İyi bir ekiple, doğru zamanda bir gün mutlaka döneceğim.”

Başarı paylaşılamadı!

Teknik Direktör Mircea Lucescu Ömer Güvenç’e, Türkiye’den ayrılışıyla ilgili ilginç detayları da anlattı. Rumen çalıştırıcı şöyle dedi:
“Galatasaray ve Beşiktaş’ta para harcamadan ilk sene uluslararası başarı sağladım. İkinci sene bu başarının paylaşımında sorunlar oldu. Herkes tavır yaptı. İkinci yılda Başkan Yıldırım Demirören beni değiştirmek zorunda kaldı. Del Bosque ile değiştirdi beni. Her ülkenin futbol yapısı çok farklıdır. Türkiye’deki başarılara bakarsanız, Balkan ülkelerinden gelenleri görürsünüz. Bunun sebebi de, birbirine yakın ülkelerin futbol mantalitelerinin örtüşmesi.”


Feldkamp’ın ruhu genç

Shakhtar Donetsk Teknik Direktörü Mircea Lucescu, Galatasaray Teknik Direktörü Feldkamp’ın yaşıyla ilgili polemikler konusunda da görüşlerini açıkladı.
“Feldkamp’ın biyolojik yaşını düşünürseniz hata edersiniz” diyen Lucescu şöyle konuştu: “Benim çevremde çok insan var 40 yaşında ama 80 yaşında gibiler. Önemli olan ruhunun kaç yaşında olduğu. Çok tecrübeli bir hoca, insan olarak tanımıyorum ama mutlaka tecrübelerini Galatasaray’a aktaracaktır. Bunu da yapıyorsa hiçbir sorun yoktur. Yaşı sorun etmeyin önemli olan ruh yaşıdır.”

Lincoln çok iyi transfer

Galatasaray’daki operasyona da değinen Lucescu, “Romanya’da bazı gazeteler Hagi’nin takımının Emre Aşık ve Necati’yi almak istediğini yazdı. Keşke başkan olsam da hepsini alsam” dedi. Rumen hoca, Türk oyuncuların çok vefalı olduğunu belirterek, “Bu kamp döneminde Galatasaray’la bir gün aynı otelde kaldık. Bazı oyuncular yataklarından kalkıp yanıma geldi ve elimi öptüler. Bu beni çok duygulandırdı. Shakhtarlı oyuncular bu davranışa çok şaşırdı.

Oyuncularıma Türk futbolcusunun ve insanının böyle vefalı olduğunu ve kimseyi unutmadıklarını söyledim. Lincoln çok iyi bir oyuncu. Schalke ile daha önce karşılaşmıştık. Tam bir takım oyuncusu, Galatasaray’a çok faydalı olacaktır” diye konuştu. Lucescu, Fenerbahçe’den Middlesbrough’ya transfer olan Tuncay Şanlı’nın da başarılı olacağına inandığını belirtti.

Aksam-Ömer Güvenç

28 Temmuz 2007 Cumartesi

Yaz Aylarında Şık Olmak, Kış Mevsimine Kıyasla Çok Daha Kolay.

Birbirinden hoş ve ferahlatıcı renkler, uçuşan yumuşacık serin kumaşlar, tek kat giyilebilecek bol, rahat, özgür kesimli dekoltesiz giysilerin hepsi bu mevsimde çok daha cazip tasarımlar ile karşımıza çıkıyor.

Sabah saatlerinde dahi sıcaklığın çok yüksek olduğu şu günlerde birçok kişi sıcaklardan en az şekilde etkileneceği giysileri öncelikli olarak tercih etmeye çalışıyor. Bazıları bunu yaparken şıklığından ve görüntüsünden taviz vermeden yaşamına devam ediyor.
Kimi hanımlar ise bunaltan sıcaklarla baş etmek adına eline geçen en dekolte ya da ince olan, modeline dikkat edilmeyen giysileri giyerek zarifliklerinden ödün veriyorlar. Sokağa ya da işe giderken birçok hanımı yaka tasarımları oldukça dekolte olan bluzlar, elbiseler ya da kısa kapri pantolonlarla görüyoruz. Sıradan ve standartlaşan bu giysi tarzı pek çok hanımın sıcaklardan kurtulmak için tercih ettiği ve şık olduğunu düşündüğü giysilerin başında geliyor.
Bu giysi tarzını benimsemeyen hanımların bir bölümü de farklı tercihler yaparak önceliklerini şık olmaktan ziyade serin olmaya ayırıyorlar.

Peki bu tarz modeller sıcak yaz günlerinin gerçekten serin geçirilmesine yeterli oluyor mu, diye kendimize sormalıyız. Unutmayın her mevsim şık ve mevsim şartlarına uyumlu giyinilebilir. Bunun için dikkat edilmesi gereken ana başlıklar vardır.
Hal böyle olunca biz istedik ki şıklığınızdan taviz vermeden yazı serin geçirebileceğiniz giysiler olduğunu şöyle bir hatırlayalım. Sıcak günlerde giyilebilecek en doğru giysinin kumaş özelliği mevsim şartlarına uyumlu olmalıdır. Dolayısı ile pek çoğumuzun aklına yaz denilince keten giysiler gelse de çabuk kırıştığı ve çok ince özellikli olduğu için her giyside tercih edilmez. Buna rağmen özellikli dokunmuş karışımsız, doğal keten giysiler günlük rahat giysilerde kullanılmalıdır.
Keten giysilerin ardından penye kumaştan tasarlanmış giysiler yazın en fazla tercih edilen giysilerdir. Fakat her penye kıyafet sıcaklar için ideal değildir. Birçoğu likra denilen sentetik karışımlı dokumalardır. Hava aldırmaz, terlemeyi artırır dolayısı ile birçok olumsuz etki ile karşılaşılmasına neden olur.

