30 Ağustos 2007 Perşembe

Zayıflamak uğruna ‘doğal’ yoldan ölmeyin

Uzmanlar, doğal olduğu iddiasıyla piyasada satılan zayıflama haplarının ölümcül olduğu konusunda uyarırken, AK Parti İstanbul Milletvekili ve Türk Eczacılar Birliği eski Başkanı Mehmet Domaç “Bu haplardan ölenleri biliyorum” dedi.

Kanal 1 Bilgi İşlem Müdürü Ertan Geyik’in 40 yaşında kalp krizinden hayatını kaybetmesi ve ölüm nedeninin uzun süredir kullandığı zayıflama hapı olabileceği iddiası, son yılların en önemli tehdidini yeniden gündeme getirdi. NTVMSNBC’ye bilgi veren uzmanlar, Türkiye’de satılan zayıflama haplarından sadece ikisinin Sağlık Bakanlığı’ndan ruhsatlı olduğunu ve reçeteyle satıldığını belirttiler; ‘doğal’ ya da ‘bitkisel’ diye sunulan hapların aslında ‘kimyasal’ ve öldürücü olduğunu bir kez daha vurguladılar.

Ertan Geyik’in kullandığı iddia edilen zayıflama ilacının Tarım Bakanlığı’nın izniyle eczanelere dağıtıldığı ancak analizlerde, iştah kesici kimyasal madde ‘sibutramin’in normal dozun üstünde çıkması nedeniyle satışının yaklaşık bir ay önce durdurulduğu belirtildi. İlacın piyasadan toplatılması kararından sonra, bu kez “bitkisel gıda takviye ürünü” adıyla kaçak olarak piyasaya sürülen tabletlerin satışının da “kimyasal madde içerdiği” kesinlik kazanınca Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nca durdurulduğu bildirildi.

Cemal Reşit Rey yeni çehresine kavuşuyor

İstanbul Büyükşehir Belediyesinden alınan bilgiye göre, 1989 yılında kurulan konser salonu, hizmete girdiği günden bu yana hiç bakım ve onarım görmedi. Kullanımdan dolayı aşırı derecede yıpranmalar meydana gelen konser salonunun sahne, sahne ve salon akustiği, salon düzeni, fuayeler, ısıtma ve havalandırma sistemlerinin yenilenmesi amacıyla çalışma başlatıldı.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Yapı İşleri Müdürlüğünce yaptırılan Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nun elektrik, elektronik, mekanik sistemlerin bakım onarımı ve mefruşatların yenilenmesi işine 19 Temmuz 2007 tarihinde başlandı.

Orin Mühendislik Nakliyat İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketine, açık ihale usulü verilen yenileme çalışması yaklaşık 4 milyon YTL’ye mal olacak. Çalışma kapsamında salondaki koltuklardan halılara, ses düzeninden ısıtma-soğutma sistemlerine kadar pek çok ünite elden geçirilecek.

Çalışmalar sezon açılışına kadar tamamlanacak, boya ve badana işlerinin de yapılmasıyla salon yeni sezona, yenilenmiş haliyle girecek. Ünlü Türk bestecisi Cemal Reşit Rey’in adını alan kültür merkezinde, aynı isimle anılan 860 kişilik ana konser salonu, sergi ve resepsiyon amaçlı 4 fuaye ve kayıt stüdyoları yer alıyor.

Sergi salonu ile fuayesi 786 ve 605 metre kare olan Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nun teknik olanakları arasında 6 dilde simültane tercüme, 4 dilde kayıt, canlı yayın bağlantısı, 180 kanal ışık sistemi ve ses sistemi bulunuyor.

Kendi bünyesinde senfoni orkestrası, Türk Müziği toplulukları ve bir big band bulunan salonda, çeşitli kültür sanat organizasyonları düzenlenmesinin yanı sıra diğer organizasyonlara da ev sahipliği yapıyor.

29 Ağustos 2007 Çarşamba

Jolie'den Irak'ta mültecilere destek



ABD'li sinema oyuncusu Angelina Jolie, Irak'a giderek, savaş nedeniyle evini terkedip mülteci konumuna düşen Iraklılar ile biraraya geldi.

