30 Ağustos 2007 Perşembe
Zayıflamak uğruna ‘doğal’ yoldan ölmeyin
Kanal 1 Bilgi İşlem Müdürü Ertan Geyik’in 40 yaşında kalp krizinden hayatını kaybetmesi ve ölüm nedeninin uzun süredir kullandığı zayıflama hapı olabileceği iddiası, son yılların en önemli tehdidini yeniden gündeme getirdi. NTVMSNBC’ye bilgi veren uzmanlar, Türkiye’de satılan zayıflama haplarından sadece ikisinin Sağlık Bakanlığı’ndan ruhsatlı olduğunu ve reçeteyle satıldığını belirttiler; ‘doğal’ ya da ‘bitkisel’ diye sunulan hapların aslında ‘kimyasal’ ve öldürücü olduğunu bir kez daha vurguladılar.
Ertan Geyik’in kullandığı iddia edilen zayıflama ilacının Tarım Bakanlığı’nın izniyle eczanelere dağıtıldığı ancak analizlerde, iştah kesici kimyasal madde ‘sibutramin’in normal dozun üstünde çıkması nedeniyle satışının yaklaşık bir ay önce durdurulduğu belirtildi. İlacın piyasadan toplatılması kararından sonra, bu kez “bitkisel gıda takviye ürünü” adıyla kaçak olarak piyasaya sürülen tabletlerin satışının da “kimyasal madde içerdiği” kesinlik kazanınca Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nca durdurulduğu bildirildi.
Cemal Reşit Rey yeni çehresine kavuşuyor
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Yapı İşleri Müdürlüğünce yaptırılan Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nun elektrik, elektronik, mekanik sistemlerin bakım onarımı ve mefruşatların yenilenmesi işine 19 Temmuz 2007 tarihinde başlandı.
Orin Mühendislik Nakliyat İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketine, açık ihale usulü verilen yenileme çalışması yaklaşık 4 milyon YTL’ye mal olacak. Çalışma kapsamında salondaki koltuklardan halılara, ses düzeninden ısıtma-soğutma sistemlerine kadar pek çok ünite elden geçirilecek.
Çalışmalar sezon açılışına kadar tamamlanacak, boya ve badana işlerinin de yapılmasıyla salon yeni sezona, yenilenmiş haliyle girecek. Ünlü Türk bestecisi Cemal Reşit Rey’in adını alan kültür merkezinde, aynı isimle anılan 860 kişilik ana konser salonu, sergi ve resepsiyon amaçlı 4 fuaye ve kayıt stüdyoları yer alıyor.
Sergi salonu ile fuayesi 786 ve 605 metre kare olan Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nun teknik olanakları arasında 6 dilde simültane tercüme, 4 dilde kayıt, canlı yayın bağlantısı, 180 kanal ışık sistemi ve ses sistemi bulunuyor.
Kendi bünyesinde senfoni orkestrası, Türk Müziği toplulukları ve bir big band bulunan salonda, çeşitli kültür sanat organizasyonları düzenlenmesinin yanı sıra diğer organizasyonlara da ev sahipliği yapıyor.
29 Ağustos 2007 Çarşamba
Jolie'den Irak'ta mültecilere destek
ABD'li sinema oyuncusu Angelina Jolie, Irak'a giderek, savaş nedeniyle evini terkedip mülteci konumuna düşen Iraklılar ile biraraya geldi.
28 Ağustos 2007 Salı
Matematik Köyü kapanmayacak
Aziz Nesin tarafından kurulan Nesin Vakfının Yönetim Kurulu Başkanı ve Bilgi Üniversitesi Matematik Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ali Nesin, Matematik Köyü’nün inşaatının devam edeceğini açıkladı, “Öyle ya da böyle, kesinlikle kapanmayacak” dedi.
Gerekli prosedürün yerine getirileceğini ifade eden Prof. Dr. Ali Nesin, “Önümüze çıkan tüm engelleri halletmeye çalışacağız. Öyle ya da böyle Matematik Köyü kesinlikle kapanmayacaktır” dedi.
Bir üniversite hocasının her zaman her yerde ders verme özgürlüğünün bulunması gerektiğini belirterek, köyün biteceğini ve dünya çapında bir yer olacağını söyleyen Nesin, “Geriye tüm ihtişamıyla, toplumsal ve bilimsel yararıyla Matematik Köyü kalacak. Çünkü toplumun böyle bir yere ihtiyacı var. Bu ihtiyacı karşılayan da var, o da benim. Yani arz ve talep var” dedi.
Prof. Dr. Ali Nesin, matematik bilimini tüm dünyaya yaymayı amaçladıklarını sözlerine ekledi.
Dünyada ilk kez Selçuk ilçesinde kurulduğu bildirilen Matematik Köyü’nde iki adet hamam, bir adet matematik sınıfı, bir amfi tiyatro (inşaat ruhsatı olmadığı için yapımı durdurulmuş), üç adet taştan yapılma oda, üç tane 11 odalı prefabrik ev ve bir adet mutfak bulunuyor.
Gül 11'inci Cumhurbaşkanı seçildi
41 bin kitap dünyayı dolaşıyor
ABD ve İngiltere’de yaygınlaşan, dünyanın dört köşesinde hatta uluslararası denizlerde karşılaşılan “bookcrossing”, kitap değiş-tokuşu yapması için bulunmuş yeni yöntem olarak, hızla gelişiyor.
ABD’li mühendis Ron Hornbaker tarafından 2001 yılı Mart ayında başlatılan yöntemde, kişiler, okudukları kitapların ilk sayfasına kitap hakkındaki düşüncelerini yazarak, parklar, çamaşır yıkama merkezi, plajlar, havaalanları, marketler, uçaklar gibi kamuya açık yerlere bırakıyor.
Kimliğini gizli tutan kitap sahibinin tek ricası, okunduktan sonra kitabın benzer şekilde bırakılması oluyor. Kitabı bırakan kişi, kitabın bulunduğu yerle ilgili bilgiyi “www.bookcrossing.com” adlı siteye aktarıyor, böylece, “hunt” (av) sayfasından kitaplara ulaşılabiliyor.
Irak, Afganistan’dan uluslararası sular ve hava sahasına kadar çok geniş coğrafyaya ulaşan “bookcrossing”, Türkiye’de de ilk kez 2005 yılında Antalya’da Türkbükü Plajı’nda uygulanmaya başlandı.