Tüm bu ve bunun benzeri problemlerle karşılaşmamak için bilinmelidir ki her penye yaz mevsiminde kullanılamaz. Giysi içinde bulunan yıkama talimatı etiketinde kumaş içerisinde bulunan pamuk, koton, likra, naylon vb. oranının ne kadar olduğu yazılıdır.
Bu tarz bir ürün satın alırken dikkat etmemiz gereken noktalardan biri de bu oranların yaz mevsimine uygun olanlarının tercih edilmesidir. Unutulmamalıdır ki pamuk, koton, keten gibi doğal elyaflardan üretilmiş giysiler yaz mevsiminde ilk tercih edilen giysiler olmalıdır. Sentetik ya da likra oranı yüksek olan giysilerden ise mutlak suretle uzak durmak gerekmektedir. Kumaş cinsinin doğru tespit edildiği giyside ikinci olarak model özelliği önem taşır.
Doğru model özelliğindeki giysi yazın sıcak günlerini daha ferah ve serin geçirmenize yardımcı olur. Çok dar giysiler asla giyilmemelidir. Vücuda nefes aldırmadığı için dar olan bölümlerde terlemeye yol açacağından dolayı çirkin bir görüntüye izin verir.
Bol, rahat kesimli, hareket özgürlüğü sağlayabilecek tasarımlar, sıcak yaz günlerinde ideal özellikteki giysilerdir. Sıfır yakalı, kol takımları çok dar olmayan, bedene yapışmayan bluz ya da elbiseler doğal elyaflı, hava alabilen kumaşlarla hazırlanmış kıyafetler yaz günlerinin en doğru giyim stilini yansıtır. Etek ya da pantolonlarda ise yine bol ve bedene yapışmayan modeller tercih edilmelidir. Kumaş tuşeleri ince ve yumuşak olup geniş gözenekli, hava alabilen ince dokumalardan olmalıdır.
Son yıllarda bu alanda çalışmalar yapan tekstilcilerin bulduğu terletmeyen, koku yapmayan, kırışmayan, vücut ısısını dengeleyebilen akıllı kumaş olarak adlandırılan teknolojik, doğal malzemelerden üretilmiş giysiler bu alandaki ideal seçimlerin başında gelir. Yaz kıyafetlerinde renk seçimi etkilidir. Koyu renkler direkt güneş ışınlarını içine çektiği için uzak durulması gereken renklerdir.
Açık renkler sağlık açısından daha elverişli giysi renkleri olmasının yanı sıra moda, trend ve şıklık adına da doğru tercihtir. Beyaz, bej, açık sarı, buz mavisi, su yeşili, toz pembe gibi pastel renkler yine sıcak yaz günlerinde uyumlu kumaş cinsi ve model özellikleri ile birlikte kullanılarak içinde bulunduğumuz sıcak günlerin ferah geçirilmesine yardımcı olur.
Sezonun trend modellerine bakıldığında da dar ve dekoltesi fazla olmayan yalın formlu kıyafetler dikkat çekiyor. Sezonun favori stillerinden biri olan çuval tarzı elbiseler ve etekler rahat yaz günleri için ideal modellerdendir. Bedene oturmayan elbiseler rahat formları ile sıcaktan bunalanların tercih edebilecekleri akımlar arasında yer alıyor.

Diğer taraftan da hanımların ortak sorunu olan fazla kilolar yazlık ince giysilerde daha belirginleşiyor. Kışın kalın ve üst üste giyilebilen giysiler ile saklanabilen fazla kilolar yazın çok ince ve tek parça küçük giysilerle belirginleşiyor. Bir taraftan fazla kiloları ortaya çıkaran diğer taraftan da sıcaklardan en asgari biçimde etkilenmemizi sağlayan yazlık giysiler seçilecek doğru kumaş, renk, model tespiti ile olumsuz etkilerden sıyrılarak yazın terlemeden, şık ve zarif geçirilmesini sağlar.
Abartılı modeller, fazla kullanılmış aksesuarlar, renginin güzelliğine adlanılarak alınabilecek sentetik karışımlı giysiler, karmaşık tasarımlar uzak durulması gereken kıyafetlerdir. Hem rahat edilebilecek model özelliklerini içeren hem de mevsim şartlarına uygun malzemelerden üretilmiş giysileri tercih etmek, saygınlığınızdan taviz vermeden şık ve ferah giyinmenizi sağlayacaktır.
Bu amaçla ana prensibin, hareket rahatlığı ve terletmeyecek özellikteki giysiler olduğu unutulmamalıdır. Dekolte yerine dekoltesiz; ama ince ve yumuşak tuşeli doğal kumaşlardan (pamuk, vual, koton, keten, poplin vb. ) tasarlanmış giysilerin daha az güneş ışınlarını çektiği bilinmelidir.
Her mevsimde farklı yaşam alışkanlıklarına sahip kişilerin şıklıklarına şıklık katabilecekleri bilinmelidir. Özellikle yaz aylarında çok daha şık olmak, kış mevsimine kıyasla daha kolay.

Birbirinden hoş ve ferahlatıcı renkler, uçuşan yumuşacık serin kumaşlar, tek kat giyilebilecek bol, rahat, özgür kesimli dekoltesiz giysilerin hepsi bu mevsimde çok daha cazip tasarımlar ile karşımıza çıkıyor. Bizlere ise tüm bu binlerce model arasından yaşam alışkanlıklarımıza ve kişisel özelliklerimize uyumlu olan modelin tespitini doğru yapmak kalıyor.