BM Mülteciler Yüksek Komiserliği'nden yapılan açıklamada, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği iyiniyet elçisi olan Jolie'nin, bölgeye 2 günlük bir ziyaret yaptığı kaydedildi.
Açıklamada, Jolie'nin dün Suriye'de Iraklı mültecilerle biraraya geldiği, daha sonra "sürmekte olan çatışmanın köklerinden kopardığı yüzbinlerce Iraklı ailenin kötü durumunu ilk elden görmek üzere" bugün birkaç saatliğine Irak'a geçtiği belirtildi.
Jolie'nin, "BM Mülteciler Yüksek Komiserliği ve diğer kuruluşlara hükümetlerin desteğinin artırılması çağrısını yapmak ve bu insani krize dikkati çekmeye yardımcı olmak üzere Suriye ve Irak'a geldim" dediği aktarıldı. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği, bir kısmı ABD'nin Irak savaşının başladığı 2003'ten önce ülkelerini terkedenler olmak üzere 4.2 milyon Iraklının evlerinden ayrılmak zorunda kaldığını ve bunun 2 milyonunun Suriye ve Ürdün gibi komşu ülkelere kaçtığını tahmin ediyor.

28 Ağustos 2007 Salı

Matematik Köyü kapanmayacak

İzmir’in Selçuk ilçesine bağlı Şirince köyündeki Nesin Vakfı’na ait arazide kurulan Matematik Köyü’nün kapatılmayacağı, gereken işlemlerin yapılacağı bildirildi.

Aziz Nesin tarafından kurulan Nesin Vakfının Yönetim Kurulu Başkanı ve Bilgi Üniversitesi Matematik Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ali Nesin, Matematik Köyü’nün inşaatının devam edeceğini açıkladı, “Öyle ya da böyle, kesinlikle kapanmayacak” dedi.

Gerekli prosedürün yerine getirileceğini ifade eden Prof. Dr. Ali Nesin, “Önümüze çıkan tüm engelleri halletmeye çalışacağız. Öyle ya da böyle Matematik Köyü kesinlikle kapanmayacaktır” dedi.
Bir üniversite hocasının her zaman her yerde ders verme özgürlüğünün bulunması gerektiğini belirterek, köyün biteceğini ve dünya çapında bir yer olacağını söyleyen Nesin, “Geriye tüm ihtişamıyla, toplumsal ve bilimsel yararıyla Matematik Köyü kalacak. Çünkü toplumun böyle bir yere ihtiyacı var. Bu ihtiyacı karşılayan da var, o da benim. Yani arz ve talep var” dedi.

Prof. Dr. Ali Nesin, matematik bilimini tüm dünyaya yaymayı amaçladıklarını sözlerine ekledi.
Dünyada ilk kez Selçuk ilçesinde kurulduğu bildirilen Matematik Köyü’nde iki adet hamam, bir adet matematik sınıfı, bir amfi tiyatro (inşaat ruhsatı olmadığı için yapımı durdurulmuş), üç adet taştan yapılma oda, üç tane 11 odalı prefabrik ev ve bir adet mutfak bulunuyor.