Türkiye’de sisteme yüzlerce kitap dahil edilirken, halen internet üzerinden 21 kitabın takibi yapılabiliyor. Amacı tüm dünyayı büyük bir kütüphaneye çevirmek olan sistemde, kitaba yapıştırılan etiketle ABD’de yolculuğa başlayan bir kitabın şu anda nerede olduğu öğrenilebiliyor.
Türkiye’den yaklaşık bin 604 kişinin üye olduğu sitede dünya genelinden 581 bin 486 kişi kayıtlı, ayrıca 4 milyon 158 bin 787 kitap da kayıt altında bulunuyor. Proje kapsamında ise halen 41 bin 697 kitap okuyucular için dünyayı dolaşıyor.
Dünya genelinde 14 bin 252 kitapla ABD, 7 bin 7 kitapla Almanya, 5 bin 310 kitapla İngiltere dolaşımda ilk 3 sırada yer alıyor. Ayrıca, uluslararası sularda 3 kitap el değiştiriyor.
KİTAPLARIN DOLAŞTIĞI ÜLKELER
“www.bookcrossing.com” sitesinde dolaşımın olduğu ülkeler ve kitap sayısı şöyle sıralandı:“Afganistan 3, Arnavutluk 1, Arjantin 37, Ermenistan 18, Avustralya bin 778, Avusturya 688, Bahreyn 10, Belçika 51, Bolivya 3, Brezilya 22, Botsvana Cumhuriyeti 2, Bulgaristan 18, Kamboçya 5, Kanada 2 bin 20, Karayip Denizi 2, Şili 2, Çin 106, Kolombiya 4, Kosta Rika 8, Hırvatistan 35, Kıbrıs 3, Çek Cumhuriyeti 16, Danimarka 48, Mısır 3, El Salvador 1, Estonya 3, Fiji 2, Finlandiya 666, Fransa 703, Almanya 7 bin 7, Gana 2, Yunanistan 190, Guatemala 2, Hong Kong 4, Macaristan 2, Hindistan 3, Endonezya 4, Uluslararası Sular 3, Irak 40, İrlanda 101, İsrail 76, İtalya 585, Japonya 57, Kuveyt 5, Lüksemburg 5, Malezya 16, Malta 1, Meksika 29, Fas 6, Nepal 3, Hollanda bin 701, Yeni Zelanda 200, Norveç 120, Peru 6, Filipinler 6, Polonya 46, Portekiz 83, Romanya 2, Rusya 3, Senegal 1, Singapur 43, Slovakya 1, Güney Afrika 36, Güney Kore 37, İspanya bin 81, İsveç 347, İsviçre 434, Tayvan 1, Tayland 11, Tunus 10, Türkiye 21, Ukrayna 1, İngiltere 5 bin 310, ABD 14 bin 252, Vietnam 8, Zambiya 5.”
27 Ağustos 2007 Pazartesi
Selülitin ilacı bitkisel yağlar
25 Ağustos 2007 Cumartesi
Voip (Voice Over IP) Çözümleri
Internetin gelişmesi ve yaygınlaşmasıyla internet ağları üzerinden ses transferi oldukça cazip ve ekonomik hale gelmiştir.
-Düşük destek maliyeti - sadece standart temelli bir network maliyeti
Günümüzde yurtdışında (Özellikle Internet’in yoğun olarak kullanıldığı ülkelerde) VOIP büyük bir hizmet ağı oluşturmuş, iletişim konusundaki giderler son derece azaltılmıştır.
24 Ağustos 2007 Cuma
Bebek Masajı
Masaj bebeğinizi sakinleştiren ve rahatlatan, bedensel ve ruhsal gelişimini olumlu yönde etkileyen keyifli bir etkinliktir.
Normal doğmuş ve sağlıklı bebeklerde masajın fiziksel ve ruhsal gelişimde olumlu sonuçları olduğu uzun yıllardır kabul edilmekte ve yapılan araştırmalar da sürekli olarak bunu doğrulamaktadır. Problemli bebeklerde masajın etkileri konusunda yapılan araştırmalar oldukça fazladır. Gerek sağlık uzmanları gerekse bebeklerin yakınları, masaj yapılan bebeklerde pek çok olumlu etki gözlediklerini belirtmektedirler.
Bebeğiniz bazen yorgun olabilir ve her türlü dış uyarı ona fazla gelebilir. Bu durumda dinlenmeye ihtiyacı vardır. Bırakın biraz dinlensin. Uyandıktan sonra masaj yapmayı tekrar deneyin.
4-7 aylar civarında, bebek emeklemeye başladığında, daha hareketlidir ve masaja daha az ihtiyacı olabilir.
Emme ve diş çıkarma dönemlerinde bebeğinizin rahatlaması için onu öpün ve yumuşak hareketlerle okşayın. Alt ve üst çeneye masaj yapın.
Unutmayın siz bebeğinizin aynasısınız, sizden gördüğü davranışı aynı şekilde yansıtacaktır. Bu yüzden masaja başlamadan önce siz de rahat olmalısınız.
Bebeğinizin vücudunda ellerinizin rahat hareket etmesini sağlayacak miktarda ellerinize bebe yağı sürünüz. Masaja hafif dokunuşlarla başlayınız, kendinizi güvende hissettikçe ve bebeğiniz masaja alıştıkça, uyguladığınız basıncı yavaşça arttırınız.
Son olarak ve en önemlisi, masaj her gün yapılması gereken sıradan bir aktivite değildir. Ancak sizin ve bebeğinizin tüm dikkatini gerektiren bir uygulamadır. Bunu da ancak sevgi göstererek, onu bol bol okşayıp öperek sağlayabilirsiniz.
Güneşten oksijen elde ettiler!
İki genç, bu sistemi kurmakla, 10 günde 2.1 ton karbondioksidin atmosfere salımını önledikleri gibi, 5 ağacın verdiği oksijeni de sağladı. Güneş enerjisinden elde ettikleri hidrojeni otomobil yakıtı olarak da kullanabilen Enis Fakıoğlu 2004'te Sabancı Üniversitesi Malzeme Mühendisliği'ni, Murat Deligöz ise aynı yıl Boğaziçi Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü'nü bitirmiş.