27 Temmuz 2007 Cuma

Esrar Şizofreni Riskini Arttırıyor


İngiliz bilim adamları, esrar kullanılmasının ilerleyen dönemlerde psikolojik rahatsızlıklara yol açabileceğini açıkladı.

Lancet dergisinde yayınlanan araştırmaya göre, esrar kullanan kişilerde şizofreni görülme riski yüzde 40'ı buluyor, sıklıkla esrar kullanan kişilerde bu riskin daha da arttığı belirtiliyor.

Araştırmayı yapan uzmanlar, esrar kullanımıyla psikolojik rahatsızlıklar arasında bağ bulunduğuna dair kesin bir kanıt bulamasa da , uyuşturucuyla halüsinasyon görme gibi psikolojik problemlerin ilişkili olduğunu düşünüyor.

Çalışmada, özellikle gençler arasında esrar kullanımının yoğun olduğu İngiltere'de kullanıcı gençlerin yaşadığı psikolojik sorunların yüzde 14'ünün bu uyuşturucuyla ilgili olabileceği belirtiliyor.

İnsanların esrarın tehlikelerine karşı uyarılması gerektiğini belirten uzmanlar, psikolojik rahatsızlık yaşayan aile bireyleri bulunanların özellikle esrar kullanmayı bırakması gerektiğini söylüyor.
Danimarkalı bilimadamlarının yaptığı bir araştırmaya göreyseİngiltere'de her yıl 15 ila 34 yaşları arasındaki kişilerde görülen 800 önlenebilir şizofreni vakası esrar kullanımıyla ilgili.

İngiltere'de 2 milyon kişinin düzenli olarak esrar kullandığı belirtiliyor.
Esrar İngiltere'de 2004 yılında kullanımı ve bulundurulması tutuklanma gerektirmeyen B sınıfı uyuşturucu olarak tanımlanmıştı.
Ancak, İngiltere Başbakanı Gordon Brown bu aybaşında bu kararın gözden geçirileceğini belirtmiş, daha sonra da İçişleri Bakanı Jacqui Smith, Hazine Bakanı Alistair Darling ve Ulaştırma Bakanı Ruth Kelly gençliklerinde esrar kullandıklarını itiraf etmişti.

İstanbul'u 190 İnek Heykeli Süsleyecek


'İnek festivali', Paris, New York Moskova, Londra ve Tokyo'dan sonra, 1 Ağustos'ta, İstanbul'da başlayacak.
Birbirinden renkli inekler, sanat ve yaratıcılığı İstanbul sokaklarına taşıyacak. 1 Ağustos'tan itibaren üç ay süreyle sergilenecek heykeller, Kasım ayında düzenlenecek bir müzayede ile satışa çıkarılacak.
Elde edilecek gelir, Sokak Çocukları Rehabilitasyon Derneği, AÇEV ve TEMA yararına oluşturulacak fona bağışlanacak.

150 ünlü isim ve sanatçı
Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı'nda düzenlenen gala gecesinde tanıtılan 190 inek heykelini, 150 ünlü isim ve sanatçı tasarladı.
Modacı Cengiz Abazoğlu, "Anadolu'da biliyosunuz inek bereketi temsil eder. Bütün köylerimizde bir sarıkız vardır. Bu da benim sarıkızım" dedi.
Cemil İpekçi ise "Adı Cemil, ineğimin. Yaşadığım aşkları anlatıyor" dedi.
Şişli Belediyesi'nin düzenlediği festival sırasında, özel tasarımlı hediyelik eşyalar da satışa sunulacak. Cowparade çerçevesinde, aralarında modacı Cemil İpekçi, sanatçı Sezen Aksu ve Nil Karaibrahimgil'in de bulunduğu ünlü isimler ve sanatçıların tasarladığı inek heykelleri Atatürk Havalimanı, Ortaköy, Bebek, Sultanahmet gibi çeşitli yerlerdesergilenecek.
Etkinlik 31 Ekim 2007 tarihinde sona erecek.

Simpsonlar Beyazperdeye Geliyor


David Silverman’ın yönettiği ve Dan Castellaneta, Julie Kavner, Nancy Cartwright ile Yeardley Smith’in seslendirdiği animasyon film Simpsonlar: Sinema Filmi (The Simpsons Movie), 27 Temmuz 2007’de sinemalarda...

Dünyanın en ünlü ailesi beyaz perdeye geliyor. 60 ülkede, 20 farklı dilde yayınlanan, her hafta 60 milyon kişinin seyrettiği, 18 sezon, 400 bölümdür bizlerle birlikte olan Simpson ailesi, dizinin aslına sadık kalınarak yapılan sinema filmi ile Temmuz ayında gösterime girecek.

Springfield kasabasında yaşayan bu aileyi tanımayan pek kalmadı gibi. Kel, şişman, biraz aptal ama ailesini herşeyden çok seven Homer, aileyi bir arada tutan sürekli endişeli Marge, aklını yaramazlık dışında hiç bir şeye çalıştırmayan dördüncü sınıf öğencisi Bart, entellektüel saksafon virtüözü Liza ve küçük bebekleri Maggie’nin başından geçen maceralar on altı sezondur ülkemizde de yayınlanmakta.

Diziler gibi film de Matt Groening’in imzasını taşıyor. Futurama ve Life In Hell gibi başka ödüllü projeleri de olan Groening, orjinal Simpsons tasarımını tamamen koruyup, dizilere sadık kalarak filmin yapıldığını söylüyor.

Homer her zamanki sakarlıklarıyla bu sefer tüm dünyanın başını belaya sokar. Dünyayı kurtarmak gibi bir görev üstlenen Homer, bir yandan da ailesinin çevresinde gelişen olayları halletmek zorundadır.