Gül 11'inci Cumhurbaşkanı seçildi


TBMM Genel Kurulu'nda yapılan 3'üncü tur oylamada 339 oy olan Abdullah Gül Türkiye'nin 11'inci Cumhurbaşkanı seçildi.
TBMM Genel Kurulu'nda yapılan cumhurbaşkanı seçiminin 3'üncü tur gizli oylamasına 448 milletvekili katıldı.
Gül 339 oyla cumhurbaşkanı seçilirken, MHP Kayseri Milletvekili Sabahattin Çakmakoğlu 70, DSP Eskişehir Milletvekili Tayfun İçli de 13 oy aldı. Oylamada 24 oy boş çıkarken, 2 oy da geçersiz sayıldı.
Birleşimi yöneten TBMM Başkanı Köksal Toptan'ın seçim sonucunu açıklaması, Genel Kurul'da alkışlarla karşılandı. TBMM Başkanı Köksal Toptan, Cumhurbaşkanlığı'na seçilen Abdullah Gül'e mazbatasını verdi. Cumhurbaşkanı seçilen Gül, saat 17.45'te Cumhurbaşkanlığı forsu kapalı makam aracı ile TBMM'ye giriş yaptı.
Gül'ü, en yaşlı TBMM Başkanvekili olan Eyüp Cenap Gürpınar resmi törenle karşıladı. Askeri bando eşliğinde tören kıtasını selamlayan Gül'e, Gürpınar'ın yanı sıra Dışişleri Bakanlığı Protokol Genel Müdürü Oya Tuzcuoğlu, TBMM Genel Sekreteri Ali Osman Koca ve Cumhurbaşkanlığı Başyaveri Kurmay Albay Metin Özbek eşlik etti.
Kuvvet komutanları katılmadı
Cumhurbaşkanı seçilen Abdullah Gül'ün ant içme törenini CHP, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları izlemedi.
Bu arada Abdullah Gül'ün eşi Hayrünissa Gül de Meclis'teki törene katılmadı. Hayrünissa Gül eşinin cumhurbaşkanı seçildiği gün gelişmeleri Dışişleri Konutu’ndan takip etti.TBMM Genel Kurulu'na girişinde salonda bulunanlar tarafından ayakta karşılanan Abdullah Gül, ant içmek üzere doğrudan kürsüye geldi. Gül'ün okuduğu, Anayasa’nın 103’üncü maddesinde ifade edilen ant metni şöyle:
"Cumhurbaşkanı sıfatıyla, devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma, Anayasa’ya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılaplarına ve laik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma, milletin huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağıma, Türkiye Cumhuriyeti'nin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma, Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine ant içerim."
Frak yerine takım elbise
Gül'ün ant içmesi sırasında, TBMM Başkanvekili Eyüp Cenap Gülpınar, sağ tarafında ayakta bekledi. Ant içme sona erdikten sonra Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın çalacağı İstiklal Marşı okundu ve TBMM'ye Cumhurbaşkanlığı Forsu çekildi, bu arada top atışı yapıldı.
Frak yerine siyah takım elbise giyen Gül'ün kıyafetini, beyaz gömlek ve kırmızı kravatın bütünlediği dikkat çekti.
"Kapım herkese açık olacak"
Cumhurbaşkanı Gül, TBMM Genel Kurulu’nda ant içmesinin ardından yaptığı teşekkür konuşmasına, "Ülkemiz demokrasisinin ne kadar olgunlaştığını hem kendimize hem de bütün dünyaya bir kez daha gösterme fırsatı bulduğumuz bir dönemden geçiyoruz" diyerek başladı.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, "Görevde bulunacağım süre içerisinde hiçbir ayrım yapmaksızın bütün vatandaşlarımızı kucaklayacağım. Tarafsızlığımı titizlikle koruyacağım ve devlet organlarının uyumlu çalışmasını sağlamak için elimden gelen bütün gayreti göstereceğim" dedi.
Gül "Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Anayasamızın değişmez hükümleriyle belirlenmiş bu nitelikler bir bütündür ve her biri hiç kuşkusuz Cumhuriyetimizin temel değerleridir. Bu ilkelerin hepsini, hiçbir ayrımcılığa tabi tutmadan savunmak ve her fırsatta güçlendirmeye çalışmak azmi ve kararlılığı içinde olacağım" diye konuştu.
Gül, "Kapım herkese açık olacak. Aralarında ayırım gözetmeksizin, bütün siyasi partiler ve sivil toplum kuruluşlarıyla yakın bir işbirliği içerisinde olacağım" ifadelerini kullandı. Gül, uzun süre milletvekillerinin tebriklerini kabul etti. Askeri törenle Meclis’ten ayrılan Gül, Anıtkabir'e gitti. Cumhurbaşkanı Gül, Misak-ı Milli Kulesi'ne geçerek, Anıtkabir Özel Defteri'ni de imzaladı.Yeni cumhurbaşkanının ilk resmi programı 30 Ağustos'taki Zafer Bayramı törenleri olacak.
Devir teslim gerçekleşti, Sezer Köşk'ten ayrıldı
AK Parti kaynakları devir teslim töreninin çarşamba günü yapılacağını açıklamıştı, ancak Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in ısrarı sonuç verdi. Devir teslim bugün saat 19.30'da ve basına kapalı olarak gerçekleştirildi. Abdullah Gül cumhurbaşkanlığı görevini 10’uncu Cumhurbaşkanı Sezer’den devraldı. Yaklaşık 10 dakika süren törenden sonra, Sezer 7 yıl 3 aydır görev yaptığı Çankaya Köşkü’nden ayrıldı. Köşk'ten ayrılırken, çalışanlarla vedalaşan Sezer, basın mensuplarına,"Hepinize esenlikler diliyorum, hoşçakalın" dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü kutlamak üzere Çankaya Köşkü'ne gitti. Cumhurbaşkanı Gül, görevi devralmasının ardından Çankaya Köşkü'nde kutlamaları kabul etti.
"Erdoğan kabineyi yarın sunacak"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da, randevu alınması durumunda yeni hükümeti yarın Cumhurbaşkanı'nın onayına sunacağını bildirdi.