'20 villanın enerjisi karşılanır'Küçük yaştan beri arkadaş olduklarını anlatan Fakıoğlu, "Mezun olur olmaz şirketimizi kurduk. Bu iş bizim için bir ideal. Güneş enerjisi konusunda marka olmayı hedefliyoruz" dedi. Fakıoğlu, kurdukları 30 KW gücünde bu sistemin, orta büyüklükte 20 villanın tükettiği enerjiye eşit olduğunu söyledi.
Türk kültürü 2009’da Fransa’ya taşınacak
Güçlü ilişkiler2009 Türkiye Kültürel Sezonu projesine ise geçen yıl Türkiye’de düzenlenen “Fransız Baharı” etkinliği ilham vermiş.
Paris’te sergi hazırlığıHenüz kesinleşmese de Osmanlı Sultanları’nın yaşamlarını ve İstanbul’u anlatan iki serginin hazırlıkları Paris’in en önemli müzelerinde sergilenmek üzere devam ediyor. Şu sıralar Fransa Büyükelçiliği Kültür Müsteşarlığı ve İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı, 2009 takvimini oluşturmaya çalışıyorlar.
Evrende dev bir boşluk bulundu
Minnesota Üniversitesi'ndeki bir araştırma ekibi, dünyadan yaklaşık 1 milyar ışıkyılı uzaklıkta olduğu belirlenen söz konusu boşluğun niçin orada bulunduğu hakkında bir fikir sahibi olmadıklarını vurguladılar.
Keşfi yapan bilimsel araştırma ekibinden Astronomi Profesörü Lawrence Rudnick , ''Astrophysical Journal'' adlı bilimsel dergide yazdığı makalesinde, ''Şimdiye kadar hiçkimsenin bu büyüklükte bir boşluk bulmamış olması bir yana biz bile bu boyutta bir boşluk bulmayı beklemiyorduk'' dedi.
Rudnick ve bilim ekibinin diğer üyeleri, Shea Brown ile Liliya Williams, dergide kaleme aldıkları makalede, söz konusu dev boşluğu, Wilkinson Mikrodalga Anisotropi Araştırma uydusuyla evrendeki soğuk bir nokta üzerinde yaptıkları araştırma sırasında bulduklarını belirttiler. Dergide, Kozmik Mikrodalga fonu adı verilen, evrenin doğumuna neden olan Büyük Patlama'dan arta kalan zayıf radyo sinyali üzerinde yapılan bir araştırmanın söz konusu bölgenin daha soğuk olduğunu gösterdiğine işaret eden Rudnick, ''Gökyözündeki bu noktada farklı bir şey olduğunu zaten biliyorduk'' dedi.
Rudnick'in araştırma ekibindeki arkadaşı Williams ise ''Bulduğumuz şey ne gözlemsel etüdlere ve ne de evrenin evrimi hakkında yapılan geniş ölçekli bilgisayar simülasyonlarına göre normal değil.'' ifadelerini kullandı.
Araştırmayı yapan astronomlar, Orion (Avcı) takım yıldızının güneybatısında yer alan Eridanus takım yıldızının bulunduğu bölgede olduğu saptanan boşlukta, doğrudan görülemeyen, ancak yerçekimsel güçlerin ölçülmesiyle belirlenebilen karanlık maddeden bile eser bulunmadığına dikkati çektiler.
Çin ile rekabet imkansız değil...
Üzülmez, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ucuz mal üretip dünyaya satanve her geçen gün etki alanını biraz daha genişleten Çin'in olumsuz etkilerinin, Türkiye'deki KOBİ'lere kadar uzandığını belirtti. Üzülmez, dünya piyasalarını etkileyen Çin'in, her şeye rağmen Türkiye'deki ülke sanayicisi için altından kalkılamaz bir durum olmadığını, bunun için karamsar bir tablo çizmek yerine rekabet olanaklarının artırılması gerektiğini ifade etti.
Türkiye'deki sanayi kuruluşları için Çin ile rekabet etmenin 2 önemli kuralının “daha kaliteli üretim yapmak ve markalaşmak” olduğuna dikkati çeken Üzülmez, “Çin'in bu durumu hep böyle gitmeyecek. Onlarında global ekonomiye adapte olmalarıyla birlikte fiyatlar arasındakiuçurum da zamanla azalacak” dedi.
Çin'de üretim durumlarıyla ilgili incelemeler yaptıklarını ifade eden Üzülmez, “Çin'deki kaliteli ürünler bizim fiyatlarla hemen hemen aynı.Bu nedenle, Çin mallarıyla rekabeti gözümüzde fazla büyütmemeliyiz ancak bu arada kalite ve markalaşmayı da ihmal etmemeliyiz” diye konuştu.
Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Konya Şube Başkanı Selçuk Öztürk ise Çin başta olmak üzere Uzak Doğu ürünlerinin Türkiye'den fazla ara mamul üretimi ve tekstil sektörünü etkilediğini vurguladı.
“ÜLKE LİDERLERİ ÇİN MALLARINA GÖZ YUMUYOR”
Çin'in tüm dünyaya, kalitesiz ve ucuz ürünler sunduğunu anlatan Öztürk, şöyle konuştu: “Aslında, dünyadaki pek çok ülkenin idarecileri, ülkelerine ucuz Çin mallarının girmesinden mutlu. Çünkü ucuz mal, geliri düşük olan vatandaşını mutlu ediyor. Pek çok ülkenin Çin mallarına göz yummasının altında yatan şey de bu. Uzun vadede Çin'in dünyadaki etkisinin azalacağını, fiyatların dengeye geleceğini düşünüyorum. Bu süre içindede ithalat kontrollü şekilde ayarlanmalı, ipin ucu kaçırılmamalı.”
Türk sanayisinin de Çin ile rekabet etmenin yollarını arayıp bulması, rekabeti öğrenmesi gerektiğini ifade eden Öztürk, “Markalaşma vekaliteyi artırıp, kamu ve özel sektör üzerine düşeni yaparsa, Çin ilerekabet edilebilir. Konya başta olmak üzere Anadolu'daki KOBİ'lerimizin'markalaşma ve kalitenin' yanında üretimde yüksek teknoloji kullanımınageçilmesi de rekabet için çok önemli” dedi.