Obezlik bulaşıcıymış



Yapılan kapsamlı araştırmada, toplumsal ilişkilerin obezlikte şaşırtıcı biçimde güçlü rol oynadığı belirtilerek, ailesi ya da yakın arkadaşları şişman olanlarda obezlik olasılığının daha fazla olduğu kaydedildi.

Araştırmayı kaleme alanlardan California Üniversitesi öğretim üyesi James Fowler, araştırmanın şaşırtıcı sonuçlarından birinin de yüzlerce kilometre uzakta olan arkadaşların bile bir kişinin kilo durumunu etkilemesi olduğunu söyledi.

Araştırmaya göre, bir arkadaşı obez olanın aşırı şişman olma olasılığı yüzde 57, kardeşi obez olanın yüzde 40, eşi obez olanınsa yüzde 37 oranında artıyor. Çok yakın arkadaşlıklarda ise riskin üçe katlandığı belirtildi.

Bu konuda cinsiyetin de önemli bir unsur olduğu belirtilen araştırmada, aynı cinsiyetten arkadaşlıklarda bir kişinin obezlik riskinin, arkadaşlarından biri kilo alıyorsa yüzde 71 arttığı belirtildi.
Erkek kardeşler arasında bu risk yüzde 44 olurken, kız kardeşler arasında yüzde 67’ye çıkıyor.

NEDEN BULAŞICI?
Obezliğin neden bulaşıcı olduğu sorusuna cevap arayan bilim adamları, birlikte vakit geçiren insanların yeme ve spor yapma alışkanlıklarının birbirine benzemesinin tek başına açıklayıcı olmadığını düşünüyorlar.
Araştırmacılar, obez akrabaları ve arkadaşları olan insanların, “kabul edilebilir kilo” konusundaki fikirlerinin değişmesinin önemli bir unsur olduğunu belirttiler.
Bununla birlikte bilim adamları, insanlardan araştırma sonuçlarına bakıp obez arkadaşlarıyla ilişkilerini kesmemelerini istediler.

“New England Journal of Medicine”da yayınlanan ve Milli Yaşlılık Enstitüsü tarafından desteklenen araştırma 12,067 kişi üzerinde yapıldı.

Doğal kilo alma ve kilo almadaki diğer faktörlere bakılan araştırmada, bu konudaki en büyük etkinin aynı genleri paylaşmakta değil arkadaşlık ilişkisinde olduğu belirtildi.

Obezlik başta ABD ve diğer Batı ülkelerinde son zamanlarda bir sağlık problemi haline geldi. Dünya çapında 400 bini obez olmak üzere 1,5 milyar şişman yetişkinin olduğu kaydediliyor. Amerikalıların da üçte ikisi obez veya şişman.

Boyun Kireçlenmesi Çalışanları Vuruyor


Boyun kireçlenmesi, boyun omurlarının ve aralarında bulunan disk yapılarının yıpranması sonucu gelişen bir tablodur.

Meydana gelen değişiklikler, omur iliğin geçtiği kanalı veya omurlar arasından çıkan sinirlerin geçtiği kanalları daraltarak sinirlerde bası oluştururlar. Bu basıya bağlı olarak boyunda ve kollarda ağrı ve uyuşma ortaya çıkar.
Şikayetler sıklıkla 40-50 yaş arasında gelişir. Yaş ilerledikçe de görülme sıklığı artar.

Ağrı, boyun hareketlerinde kısıtlılık ve kaslarda gerginliğin en sık görülen şikayetler olduğunu söyleyen Anadolu Sağlık Merkezi’nden Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof.Dr. Semih Akı, boyun kireçlenmesi ve korunma yolları hakkında bilgi verdi.
AĞRI ŞİKAYETİYLE BAŞLIYOR
Ağrı şikayeti sıklıkla boyun hareketleriyle artan, dinlenince azalan nitelikte gelişir. Boyun kireçlenmesinde sinir basısına bağlı olarak kol ağrısı, uyuşma, kas güçsüzlüğü ve duyu kusurları olabilir. Boyun ağrısı omuzlara ve sırta yayılabilir. Ağrı süresi uzadıkça uyku bozukluğu, depresyon şikayetleriyle karakterize kronik ağrı sendromu denilen tablo gelişir.
ÇOK ÇALIŞANLARIN HASTALIĞI
İleri yaştakiler, fiziksel olarak ağır işlerde veya uzun süre aynı pozisyonda çalışanlar, işinden memnun olmayanlar, monoton iş hayatı olanlar, kilolu kişiler, ciddi omurga eğrilikleri (skolyoz) olan hastalarda boyun kireçlenmesi riski daha fazladır.Tanı genellikle muayeneyle konuyor. Boyun filmi, magnetik rezonans görüntüleme (MRI), bilgisayarlı tomografi ve sinir ileti çalışmaları, muayene bulgularını desteklemek için yapılan tetkiklerdir.
ÖNCELİK İLAÇ TEDAVİSİNDE
Boyun kireçlenmesinde öncelikle ilaç tedavisi ile fizik tedavi ve rehabilitasyon programlarında sıcak soğuk tedavileri, elektrik tedavisiyle kas spazmı ve kola yayılan ağrının azaltılması sağlanır. Boyuna yapılan çekmeler kola yayılan ağrının azaltılmasında kullanılır. Ağrı kontrole alındıktan sonra boyun kaslarını kuvvetlendirici, duruşu düzeltmeye yönelik egzersiz programlarına başlanır. Girişimsel yöntemlerden direkt olarak eklemlere ilaç uygulamaları ve sinir köküne yönelik enjeksiyonlar, uygulanan diğer tedavi yöntemlerindendir.
Cerrahi tedavi, omur ilik basısı, sinir kökü basısı veya omur iliği besleyen atardamarlara olan basıları ortadan kaldırmak gerektiğinde uygulanıyor.
Boyun ağrısından korunma önerileri:
Bilgisayarla çalışırken boynun doğal pozisyonunu bozmayacak şekilde ayarlamalar yapın.
Bilgisayarın durduğu masa ile oturulan iskemlenin yüksekliği orantılı olmalı.
Bilgisayar göz hizasına göre ne çok aşağıda ne çok yukarıda olmalı.
Sırtınızın desteklendiği uygun bir iskemle ve başınızın 10-15 derece öne eğilliği pozisyon en uygun olanıdır.
Sık telefon görüşmesi yapıyorsanız, kulaklık biçimindeki telefon ahizelerini tercih edin.
Uzun süre aynı pozisyonda kalmamaya özen gösterin, 30-40 dakikada pozisyon değiştirin
Uzun süre taşıt kullanmaktan kaçının.
Çok yüksek veya alçak yastık kullanmamaya dikkat edin.
Yastığın, boyun boşluğunu desteklemesine dikkat edin.
Boyun bölgesine yönelik verilmiş egzersizleri her gün yapmaya özen gösterin.