Başbakan Erdoğan, "Askerler bugünkü törene katılmadı. Bu konudaki düşüncelerinizi alabilir miyiz?"sorusuna, "Parlamento görevini yaptı, hayırlı olsun" yanıtını verdi.
CHP'liler Genel Kurul'a katılmadı
CHP, ilk iki turda olduğu gibi 3'üncü turda da Genel Kurul'a girmedi. CHP'lilerin ve 2 bağımsız milletvekilinin Genel Kurul'a girmemesine karşılık yoklamada 456 milletvekilinin olması dikkat çekti. CHP'den istifa ederek bağımsız kalan Manisa milletvekili Erdoğan Yetenç ve Tunceli bağımsız milletvekili Kamer Genç de oylamaya katılmadı.
Kayseri'den 150 kişilik grup geldi
Abdullah Gül'ün küçük oğlu Mehmet Emre, kuzeni Ahmet Gül ile birlikte Genel Kurul başlamadan salona gelerek dinleyici locasında oturdu. Basın mensuplarının ilgi odağı olan Mehmet Emre Gül, sorular üzerine ailesinden başka kimsenin Meclis'e gelmeyeceğini belirtti. Gül, annesinin Meclis'e gelip gelmeyeceği sorusuna, "Annem gelmeyecek" yanıtını verdi. Kayseri'den gelen 150 kişilik bir grup da birleşimi izledi.
AK Parti'nin sandalye sayısı 340'a düştü
Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı seçilmesiyle birlikte, AK Parti'nin TBMM'deki milletvekili sayısı 340'a düştü.
TBMM'deki yeni sandalye dağılımı şöyle: AK Parti: 340CHP: 98MHP: 70DTP: 20DSP: 13ÖDP: 1BBP: 1Bağımsız: 5Boş: 2


GEÇMİŞ DÖNEMLER

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu 1'inci Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk ve 2'nci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü TBMM'de oylamaya katılan milletvekillerinin tümünün oyunu alarak cumhurbaşkanı seçilmişti. TBMM'de seçilmeyen tek cumhurbaşkanı ise 7'nci Cumhurbaşkanı Kenan Evren oldu. Evren, 7 Kasım 1982 yapılan halkoyu ile kabul edilen Anayasa'nın geçici 1'inci maddesi uyarınca Cumhurbaşkanı sıfatı kazanmıştı. Türkiye Cumhuriyeti'nin 6'ncı Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk 15'inci turda, 8'inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal, 9'uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve 10'uncu Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer 3'üncü turda cumhurbaşkanı seçilmişti.

41 bin kitap dünyayı dolaşıyor

ABD’li mühendis tarafından kitap okuma ve okutma alışkanlığını yaygınlaştırılması amacıyla başlatılan ‘bookcrossing’ yöntemi ile dünyada dolaşan kitap sayısı 41 bin 697’ye ulaştı.