Öztürk, Çin ile rekabetin imkansız olmadığını, sanayicinin, gerekli önlemlerin alınması durumunda Çin badiresinin de atlatılabileceğini iyi anlaması, buna göre hareket etmesi gerektiğini sözlerine ekledi.
Apple’dan yeni iMac’ler
Romanya'ya Karanfil İhracatı
Soykırım diyen ADL ilişkileri gerdi
Aliağalılar yatırım istiyor
Ekonomi Muhabirleri Derneği İzmir Şubesi üyeleri, Aliağa Ticaret Odası Lokali’nde sanayicilerle bir araya geldi. “Aliağa’yı nasıl bir gelecek bekliyor?” sohbet toplantısında yatırımlarla ilgili bilgi veren Saka, ilçenin gelecekte deniz ticareti, liman, demir çelik, petrokimya ve enerji yatırımları ile büyümeyi hedeflediğini söyledi.
Yeni yatırımlar için Nemrut İskeleler bölgesinde belediye tarafından planlama çalışmaları yürütüldüğünü söyleyen Saka, “Aliağa, petrokimya ve rafineri sektöründe, demir çelik ve enerji sektörlerinde çok önemli bir bölge. 10 milyon metrekare alan üzerine kurulan Aliağa Organize Sanayi Bölgesi ile de planlı sanayileşmeyi gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. Biz, sürdürülebilir kalkınma ilkeleri çerçevesinde yapılacak tüm yatırımları Aliağa’ya davet ediyoruz. Özelleştirme sonucu PETKİM’i devralacak konsorsiyumun da yatırımları sürdürmesini ve kimya rafinerisi kurmasını bekliyoruz” dedi.
Ülker ÇİLEKLİ PEYNİR ile çocukda büyüyecek
OKS’de ikinci şans
Çok sayıda kolej 2. ön kayıtla yerleşecek öğrencileri bekliyor
OKS sonucuna göre öğrenci alan özel okullara 2. ön kayıt dönemi dün başladı. Özel okullarda kontenjanını tek dolduran Robert Kolej oldu.
İstanbul Sınav Yürütme Kurulu Başkanı Nurullah Dal tarafından yapılan yazılı açıklamada, 2007 yılında yapılan OKS sonuçlarına göre öğrenci kayıt kabulü yapan özel okulların 2. ön kayıt döneminin 21-23 Ağustos arasını kapsadığı bildirildi. Açıklamada, Amerikan Robert Lisesi’nin kız ve erkek öğrenciler için 90’ar kişilik olan kontenjanı doldurduğu belirtildi.
‘Yeter, bacak değil haber istiyoruz!’
İlk önce, ana haber bülteni 10 O’Clock News’i sunan Emily Maitlis (36) eteğiyle masanın üzerinde haberleri sundu. Sonra da Crimewatch isimli programı sunan Fiona Bruce (43), masanın kenarına oturarak bacaklarını gösterdi.
Televizyonu telefon ve mesaj yağmuruna tutan izleyiciler “Ciddi bir haber kuruluşu olan BBC’de bacak değil, haber istiyoruz. Böyle bülten sunulur mu?” diye tepki gösterdi.
5 dil bilen Cambridge mezunu Maitlis, geçenlerde düzenlenen Kraliyet Televizyon Birliği Ödülleri töreninde de giydiği mini elbise nedeniyle eleştirilere maruz kalmıştı.
Erdoğan’dan Baykal’a jest
İnsan vücudu mükemmel değilmiş!
Gürültü kalbin düşmanı
Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) araştırmasına göre, gürültü kalp hastalıkları ve kalp krizinin en büyük tetikleyicileri arasında yer alıyor. Kalp hastalıklarından kaynaklanan her 100 ölümden üçüne gürültünün neden olduğunu ortaya koyan DSÖ, özellikle gelişmiş ülkelerde yaşayan insanların maruz kaldığı gürültü kirliliğinin kalplerine büyük zarar verdiğini belirtti. Araştırmaya göre, gürültü vücutta kortisol ve adrenalin salgısını arttırıyor ve bunların sürekli olarak yüksek seviyede kalması vücudu olumsuz etkiliyor. Uyurken bile beynin seslere tepki verdiğini belirten araştırmada insanların gürültünün sağlıklarını olumsuz etkilediğinin farkında olmadığına da dikkat çekilidi.
Kara Murat benim! - İclal Aydın
İçinizde hanginiz Kara Murat?”
“Benim.”
“Hayır benim.”
“Hayır o da değil benim.”
Ya da şöyle soralım: “Bekir Coşkun hanginiz?”
Dün gazetelerdeki aşağı yukarı bütün köşelerden ve nihayet tepkisini göstermeye başlayan kamuoyundan Bekir Coşkun’a destek yağdı.
Yağmalıydı.
“Beğenmiyorsan yemezsin” ancak ucuz filmlerin kötüler kötüsü üvey annelerine yaraşır bir sonuç cümlesidir.Genel seçimlerin hemen ardından yazdığım yazıda AKP’nin yüksek bir oy oranıyla yeniden iktidar olmasının bir zafer sarhoşluğuna ve dolayısıyla daha sert ve ayrımcı bir üsluba sebep olabileceğine değinmiştim.Üzerinden çok geçmedi.
Duygusal tepkilerine ve öfkeli “kişisel” yanıtlarına alışık olduğumuz başbakan bizi yanıltmadı ve kamuoyu üzerinde oldukça güçlü olan bir gazeteciye “beğenmeyen çeker gider” diyebilecek kadar dik bir çıkış yaptı.İşin ilginç tarafı, Başbakan’ın bu Kasımpaşalı üslubu halk nezdindeki “karizmatik kişilik” kanaatini güçlendiriyor. Ne yazık ki güçlendiriyor.
Dün Ertuğrul Özkök’e ulaşamayıp Bekir Coşkun’a gönderilen, Çölaşan’ın köşesinden alınması ile ilgili protesto mektupları bize kadar ulaştı. Oldukça sert üslupla kaleme alınmış mektupların sahiplerinin Başbakan’ın bu tehdit-öneri-öfkesine verdikleri ve dahi verecekleri tepki, görünen o ki ciddi bir krize sebep olacak.