Sağlıklı Doğum Kontrol Yöntemleri


Kontrolsüz, birbirini takip eden doğumlar ve düşükler, anne ve bebek sağlığını ciddi olarak tehdit eder. Bu nedenle aile planlaması hem anne, hem de bebek sağlığına zarar vermeyecek uygun doğum kontrol yöntemleriyle yapılmalıdır.

Kişi için ideal bir korunma yöntemiyle istenmeyen gebelikler, kişinin sağlığına zarar vermeden engellenebilir. “Doktorunuzun önerisiyle sizin için en uygun olabilecek yöntemi seçmeli ve benimsemelisiniz” diyen Dr. Cem Çıtlak, korunma yöntemleri ile ilgili şunları söyledi.

İdeal korunma yöntemlerini sıralayan Çıtlak, rahim içi araç, kombine doğum kontrol hapları, hormon enjeksiyonları, norplantlar (Hormon İmplantları), cerrahi sterlizasyon (Ameliyatla Kısırlaştırma), prezervatif gibi artık büyük bir çoğunluğun haberdar olduğu yöntemlerin yanı sıra teknolojinin ilerlemesiyle birlikte alternatif doğum kontrol yöntemlerinin de varlığından bahsediyor.
RAHİM İÇİ ARAÇ ( SPİRAL )
Günümüzde plastikten yapılmış, bakır ilaveli rahim içi araçlar en ideal olan ve en çok kullanılanlardır. Bunların dışında aktif vaginal enfeksiyonu olanlara uygulanmaması gereken progesteron hormonu ilaveli rahim içi araçlar da vardır.
Adet kanamasının hemen sonrasında veya kadın gebe olmadığından kesin eminse herhangi bir günde doktor tarafından rahime uygulanır. İdeal koruyuculuk süresi, bakırlı olanlarda beş yıl, hormonlu olanlarda bir yıl olan rahim içi araç kullanan kadınların mutlaka yıllık doktor muayenesinden geçiyor olması gerekir.
Hiç doğurmamış olanlar ve çok eşliler için fazla önerilmeyen rahim içi araca bağlı olarak; Aşırı adet kanamaları , ara kanamalar, kasık ağrıları görülebilir. Progesteron hormonu içeren rahim içi araçların, standart olanlara üstünlüğü kanama problemlerine yol açmamasıdır.
KOMBİNE DOĞUM KONTROL HAPLARI
Günümüzde gelişmiş ülkelerde en sık kullanılan, östrojen ve progestoron hormonu içeren, etkin ve güvenilir yöntem olan doğum kontrol hapları seçilmeden önce kadın genel bir jinekolojik değerlendirmeden geçmeli, PAP smear’i yapılmalı ve uygun ilaç doktor tarafından önerilmelidir.
Hapa adetin ilk günü başlanır ve 21 gün süreyle ara vermeden günde bir tablet alınır, 7 günlük arayı takiben tekrar hapa başlanır. Kadın ara verdiği 7 günlük dönemde adet görür. Kadın ilacı korunmayı düşündüğü süre boyunca 21 gün ilaç, 7 gün ara şeklinde kullanır. İlaç kullanılırken en önemli olay günlük tabletleri unutmamaktır çünkü unutulduğunda koruyuculuk etkinliği azalır. İlaç bırakıldıktan kısa bir süre sonra kadın ilaç öncesi doğurganlık kapasitesine ulaşır.
Sigara içen 35 yaş üstü kadınların kullanması pek tavsiye edilmez.
HORMON ENJEKSİYONLARI
Aylık ve üç aylık enjeksiyon olarak uygulanır. Aylık iğneler 28 günde bir uygulanır ve östrojen ve progesteron hormonu içerir. İlaç kullanımının ilk aylarında düzensiz kanamalarla karşılaşıla bilinir. Etkileri kombine doğum kontrol haplarına benzer, günlük hap alımını unutabilecek olanlara önerilir. Üç aylık iğneler sırf progesteron hormonu içerir.
Kullanımları esnasında adet düzensizlikleri ve tamamen adetten kesilme gibi şikayetler görülebilir. Bu ilaç daha çok emziren anneler için uygun bir seçenektir. Her iki ilaç da bırakıldıktan kısa bir süre sonra kadın normal doğurganlık kapasitesine ulaşır.
NORPLANTLAR (HORMON İMPLANTLARI)
Lokal anasteziyle kolun iç yüzüne yerleştirilen ve prgesteron hormonu salan kapsüllerdir. Ara kanamaları ve adetten tamamen kesilme görülebilir. Etkinlik süreleri beş yıldır. Çıkartılmaları için de cerrahi müdahale gereklidir.
CERRAHİ STERLİZASYON
Cerrahi kısırlaştırma hem erkek, hem de kadın için uygulanan ancak geri dönüşümsüz olarak kabul edilmesi gereken bir yöntemdir. Çocuk sayısını tamamlamış olan ve ileriki hayatında kesinlikle çocuk düşünmeyen kişiler için uygun olan bir yöntemdir.
Kadınlar için uygulanan yöntem tubal sterlizasyon (tüplerin bağlanması), erkekler için ise vasektomi (üreme kanalının bağlanması) ‘dır.
PREZERVATİF
Erkekler için, günümüzde mevcut tek geri dönüşümü mümkün olan yöntem. Doğum kontroluna ilave olarak cinsel yolla bulaşan hastalıklardan koruyucu etkisi de vardır. Her ilişki sonrasında prezervatifin yırtık yönünden kontrol edilmesi önemlidir.
PERSONA DİGİTAL KONTROL
Bilinen tüm doğum kontrol yöntemlerinde vücuda yerleştirilen bir araçtan, ilaçtan, cerrahi müdahalelerden bahsettik. Persona, vücuda içeriden veya dışarıdan bir ilaç alınmadan ya da herhangi bir madde kullanılmadan çözüm sunan ve bu özelliği ile “dünyanın en doğal doğum kontrol yöntemi” olarak tanımlanan doğum kontrol yöntemidir.
Prezervatif, rahim içi araç ve doğum kontrol haplarını kullanmadan sadece stick’lerinin üzerinde idrar testi yaparak sonuca ulaşır.
Normal Laboratuarların yaptığı doğum kontrol için çok önemli olan iki hormonu (LH ve Östrojen) günlük idrar testleri ile ölçebilen Persona, laboratuarda yapılan testlerle % 99,7 oranında benzeşir. Tehlikeli gündeyseniz kırmızı, serbest gündeyseniz yeşil ışık yakarak şüpheye yer bırakmadan “konforlu bir cinsel hayat” olanağı sağlar.
35 yaş üzeri ve sigara kullanan kadınların doğum kontrol haplarını kullanmaları sakıncalı. Bu noktada da persona önemli bir yer teşkil ediyor.