ABD ve İngiltere’de yaygınlaşan, dünyanın dört köşesinde hatta uluslararası denizlerde karşılaşılan “bookcrossing”, kitap değiş-tokuşu yapması için bulunmuş yeni yöntem olarak, hızla gelişiyor.

ABD’li mühendis Ron Hornbaker tarafından 2001 yılı Mart ayında başlatılan yöntemde, kişiler, okudukları kitapların ilk sayfasına kitap hakkındaki düşüncelerini yazarak, parklar, çamaşır yıkama merkezi, plajlar, havaalanları, marketler, uçaklar gibi kamuya açık yerlere bırakıyor.

Kimliğini gizli tutan kitap sahibinin tek ricası, okunduktan sonra kitabın benzer şekilde bırakılması oluyor. Kitabı bırakan kişi, kitabın bulunduğu yerle ilgili bilgiyi “www.bookcrossing.com” adlı siteye aktarıyor, böylece, “hunt” (av) sayfasından kitaplara ulaşılabiliyor.

Irak, Afganistan’dan uluslararası sular ve hava sahasına kadar çok geniş coğrafyaya ulaşan “bookcrossing”, Türkiye’de de ilk kez 2005 yılında Antalya’da Türkbükü Plajı’nda uygulanmaya başlandı.

Türkiye’de sisteme yüzlerce kitap dahil edilirken, halen internet üzerinden 21 kitabın takibi yapılabiliyor. Amacı tüm dünyayı büyük bir kütüphaneye çevirmek olan sistemde, kitaba yapıştırılan etiketle ABD’de yolculuğa başlayan bir kitabın şu anda nerede olduğu öğrenilebiliyor.

Türkiye’den yaklaşık bin 604 kişinin üye olduğu sitede dünya genelinden 581 bin 486 kişi kayıtlı, ayrıca 4 milyon 158 bin 787 kitap da kayıt altında bulunuyor. Proje kapsamında ise halen 41 bin 697 kitap okuyucular için dünyayı dolaşıyor.

Dünya genelinde 14 bin 252 kitapla ABD, 7 bin 7 kitapla Almanya, 5 bin 310 kitapla İngiltere dolaşımda ilk 3 sırada yer alıyor. Ayrıca, uluslararası sularda 3 kitap el değiştiriyor.


KİTAPLARIN DOLAŞTIĞI ÜLKELER
“www.bookcrossing.com” sitesinde dolaşımın olduğu ülkeler ve kitap sayısı şöyle sıralandı:“Afganistan 3, Arnavutluk 1, Arjantin 37, Ermenistan 18, Avustralya bin 778, Avusturya 688, Bahreyn 10, Belçika 51, Bolivya 3, Brezilya 22, Botsvana Cumhuriyeti 2, Bulgaristan 18, Kamboçya 5, Kanada 2 bin 20, Karayip Denizi 2, Şili 2, Çin 106, Kolombiya 4, Kosta Rika 8, Hırvatistan 35, Kıbrıs 3, Çek Cumhuriyeti 16, Danimarka 48, Mısır 3, El Salvador 1, Estonya 3, Fiji 2, Finlandiya 666, Fransa 703, Almanya 7 bin 7, Gana 2, Yunanistan 190, Guatemala 2, Hong Kong 4, Macaristan 2, Hindistan 3, Endonezya 4, Uluslararası Sular 3, Irak 40, İrlanda 101, İsrail 76, İtalya 585, Japonya 57, Kuveyt 5, Lüksemburg 5, Malezya 16, Malta 1, Meksika 29, Fas 6, Nepal 3, Hollanda bin 701, Yeni Zelanda 200, Norveç 120, Peru 6, Filipinler 6, Polonya 46, Portekiz 83, Romanya 2, Rusya 3, Senegal 1, Singapur 43, Slovakya 1, Güney Afrika 36, Güney Kore 37, İspanya bin 81, İsveç 347, İsviçre 434, Tayvan 1, Tayland 11, Tunus 10, Türkiye 21, Ukrayna 1, İngiltere 5 bin 310, ABD 14 bin 252, Vietnam 8, Zambiya 5.”