***Alevi Kürtlerin aslında Ermeni olduklarına dair açıklamanın Hülya Avşar’a kadar uzanması ne kadar acıklıysa, Hayrünnisa Gül’ün yakınları-özel kalemi tarafından “Hanımefendi Atıl Kutoğlu’nu dört yıldır görmedi, böyle bir sipariş vermedi, kendisi zevk sahibi bir insandır kendi kendine giyinir” içerikli açıklama da bir o kadar hazindi.
Ama hangisi en kaybedendi peki...
Son günlerin gündemini gazetelerin birinci sayfasından işgal eden bu beylerden söz ediyorum.
A) Yalancı durumuna düşen Atıl Kutoğlu mu?
B) Bakalım bu açıklamanın altından nasıl bir çapanoğlu çıkacak diye düşündüren Tarih Kurumu Başkanı mı?
C) Öfkesi baldan tatlı Başbakan mı?
Buyurunuz, seçiniz!Aslında söylenmesi gerekeni Bekir Coşkun, “gidecek yerim mi var” sorusuyla özetledi.
Güzelim ülkemin yetiştirdiği nice kahraman içinde benim kahramanım hayvan dostu, doğa âşığı, adam gibi adam bildiğim, saydığım Bekir Coşkun’dur.
Belki siz “güç” seviyorsunuzdur.
Belki yeni “istikrarlı” siyasi ve ekonomik düzenin sallanan parmakları size etkileyici geliyordur.
Bu ülke yakışıklı diye Cem Uzan’a oy verenleri gördüğü gibi Bekir Coşkun’u halk düşmanı ilan edenleri de gördü. O yüzden “ananı da al git”i otoritenin sokaktaki gücü olarak değerlendirenler, tehlikeli ve can sıkan şakşakçılıkları ile bunu da alkışlarlar.
Seçim gecesi “bize oy vermeyen halkımızı da kucaklıyorum” diyen Başbakanımız’a unutkanlığa karşı çinko, mide gazına önlem olarak rezene, sinire karşı baldıran otu öneriyor hatta giderek tükenen hoşgörüsü için eş, dost ve aile büyüklerinden moral destek almasını talep ediyorum.
Kendisini ve gücünü bu kadar bonkörce harcamamalı. Bu işin daha emekliliği var, bir sonraki seçimi var, rüzgârın ters eseceği yılları var...
23 Ağustos 2007 Perşembe
Öyle bir kuşak ki "Amiga" nedir bilmez !
-En başından beri Hummer cipler siviller için de üretiliyor.
-Michael Moore her zaman öfkeli ve komikti.
-Bir plastik şişe su ile büyüdüler.
-Nelson Mandela hep özgür ve iktidardaydı.
-Kennedy’i Oliver Stone’dan, Malcolm X’i de Spike Lee’den öğrendiler.
-www her zaman kullanılan bir harf grubuydu.
-Özal’ı hatırlamıyorlar.
-Siyah-beyaz televizyonu hiç seyretmediler.
-Uzaktan kumanda hep vardı.
-Oyuncak ve kumandası arasında hiçbir zaman kablo olmadı.
-Onlar için Eurovision Şarkı Yarışması’nda hep öyle böyle başarılıydık.
-Kenan Evren her zaman Marmaris’te resim yapan bir amcaydı.
-Commodore 64 ve Amiga’nın futbolcu ismi olduğunu düşünenler var.
-Fenerbahçe’nin Türkiye Kupası aldığını hiç görmediler.
-VHS ve Beta kaset onlar için bir şey ifade etmiyor. Çünkü onlar hiç kasetten film izlemediler.
-Bakırköy’den Bostancı’ya hep deniz otobüsüyle gittiler.
Yurtta türban dünyada türban
Haberde ülkelerdeki türban konusu şöyle özetlendi:
BAE: Ülke genelinde kadınlar dini inançları ve dayatmalar gereği peçe takmak zorunda. Turistik Emirlik Dubai’de ise peçeli kadınların iş bulma şansı yok. Dubaili kadınlar iş hayatında şık bir elbise üzerine renkli türban takmayı tercih ediyor.
Suudi Arabistan: Kadınlar iş hayatı dahil her alanda peçe takıyor. Farklı giyim tarzına şeriat yasaları gereği anlayışla yaklaşılmıyor.
Kuveyt: Ülkede polisi, memuru ve ev hanımı tüm kadınlar genellikle peçe takıyor. Kadınların toplumsal hayattaki rolü artsa da giyinme özgürlüğü yok.
Mısır: Peçe tartışma konusu. Kadınların büyük çoğunluğu peçe yerine türbanı tercih ediyor. Bir öğrenci peçe takmasını yasaklayan okul yönetimine karşı açtığı davayı kazandı.
Pakistan: Ülkede kadınlar genellik türban takıyor. Aşırı dincilerin yaşadığı bölgelerde ise peçe yaygın.
Endonezya: Kadınlar genellikle türban takıyor, peçelilere nadiren rastlanıyor. Şeriat kurallarının uygulandığı Aceh’te bile kadınlardan türban takması isteniyor.
TÜRKİYE
REUTERS Türkiye’yi inançlarına göre giyinenlerin en büyük güçlüklerle karşılaştığı ülke olarak gösterdi. Türkiye’de laik yasalar nedeniyle çalışan kadının başörtüsü takmasının bile başlı başına bir sorun olduğu yorumuna yer verildi. Başı örtülü kadınların devlet sektöründe çalışmasının yasak olduğu, imajının zedelenmesini istemeyen özel sektörün de bu yasağa uyduğu ifade edildi.
TESEV araştırmasına göre ülkedeki kadınların yüzde 60’nın başının örtülü olduğu ancak üniversitelerde örtünmenin yasak olduğu, bu nedenle bazı öğrencilerin peruk takma zorunda kaldığı, birçok şirkette sadece temizlikçi kadınların başını örttüğüne dikkat çekildi.
Türkiye’nin yüzde 27 ile OECD’de (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü) çalışma hayatında kadının rolünün en düşük oranda olduğu üye ülke olduğu belirtildi.
Ajansa konuşan Avukat Fatma Benli, başını örttüğü için duruşma salonlarına çıkarak görevini yapamadığını belirterek “ İş bulma şansınızın düşük olduğunu bildikleri için de daha düşük ücret veriyorlar” dedi.