Lal Medresesi protestolarla açıldı

Yeni atanan imamın camiye girişini engelledikleri kaydedilen öğrencilerin, şu anda tutuklu bulunan caminin Taliban yanlısı eski imamı Abdülaziz’in yeniden görevine dönmesini ve Cuma namazını kıldırmasını talep ettikleri ifade edildi.

Öğrencilerin Pakistan Devlet Başkanı Pervez Müşerref aleyhine sloganlar attığı ve istifa etmesini istediği belirtiliyor.
Pakistan yönetimi, Lal Medresesi külliyesinde bulunan ve militanlar ile güvenlik güçleri arasında çıkan çatışmalarda zarar gören 4 katlı medreseyi yıkmıştı. Külliyede bulunan cami onarıldıktan sonra ibadete açılmıştı.

Konut Kredisinde Faizler Düşüyor


Tek parti hükümetinin piyasalarda yarattığı iyimserlik kendisini konut kredi faizlerinde de hissetirdi. Faizler seçim öncesine göre ortalama 0.25 puan gerilerken, kredi almak için seçim sonrasını bekleyenler karlı çıktı.
Seçimlerden önceki haftada Türkiye'de ortalama konut kredi faizleri yüzde 1.50-1.60 bandında değişiyordu. Konut alırken kredi kullanmak isteyen ve bu krediyi yüzde 1.55'ten alan bir tüketici, 120 ay vadede aylık 1.840 YTL ödüyordu. Böylece 100 bin YTL'lik kredi için 10 yıl sonunda ödenecek para 220 bin 800 YTL'ye ulaşıyordu.

Seçimden sonra ise kredi tablosunda önemli bir değişim izlendi. Halk Bankası'nın konut kredi faizlerini yüzde 1.59'dan yüzde 1.36'ya indirmesiyle başlayan hareket diğer bankalara da sıçradı. Bankalar arka arkaya faiz indirimleri yaparken, faiz oranı gelinen noktada yüzde 1.29'a kadar geriledi.
KONUT KREDİLERİNDE TEK PARTİ BEREKETİ
Mevcut durumda yüzde 1.29 ile 120 ay vadede 100 bin YTL kredi kullanan tüketiciler ayda sadece 1.642 YTL ödüyor. Toplam geri ödeme de 197 bin YTL'de kalıyor. Bu hesaba göre krediyi seçimden sonra kullanan tüketicilerin aylık karı 198 YTL'ye ulaşıyor. 10 yıllık toplamda ise çok daha çarpıcı bir rakam söz konusu. Sadece bir hafta sonra kredi kullanan bir tüketici, 10 yılda tam 23.8 bin YTL kar elde ediyor.

Lazer Tedavisiyle Varise Son

Şevket Demirel Kalp Merkezi Kalp ve Damar Cerrahisi Doç.Dr. Turan Yavuz, varis hastalığını tek seansta yok eden lazer tekniği uygulamasını Isparta'da başlattı.

Bu teknikle varisler ağrısız ve tek seansta yok ediliyor. Şu ana kadar 5 hasta üzerinde uygulanan ve yüzde 98 başarıyla sonuçlanan bu tekniği Isparta'ya kazandıran Yavuz, hastaların yarım saat ile bir saat arasında tedavinin etkisini gördüklerini, tedaviden sonra normal hayatlarına devam edebildiklerini söyledi.