27 Ağustos 2007 Pazartesi

Selülitin ilacı bitkisel yağlar


Kadınların korkulu rüyası olan selülitlerden korunmak için uzmanlar, öncelikle beslenmeyle ilgili önerilerde bulunuyor.
Selüliti en aza indirmek için tuz ve tuzlu besinlerden kaçınılmasını, bol miktarda fesleğen, lahana, limon ve çilek tüketilmesini tavsiye eden güzellik uzmanları, selülit için bitkisel yağların da etkili olduklarını kaydediyor.
Aktarlarda rahatlıkla bulabileceğiniz bu yağların başında; biberiye, limon, nane, susam, lavanta, buğday, rezene, portakal, anason, keten, ardıç, yasemin, jojoba ve zambak yağı ile yosunlu sabun yer alıyor.
Bu yağları, selülitli bölgelere masaj yaparak sürün. Bu uygulamayı iki günde bir defa yapın ve 1- 2 saat sonra yıkayın. Yıkama işlemi yapılırken yosunlu sabun kullanın.
Selülite karşı bazı doğal karışımları kendiniz de hazırlayıp uygulayabilirsiniz.
İşte birkaç örnek:
* Birer tutam erkeçsakalı, ayrıkotu, karahindiba ve mısır püsülünü beş bardak su ilave ederek kaynatın. Soğuduktan sonra günde üç öğün için.
* İkişer tutam ısırgan otu, kırlangıçotu, ebegümeci, sarmaşık ve bir tutam sarı düğünçiçeğini beş bardak su ilave ederek kaynatın. Soğuduktan sonra selülitli yerlere masaj yapın.
* Bir tutam orman sarmaşığını yeteri kadar su ilave ederek kaynatın. Temiz bir bezle selülitli bölgelere sürün.

25 Ağustos 2007 Cumartesi

Voip (Voice Over IP) Çözümleri


VoIP (Voice Over ip) nedir ?
Internetin gelişmesi ve yaygınlaşmasıyla internet ağları üzerinden ses transferi oldukça cazip ve ekonomik hale gelmiştir.

Çünkü internet ağı üzerine oturtulmuş ses verilerinden oluşan telefon faturaları, özellikle aşırı konuşmalar dikkate alındığında %60 - %80'lik bir tasarruf sağlamaktadır.

Üstelik bu işlemde ses kalitesinden ödün verilmez. Bunun yanı sıra firmalar oluşturdukları intranetler vasıtasıyla, dahili olarak ta Voice Over IP tekniği ile dahili faks ve telefon trafiğini oluşturarak büyük ölçüde tasarruf sağlayabilirler.

VoIP'nin avantajları
-Düşük destek maliyeti - sadece standart temelli bir network maliyeti
-Potansiyel telefon görüşmelerinden tasarruf, herkese açık telefon şebekesi maliyeti yok
-Daha büyük esneklik - insanlar, aldıkları servisler kesilmeksizin ofisler arasında gezinebilirler
-Birleşik mesajlaşma ve ilişki merkezleri gibi yeni üretken servislere erişim
-Daha yüksek seviyelerde ölçeklenebilirlik - yeni kullanıcılar hızla ve kolaylıkla eklenebilirler

Günümüzde yurtdışında (Özellikle Internet’in yoğun olarak kullanıldığı ülkelerde) VOIP büyük bir hizmet ağı oluşturmuş, iletişim konusundaki giderler son derece azaltılmıştır.

Sizde kurumunuzun telefon maliyetlerini düşürmek istiyorsanız : www.egebilisimtek.com

24 Ağustos 2007 Cuma

Bebek Masajı

Bebek masajı, bebeğinizle aranızdaki duygusal bağı güçlendirecek ve daha çok yakınlaşmanızı sağlayacak güçlü bir iletişim yoludur. Bebeğinize sabırla, sevgiyle ve şevkatle dokunmanız, onun gelişimine büyük katkıda bulunacaktır. Dokunarak veya konuşarak iletişim doğru kurulduğunda bebeğiniz sevildiğini, istendiğini, değer verildiğini anlayacaktır.