ABD:
Müslüman kadınlar dilediği gibi giyinmekte özgür. Türban takanına da, peçelisine de, mini eteklisine de rastlamak mümkün.
Pakistanlı göçmen Zerka Abid ABD’de çalıştığı şirkette Halkla İlişkiler Müdürlüğü yapıyor. Abid, daha önce de NBC televizyonunda haber editörü olarak çalıştığını belirterek “Örtülü bir kadının istediğini yapabileceğini ve kariyerinde yükselebileceğini kanıtladım” diyor.
ABD’de işleri zor
TÜRBAN konusu ABD gündemine de geldi. CNN televizyonu, Türkiye’de cumhurbaşkanı seçimleriyle yeniden tartışma konusu haline gelen türban konusunun, ABD’de bir tehdit unsuru hatta terörizm simgesi olarak algılandığını bildirdi.
ABD’deki Müslüman kadınlarının yarısının türban takmasından dolayı kötü muameleye uğramasından endişe edildiğini duyuran CNN televizyonu, Müslüman kadınların ‘Başörtümüz tehdit değil’ görüşlerini de aktardı. Habere göre, New Jersey’de yaşayan bir kadın, bir markette taktığı başörtüsü yüzünden hakarete uğradı. ABD’deki Müslümanlar 11 Eylül’ün ardından yaşamın kendileri için zor olduğunu düşünüyor.
Köşk seçimiyle bir ilgisi yok
TÜRKİYE, Köşk’e türbanlı first lady’yi tartışırken, saygın haber ajansı Reuters’in 42 fotoğrafla, İslam aleminde ve ABD’de yaşayan Müslüman kadınların yüzlerini ve saçlarını örten peçeleri ya da türbanları nedeniyle iş yaşamında karşılaştıkları zorlukları haber yapması dikkat çekti.
Reuter, türban haberinin Türkiye’deki cumhurbaşkanlığı seçimi ve Hayrünnisa Gül’ün türbanıyla ilgisi olmadığını dile getirdi
Kartal'da forvet hattı formülü
BEŞİKTAŞ’TA Higuain’in transferi sonrası teknik direktör Ertuğrul Sağlam kadro konusunda formüller aramaya başladı. Beşiktaş’ın hocası Arjantinli’yi ilk 11’de oynatma mesajı verdi. Mert Nobre’ye kulübe yolu gözüktü.
Nobre ve Burak’ın sakatlıkları nedeniyle River Plate’in 23 yaşındaki forveti Higuain’i transfer ettiren Ertuğrul Sağlam, bu oyuncunun alınmasından sonra şimdi nasıl bir kadro ile sahaya çıkacağını hesaplamaya başladı. Topla süratli ve çabuk bir forvet oyuncusu olan Higuain’i gerektiğinde yedek oturması için alan yönetimin bu fikrine rağmen teknik direktör Sağlam’ın “Higuain tam bize göre bir isim. Onu 2 kez izlettim ayrıca kendim de kasetlerden seyrettim. Takıma alıştığı zaman çok iş yapar” demesi Sağlam’ın Arjantinli futbolcuyu 11 için düşündüğünü gösterdi.
NOBRE NE OLACAK?
Ancak yönetim de bir çok ismin de Türk vatandaşlığına geçen Mert Nobre’nin de sahaya sürülmesini isterken, Sağlam’ın şimdiden Nobre için formül aramaya başladığı belirtildi. Genç teknik adamın takıma alışması için önlerindeki 2 veya 3 maçta Higuain’i 11’de oynatmayacağı yerine ise Nobre’ye şans vereceği ifade edilirken, Arjantinli’nin takıma girmesi halinde ise şu an ne yapacağının belli olmadığı öğrenildi. Sağlam, hava toplarındaki üstünlüğü nedeniyle Nobre’den de vazgeçmek istemezken, gerekirse zaman zaman sol kanatta oynayan Bobo’yu ortanın soluna çekip ileri ikiliyi de Nobre-Higuain ikilisinden kurma planlarını yapıyor.
Kızıl Ordu'dan İstiklal Marşı sürprizi
Geleneksel müzik aletleriyle Rus Halk Müziği'nden çeşitlemeler yapan orkestra, konserde Türkçe şarkılara da yer verdi. "Samanyolu" ve "Eski Dostlar" şarkılarını Türkçe okuyan Rus korosu, izleyenlerden tam not aldı. Konser sonunda Çorumlular koroyu ayakta alkışladı.
Dünya Sağlık Örgütü'nden bulaşıcı uyarısı
Kayıp molekülü Türk doktoru buldu
'Ekmek Teknesi'nin yerine 'Fesupanallah' geliyor!
Yahudi lobisi 'Ermeni soykırımı'nı tanıyor
ABD'deki Yahudi grupların en önemlilerinden American Jewish Committee (AJC) ve Anti-Defamation League (ADL), (İftira ve İnkârla Mücadele Birliği), 1915 Ermeni olaylarını soykırımı olarak tanıyacağını açıkladı. Eylül ayında ABD kongresinde yeniden gündeme gelecek olan ve şimdiden 225 vekilin desteğini alan Ermeni soykırım tasarısının bu kez geçmesine kesin gözüyle bakılıyor. ABD'deki gelişmeler Ankara- Tel Aviv-Washington hattında krize neden oldu. Türkiye, Washington'da tuttuğu lobi şirketinin kontratını iptal etti.
'İŞTEN ATILIRSIN' TEHDİDİ
Yıllardır Amerikan kamuoyunda Türkiye'nin en önemli savunucularından olan ve Türk devlet başkanlarının her ABD ziyaretinde görüştüğü ADL Başkanı Abraham Foxman, dün yaptığı yazılı açıklamada Ermeni soykırımını tanıdığını şu ifadelerle aktardı:
"Son dönemde yaşanan tartışmalar ve Musevi cemaatinin birliği konusundaki kaygılar nedeniyle Ermenilerin yaşadığı trajediyi yeniden gözden geçirdik. Tekrar düşündüğümüzde, bu eylemlerin soykırımına tekabül ettiğini gördük".
Bu kararı Holocaust mağduru dostu yazar Elie Wiesel ile görüşerek aldığını açıklayan Foxman konuşmasını şöyle sürdürdü: "Umarım Türkiye, geçmişiyle yüzleşip tarihin bu kara dönemiyle ilgili Ermenilerle anlaşması gerektiğini savunanların gerçek dostları olduğunu anlar."