Lazer ile tedavi yöntemi hakkında bilgi veren Turan Yavuz, lazer tedavisinin 6-7 senedir dünyada yaygın bir şekilde kullanıldığını belirterek şöyle konuştu:

"Bu uygulama Türkiye'de mevcut ama bizim yaptığımız gibi 3-4 yerde var. Hastanede mevcut cihaz kullanılanların en iyisi. Hem kılcal hem de kalın damarlara etkisi var. Bu cihaz sayesinde hastalara ne anestezi yapılıyor ne de hastalar hastanede tedavi sonunda yatmıyor. Hastalık tek seansta yok ediliyor. Tedavinin masraflarını devlet karşılıyor. Hastaların yapması gereken tek şey resmi olarak hastanemize gelmesi, randevusunu alması. Biz de muayene edip hastayı sağlığına kavuşturuyoruz."

VARİS YAYGIN BİR HASTALIK
Varis hastalığının yaygın olduğunu ve özellikle ayakta duran insanlarda görüldüğünü ifade eden Yavuz, varis hastalığının mutlaka tedavi edilmesi gerektiğini yoksa hastalık ilerlediği zaman daha büyük sıkıntılara yol açtığını söyledi. Şu an lazer yöntemi ile varis hastalığını tedavi eden cihaza ek olarak radyo dalgaları göndererek tedavi eden bir cihaz daha hastaneye kazandırılacağını ifade eden Yavuz, varis hastalığının tedavisinde ilerlemeyi düşündüklerini ve bu hastalıktan kimsenin korkmaması gerektiğini belirtti.

South Korea condemns Taliban


South Korea expressed outrage after the Taliban killed a captive Korean pastor in Afghanistan, warning yesterday that those involved would be held responsible and renewing a call on the militant group to immediately release the remaining 22 hostages.

South Korean President Roh Moo-hyun spoke yesterday with his Afghan counterpart Hamid Karzai and they agreed to fully cooperate for the safety of the remaining South Korean captives and their quick release.

Earlier, chief presidential secretary for security affairs Baek Jong-chun said before departing as a high-level envoy to Afghanistan that the kidnappers "will be held accountable for taking the life of a Korean citizen." He also expressed "heartfelt condolences" to the bereaved family.

Body found:
The South Korean victim was found Wednesday with 10 bullet holes in his head, chest and stomach in Ghazni province, the region where the group was seized July 19 while riding a bus, said Abdul Rahman, an Afghan police officer.

South Korea's Foreign Ministry identified the victim as 42-year-old Bae Hyung-kyu, who church officials said was killed on his birthday Wednesday.

"We hope the negotiations between the Afghan government and Taliban go well," said Kim Kyung-ja, mother of hostage Lee Sun-young, who gathered with relatives at a relief agency in Seoul. "Please send our lovely children home."

The South Korean presidential secretary Baek said Seoul would not tolerate the Taliban's inhumane act, saying that "the killing of an innocent civilian cannot be justified under any circumstance or for any reason."

"We once again strongly urge them to promptly return home the Korean citizens taken hostage," Baek said.Meanwhile, some 50 anti-war activists held two separate protest rallies in downtown Seoul, demanding the U.S. and South Korea withdraw troops from Afghanistan, calling their military presence the "seed of the tragedy."

SEOUL - The associated Press

'Stability came out of the ballots'


Turkey voted for stability in June 22 elections, said Tanıl Küçük during the regular assembly meeting of Istanbul Chamber of industry (ISO) on Wednesday. Küçük said that the public clearly expressed their preference on the continuation of Justice and Development Party (AKP) government.

Küçük had previously said that single party government is not a magical formula for
creating stability. When reminded about this statement Küçük said that his previous words were misunderstood. “Of course, single party government is a very important ingredient of political stability, but it is not a must. What I said was that you do not have to a guarantee that single party governments would ensure stability,” he said.
Küçük also underlined that the reverse is also a possibility. “Coalitions can ensure stability too, because the risk of doing reforms is dispersed in coalition governments. On the other hand, single party governments sometimes hesitate to make radical changes. We always point out to tax reform as an example,” added Küçük.

Meanwhile, results of ISO Top-500 Industrial Establishments research were presented to the ISO members during the assembly meeting.

Economy professor Güngör Uras also attended the meeting and evaluated the research results. Uras said that the success of the privatization process in Turkey could be observed by looking at ISO-500 results. “The number of the public
companies in the list declined to 13 from 69 in ten years. This is a success story. However, Turkish economy lost many important public institutions like Sümerbank or Etibank. I wish we could privatize them without ending their operation,” said Uras.
Uras also noted the importance of creating global business in
order to keep up with the competition and said that there has been a growing interest on small and medium enterprises (SMEs), yet this interest should be shifted to big business institutions.
Interest rates need to go down:
Assembly member Memduh Hacıoğlu said that they were expecting the Central Bank to immediately pull the interest rates down to prevent the overvaluation of YTL. “Hesitation of the Central Bank is damaging the Turkish economy. The government is also complaining for the high interest rates,” he said.

Çalışan anneler, Obeziteye dikkat!


İngiltere’de yapılan bir araştırma, üst gelir grubuna ait aileler ve anneleri çalışan çocukların obez olma riskinin yüksek olduğunu ortaya koydu.

Merkezi Londra’da bulunan Ulusal Tıbbi Araştırmalar Konseyi’nin BBC’nin internet sitesinde yayınlanan araştırmasına göre, üst gelir grubuna sahip ailede doğan, özellikle de annesi çalışan çocukların, yaşamlarının ilk üç yılında fazla kilolu ya da obez olma riskleri yükseliyor.