Masaj bebeğinizi sakinleştiren ve rahatlatan, bedensel ve ruhsal gelişimini olumlu yönde etkileyen keyifli bir etkinliktir.

Masaj bir rahatlama ve rahatlatma tekniğidir. Bilinçli bir şekilde rahatlamayı öğrenmesi büyümenin yaratacağı zorluklarla başa çıkmasında bebeğinize yardımcı olacak çok önemli bir avantaj ve bu ilk günlerinde ona verebileceğiniz en değerli hediye olacaktır

Masajın Yararları
Normal doğmuş ve sağlıklı bebeklerde masajın fiziksel ve ruhsal gelişimde olumlu sonuçları olduğu uzun yıllardır kabul edilmekte ve yapılan araştırmalar da sürekli olarak bunu doğrulamaktadır. Problemli bebeklerde masajın etkileri konusunda yapılan araştırmalar oldukça fazladır. Gerek sağlık uzmanları gerekse bebeklerin yakınları, masaj yapılan bebeklerde pek çok olumlu etki gözlediklerini belirtmektedirler.

Bazı araştırmacılara göre bebek ilk dokunma/masaj deneyimini normal doğum esnasında yaşıyor. Dokunma, erken gelişen ve çok önemli bir duyumuzdur. Masaj 'daha iyi dokunma' sanatıdır, vücudun tüm noktalarını rahatlatma amacını taşır. Dokunmanın geliştirilmiş şekli olan masaj ile bebeğinizi daha yakından tanıyabilir ve onu daha iyi anlayabilirsiniz.

Masaj yalnızca bebek ve masaj yapan kişi arasında bir bağ oluşturmakla kalmaz, dokunma uyarısı yoluyla, vücutta bir dizi olayı başlatır. Beta-endorfinlerin salınımı, vagus sinirinin uyarılması, seretonin üretiminin artışı gibi biyokimyasal değişiklikler, pek çok olumlu fiziksel ve klinik sonuç doğurmaktadır. Örneğin, Vagus'un uyarılması insulin salgılanmasını, bu da gıdaların emilimini artırarak gelişmeyi hızlandırır. Masaj dolaşım sistemini de aktive ederek kalbin iş yükünü azaltır, solunum ve sindirim sistemini daha etkin hale getirir.

Dikkat Edilecek Noktalar
Bebeğiniz bazen yorgun olabilir ve her türlü dış uyarı ona fazla gelebilir. Bu durumda dinlenmeye ihtiyacı vardır. Bırakın biraz dinlensin. Uyandıktan sonra masaj yapmayı tekrar deneyin.

4-7 aylar civarında, bebek emeklemeye başladığında, daha hareketlidir ve masaja daha az ihtiyacı olabilir.

Emme ve diş çıkarma dönemlerinde bebeğinizin rahatlaması için onu öpün ve yumuşak hareketlerle okşayın. Alt ve üst çeneye masaj yapın.

Unutmayın siz bebeğinizin aynasısınız, sizden gördüğü davranışı aynı şekilde yansıtacaktır. Bu yüzden masaja başlamadan önce siz de rahat olmalısınız.

Bebeğinizin vücudunda ellerinizin rahat hareket etmesini sağlayacak miktarda ellerinize bebe yağı sürünüz. Masaja hafif dokunuşlarla başlayınız, kendinizi güvende hissettikçe ve bebeğiniz masaja alıştıkça, uyguladığınız basıncı yavaşça arttırınız.

Son olarak ve en önemlisi, masaj her gün yapılması gereken sıradan bir aktivite değildir. Ancak sizin ve bebeğinizin tüm dikkatini gerektiren bir uygulamadır. Bunu da ancak sevgi göstererek, onu bol bol okşayıp öperek sağlayabilirsiniz.

Her şeyin ötesinde masaj hem size, hem bebeğinize keyif vermeyi amaçlayan, neşeli ve aynı zamanda onun sağlığına katkısı olacak bir aktivitedir.

Güneşten oksijen elde ettiler!