Foxman, açıklamasının sonunda Kongre'deki tasarıya yine de karşı çıktığını, bunun Türkiye'deki Yahudi cemaatini tehlikeye attığını belirtti. Ancak Foxman'a yakın kaynaklar, Yahudi kanaat önderinin bu açıklamayı işten atılmakla tehdit edildiği için yaptığını aktardı.
Amerika'daki Yahudi cemaatin bir süredir Ermeni meselesinde iki farklı kampa bölünmüş durumdaydı. Foxman geçen hafta, Ermeni soykırımı tezlerini savunduğu için ADL Boston bölgesi temsilcisi Andrew H. Tarsy'yi işten attı. Genç temsilcinin işten atılması, Boston bölgesindeki Musevi kanaat önderlerinin tepkisine yol açtı. Foxman, hem Musevi cemaati, hem de muhalefetteki Demokrat Parti'den büyük baskı gördü. Bir diğer önemli Yahudi kuruluşu olan American Jewish Committee'nin Genel Başkanı David Harris de dün Jerusalem Post'daki yazısında 1915-18 yıllarında Osmanlı İmparatorluğunda görev yapan büyükelçi Morgenthau'ya atıfta bulunarak soykırımın tanınacağı işaretini verdi. Yıllardır Türkiye'nin yanında yer aldığını belirten Harris, Ermeni soykırımını reddetmeyi Yahudi soykırımını reddetmeye benzetti.
İSRAİL: KABUL ETMİYORUZ
Gelişmeler Türkiye'deki Yahudi cemaatinin durumunu ve Türk-İsrail ilişkilerini zora soktu. Musevi cemaati adına yapılan açıklamada, "ADL'in pozisyonunu paylaşmıyoruz" ifadesi yer adlı. Üst düzey bir cemaat yetkilisi "Çok üzgünüm" dedi.
İsrail hükümeti de yaptığı açıklamada 1915 olaylarını "trajedi" diye tanımlayarak, taraflara "tanımlardan" kaçınarak diyaloga girme çağrısı yaptı. İsrail'in Ankara'daki büyükelçilik müsteşarı Sharon Bar-li Sa'ar da, "Bizim tutumumuzda değişiklik yok. Bu ifadeyi kabul etmiyoruz. Dünyadaki Musevi örgütleriyle aynı şeyleri düşünmüyoruz. Onlar yaşadıkları ülkelerin vatandaşları" dedi.
22 Ağustos 2007 Çarşamba
Bahçeli'yi çok kızdıracak gönderme
CHP lideri Deniz Baykal, Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığına neden karşı olduğunu NTV’de açıkladı. NTV Ankara Temsilcisi Murat Akgün’ün canlı yayında sorularını yanıtlayan Baykal, Gül’ün devlete mi, dinci kesime mi takiye yaptığının belli olmadığını belirterek, “Bilemediğim birini cumhurbaşkanı olarak düşünemem” dedi.
MHP’yi kastederek “Bir siyasi parti Gül’ün önünü açarak büyük bir hata yaptı” diyen Baykal, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin seçimden önce meydana ip attığını hatırlatarak, “Biz kimseyi yanıltmadık. Meydanlarda ip atıldı. O gün bu ipin Abdullah Öcalan’ın idamı için atıldığı düşünüldü. Oysa bu ip Abdullah Gül’ün kuyudan çıkarılması için atılmıştı” dedi.
BAŞBAKAN DİN DEVLETİNE KARŞI DEĞİL
Gül için “Özü sözü bir” denemeyeceğini belirten Baykal, Başbakan’ın “İslam’ın ılımlısı olmaz” sözünü hatırlatarak, Başbakan’ın dini devlete değil, dozuna itiraz ettiğini söyledi. Baykal, “1000 yıldır müslümanız ve öyle kalacağız” dedi ve Gül’ün cumhurbaşkanlığının laik sistem karşıtı süreci hızlandıracağını iddia etti.
“Ilımlı İslam” sözüne de alışıldığını belirten Baykal, Türkiye’nin artık laik devlet olarak algılanmaktan çıktığını belirterek, “Biri bir gün der ki; kaldırın bunu, dinimiz neyse oyuz” dedi.
AKP’Lİ ADAYA OY VERECEKTİM
“Başbakan beni telefonla arayıp görüşmek istemişti. Ancak bu görüşme gerçekleşmemiştir. Gül’ün adaylığı kimse ile istişare edilmedi, bu konuda bir uzlaşı olmadı.
Biz böyle bir sürece katkı vermeyeceğimizi baştan söyledik” diyen Baykal, “Uzlaşmayla belirlenseydi, AK Parti’nin cumhurbaşkanı adayına oy verecektim” dedi.
“Cumhurbaşkanlığı seçimi 1. turunda DSP’nin TBMM’ye girmesi sizde hayal kırıklığı yarattı mı?” sorusuna ise Baykal, “Her parti karar alıp uyguluyor. Bu DSP’nin bileceği iştir. Ancak CHP’nin tavrı doğrudur” diye konuştu.
Baykal'ın sözleri şöyleydi:
Erdoğan, Gül'ün önünü kesememiştir. Bir siyasi parti Gül'ün önünü açarak büyük bir hata yaptı. Birileri ona yürü diyor. Onun arkasındaki güce bakmak lazım. Gül'ün cumhurbaşkanı laik sistem karşıtı süreci hızlandıracak. Toplumun tepkileri normaldir.
Bakın birinci tur gitti. 341 oy aldı. İkinci turdan sonra bu iş bitecek. Uzlaşmayla belirleselerdi bir AKP'liye oy verecektim. Sayın Ahmet Necdet Sezer'e büyük saygı duyuyorum. Tarihi bir görev yaptı. Sayın Sezer, başımız dik olarak cumhurbaşkanımızdı diyerek anacağımız bir isimdi.
Muhalefet Türkiye'nin sorunlarını iyi analiz edemedi. Gül'ün oraya gelmesi sakıncalıysa sakıncalıdır. Sakıncalı ama gelsin demek olmaz. Sakıncalıysa gereğini yapmak zorundasın. Tutarlı ol. Sakıncalı değil diyorsan bunu önceden söyle. Biz kimseyi yanıltmadık. İlkeli tutumumuzu sürdürdük. Meydanlarda ip atıldı. O gün bu ipin Abdullah Öcalan'ın idamı için atıldığı düşünüldü.