Londra’da 13 bin bebeğin 0-3 yaş dönemindeki fiziksel aktiviteleri ve beslenmelerinin incelendiği araştırmanın sonuçlarını değerlendiren konsey üyesi Dr. Susan Jebb, araştırmaya katılan çocukların yüzde 23’ünün fazla kilolu ya da obez olduğunu, bunların da büyük bölümünü orta ve ortanın üstü gelir gruplarına sahip, anneleri çalışan ailelerin çocukları olduğunu kaydetti.

Araştırmaya göre, yüksek gelir grubuna sahip bir ailenin çocuğunun obez olma riski yüzde 15 daha fazla olarak tespit edilirken, geliri düşük de olsa çalışan annelerin çocuklarında bu oran yüzde 20’lerde seyrediyor.

HAZIR GIDALARDAN UZAK, EV DIŞINDA OYNAYAN SAĞLIKLI ÇOCUKLAR
Araştırmaya göre, gelir düzeyi düşük ailelerin çocukları daha sağlıklı beslenme ve daha fazla fiziksel aktivitede bulunma olanağı bulurken, yüksek gelir grupları, özellikle de çalışan annelerin çocukları, hazır ve yüksek kalorili gıdalarla beslenmelerinin yanı sıra televizyon ya da bilgisayar karşısında daha fazla zaman geçiriyor, ana öğünlerde de "atıştırmalarda" da daha sağlıklı içeriğe sahip gıdalar tüketiyor.
Bebeklerin ilk üç yıldaki beslenmesinin çok önemli olduğuna dikkati çeken Jebb, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde giderek artan obezitenin önüne geçilebilmesi için çocuklara erken yaşlardan itibaren sağlıklı beslenme düzenleri ve alışkanlıkları kazandırılması gerektiğini kaydetti.

Araştırmada, ayrıca süt izinlerine karşın, çalışan annelerin emzirme sürelerinin doktorların tavsiye ettiği sürenin altında kaldığı, katı gıdalara daha erken başladıkları ifade edildi.

Yazı: Senem Yazıcı
Kaynak:
www.milliyet.com.tr


26 Temmuz 2007 Perşembe

BEBEKLER





Yaşlıları 'tıbbi terimler' öldürüyor!


ABD'de yapılan bir araştırmada, doktorun talimatlarını anlamakta güçlük çeken yaşlıların ölme olasılığının yüksek olduğu belirlendi.

Northwestern Üniversitesi bilim adamlarının 65 yaş ve üstü hastalar üzerinde 6 yıl süreyle yaptıkları araştırmada, kendilerine verilen temel yazılı tıbbi bilgileri anlayamayanların ölme olasılığının bu bilgileri anlamakta hiçbir zorluk çekmeyenlere oranla daha fazla olduğu saptandı.

Klima Kullanırken Dikkat!

Klima çalışan ortamlarda nem azalıyor, bu durum ağız ve burnun kuruyup tahriş olmasına neden oluyor.

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Sağlık Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr. Günhan Erdem, klimanın çalıştığı ortamlarda nemin azaldığını, bu durumun ağız ve burnun kuruyup tahriş olmasına neden olduğunu belirtti.
Prof. Dr. Erdem, "Ortamın neminin kurutulmaması için klimaların nem alma fonksiyonları çalıştırılmamalı veya klimanın çalıştığı ortamda açık bir kapta su bulundurulmalıdır" dedi.
Erdem, klimanın bilinçli kullanılması gerektiğini ifade ederek, klimanın ideal oda sıcaklığı olan 24-25 derecede çalıştırılması gerektiğini söyledi.

Klimanın çalıştığı ortamlarda kuruyan havanın ağız ve burun mukozasının da kurumasına neden olacağına işaret eden Prof. Dr. Erdem, şöyle konuştu:
"Klimanın çalıştığı ortamlarda nem azalır. Nefes alıp verirken düşük düzeyde olan ortamda vücut, alması gereken nemi ağız ve burunda bulunan mukozadan alır. Bu durumda ortamda bir şey hissedilmez ama bir süre sonra ağız ve burnun kuruduğu ve tahriş olmaya başladığı hissedilir. Klima kullanılan ortamdan çıkıldığında ise solunan havada bulunan zararlı partiküller, alerjiye sebep olacak bakteriler, virüsler ve mikroplar doğrudan doğruya vücuda alınacaktır."

Mukozanın neminin havada bulunan zararlı partiküllere ve mikroplara karşı filtre görevi gördüğünü ifade eden Prof. Dr. Erdem, mukozada kuruyan hücreler iyi çalışamayacağı için vücudun zararlı unsurlara açık konuma geleceğini, bu durumun enfeksiyonları tetikleyeceğini söyledi.

Ortamın neminin kurutulmaması için klimaların nem alma fonksiyonlarının çalıştırılmaması ya da klimanın çalıştığı ortamda açık bir kap içinde su bulundurulması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Erdem, ortamda bulunan suyun buharlaşması nedeniyle ağız ve burun mukozasının zarar görmeyeceğini belirtti.

Geceleri klimaların uyku modunda çalıştırılması veya kapatılması gerektiğini, çünkü uyku anında insan vücudunun direncinin düşük olacağını ifade eden Prof. Dr. Erdem, şunları kaydetti:
"Bunlara dikkat ettiğimiz sürece klimanın zararlı etkilerinden korunabiliriz. Klima, insan konforuna doğrudan olumlu etkide bulunması için yapılmış bir cihazdır. İnsanlar yanlış kullanımdan dolayı klimanın zararlı etkilerine maruz kalıyorlar. Doğru kullanıldığında hiçbir problem olmayacaktır."