Oysa bu ip Abdullah Gül'ün kuyudan çıkarılması için atılmıştı. Teşekkür ederim! "
Dikkat! Nokia E 50 sizi de yakmasın!
"Nokia'nın E 50 model cep telefonu hayatımı altüst etti. Hem 20 yıllık müşterimi kaybettim. Hem de eşimle boşanmanın eşiğinden döndüm."
Bu sözler Adana'nın önde gelen işadamlarından Güney ve Güneydoğu Genç İşadamları Federasyonu Başkanı (GİAF) Selçuk Tanrısever'e ait.
Nokia'nın işadamlarına yönelik ürettiği E 50 serisi, kullanıcılarının kâbusu oldu. Teknik bir arıza içeren telefonlarda, gelen aramalar yanıtlandığında otomatik olarak hoparlör açılıyor ve kilitleniyor. Karşı tarafın sesini bir anda tüm çevrenizdekiler duymaya başlıyor. Telefonu ancak bataryasını çıkartarak kapatabiliyorsunuz. Nokia E 50 yüzünden başı ağrıyan tek işadamı Tanrısever değil.
İsminin açıklanmasını istemeyen İzmirli bir işadamı da yılda 2 milyon dolar mal satacağı müşterisini Nokia E 50 yüzünden kaybetti. Sorunun birçok kişiyi mağdur ettiğini duyan Tanrısever, başkanı olduğu GİAF üyeleriyle irtibata geçip mağdurları tespit ediyor.
Tanrısever, 550 üyesi olan federasyondan en az 10'a yakın mağdur çıktığını söylüyor. Nokia, 2006'da "For Business E 50" ismini verdiği cep telefonlarını işadamlarına yönelik olarak piyasaya sürdü. Gelişmiş ajanda sistemi, yüksek çözünürlükte fotoğraf ve internet kullanımını kolaylaştıran özelliklere sahip E 50, kısa sürede birçok işadamının cebine girmeyi başardı.
Ancak bu telefon işadamların kâbusu oldu. Kiminin evliliği tehlikeye girdi, kimi ise milyonlarca YTL zarara uğradı. 'Müşterim hakaretleri duydu' Çünkü telefon, bugüne kadar görülmemiş bir teknik arıza içeriyor. Gelen aramaların yüzde 30'unda yanıtla tuşuna bastığınızda telefon hoparlör sistemine geçiyor. Karşı tarafın sesi bir anda herkes tarafından duyulmaya başlıyor.
Telefon aynı anda kilitlendiği için de tuşa basıp aramayı sonlandırmak mümkün değil. Tek çözüm bataryayı çıkarmak. Tabii bataryayı çıkarana kadar karşı tarafın tüm konuşmaları etrafta duyuluyor. Nokia'ya maddi ve manevi tazminat davası açmaya hazırlanan GİAF Başkanı Selçuk Tanrısever, telefonu yaklaşık 1 yıl önce aldığını söylüyor.
"İşadamlarına hitap ettiği için bu telefonu aldım" diyen Tanrısever, başına gelenleri şöyle anlatıyor: "Telefonun sık sık ekranı kilitleniyordu. İlk başlarda pek önemsemedim. Daha sonra yaklaşık 500 bin YTL'lik çekini ödemekte zorlanan bir müşterim ile yemek yiyorduk. Borcunu tam ödemek üzereyken telefonum çaldı. Arayan muhasebe müdürümdü. Telefonu açar açmaz hoparlör de açıldı. Muhasebe müdürüm durumdan habersiz, karşımda oturan müşterimin ismi de vererek 'O şerefsiz borcunu ödemiyor mu hâlâ' benzeri bir sürü şey söyledi. Telefon kilitlendiği için kapatmam imkânsız hale geldi. Hemen bataryayı çıkarmayı denedim. Tabii uzun bir süre adam kendine edilen hakaretleri duydu. Sonuçta ben paramı tahsil edemediğim gibi 20 yıllık müşterimi de kaybettim."
Nokia E 50, Tanrısever'in özel hayatında da sorunlara yol açmış. Tanrısever eşiyle yaşadığı ve boşanmanın eşinden döndüğü olayı da şöyle anlatıyor: "Eşimle tatile giderken aynı sorunu tekrar yaşadım. Arayan sigorta işlerimizi yapan bir bayandı. Yine telefon hoparlöre geçip kilitlendi. Karşıdaki bayan samimi konuşunca da eşimle aram açıldı. Telefonu geri götürdüğümde bu seride böyle bir hata söz konusu olduğu kabul edildi. Tam 6 kez telefon servise gidip geldi ama sorun değişmedi. Ben tüm bu sorunlar için maddi ve manevi tazminat hakkımı kullanacağım."
2 milyon dolar kaybetti
İsmini açıklamak istemeyen İzmirli bir işadamının başına gelenler de Tanrısever'in yaşadıklarını aratmıyor. "Bu telefon yüzünden 2 milyon dolar kaybettim" diyen işadamı da yaşadıklarını şöyle anlatıyor.
"Fuar sırasında İspanyol bir şirketin Türkiye temsilcisi ile çok güzel bir anlaşma yaptık. 1 yıl boyunca yaklaşık 2 milyon dolarlık mal satacaktık. Anlaşmanın son ayrıntılarını tamamlamak için müşterimizle tekrar bir araya geldik. Tam bu sırada imzayı atıp atmadığımızı merak eden ortağım aradı ve 'Kekliği avladın mı' tarzı bir sürü söz etti. Bunu duyan müşteri direkt olarak masadan kalkarak gitti."
'Ürünü değiştiriyoruz'
Nokia Pazarlama Müdürü Çiçek Uyansoy, "Sorunu giderilemeyen Nokia E 50'leri yenisiyle değiştiriyoruz. Kullanıcılar böyle bir sorunla karşılaştığında Nokia servislerine iletsinler.
Hatalı ürünlerin geri çağrılması konusunda Nokia Türkiye ofislerinin bir karar vermesi söz konusu değil. Ama bize gelen Nokia E 50 şikayetleri genele oranla çok abartılı bir rakamı ortaya koymuyor" dedi.