Boğaziçi ve Sabancı Üniversitesi mezunu iki arkadaş, Türkiye'nin en büyük şebeke bağlantılı güneş enerjisi sistemini kurmayı başardı

İki genç, bu sistemi kurmakla, 10 günde 2.1 ton karbondioksidin atmosfere salımını önledikleri gibi, 5 ağacın verdiği oksijeni de sağladı. Güneş enerjisinden elde ettikleri hidrojeni otomobil yakıtı olarak da kullanabilen Enis Fakıoğlu 2004'te Sabancı Üniversitesi Malzeme Mühendisliği'ni, Murat Deligöz ise aynı yıl Boğaziçi Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü'nü bitirmiş.

'20 villanın enerjisi karşılanır'Küçük yaştan beri arkadaş olduklarını anlatan Fakıoğlu, "Mezun olur olmaz şirketimizi kurduk. Bu iş bizim için bir ideal. Güneş enerjisi konusunda marka olmayı hedefliyoruz" dedi. Fakıoğlu, kurdukları 30 KW gücünde bu sistemin, orta büyüklükte 20 villanın tükettiği enerjiye eşit olduğunu söyledi.

Türk kültürü 2009’da Fransa’ya taşınacak


Fransa’da 2009 yılı Türkiye Kültürel Sezonu ilan edildi. Türkiye yıl içinde tarihi zenginliklerden spora, çağdaş sanattan gastronomi ve eğitime birçok konuda düzenlenecek etkinliklerle Fransızlara tanıtılacak.

Türkiye ile Fransa arasındaki diyaloğu geliştirmek için iki ülke resmi makamları, 2009’u Fransa’da Türkiye Kültürel Sezonu ilan etti.
2009 boyunca Fransa’nın Paris başta olmak üzere büyük kentlerinde gerçekleşecek olan etkinlikler, Türkiye Cumhuriyeti ve Fransa Dışişleri bakanlıklarının inisiyatifinde yapılacak.
Bu organizasyonun temel amacı, Fransız toplumuna modern Türkiye’nin dinamizmini, yaratıcılığını ve bu toprakların tarihsel zenginliğini tanıtmak.

Güçlü ilişkiler2009 Türkiye Kültürel Sezonu projesine ise geçen yıl Türkiye’de düzenlenen “Fransız Baharı” etkinliği ilham vermiş.
İki ülkenin cumhurbaşkanları tarafından da desteklenen “Fransız Baharı 2006”nın açılışında konuşan Fransa Büyükelçisi Paul Poudade, iki ülke arasındaki durumun 'Fransız kalmak’ deyişiyle özetlenebileceğini belirterek, “Bu deyimin anlamını değiştirebileceğimizi umut ediyorum” ifadesini kullanmıştı.
Çeşitli etkinliklerle başarıya ulaşan Fransız Baharı, böylece geleceğin ortakları Türkiye ile Fransa arasındaki ilişkilerdeki yenilenmenin simgesi oldu ve Fransa’da Türk Kültürel Sezonu’nun düzenlenmesinin önünü açtı. Söz konusu etkinlik sayesinde Türkiye bir sezon boyunca Fransa’nın davetlisi olacak, kültürel alanlardaki enerjisini ve yaratıcılığını anlatma fırsatını yakalayacak.
Sarkozy’den destek
2009 etkinlikleri, Fransa’nın eski Cumhurbaşkanı Chirac tarafından onaylanmıştı. Yeni Cumhurbaşkanı Sarkozy de projeyi desteklediğini açıkladı.Her iki devlet, bu sezonun idaresi için eş yetkili birer komiser atadı.
Komiserlik görevini Fransa tarafından Fransız Büyükelçiliği Kültür Müsteşarı Stanislas Pierret, Türkiye’den ise İstanbul Kültür Sanat Vakfı Genel Müdürü Görgün Taner üstlendiler. İstanbul’un 2010’da Avrupa Kültür Başkenti olmasından önce aradaki bağları güçlendirmeyi amaçlayan Fransa, bu proje sayesinde Türkiye’nin sahne sanatları, çağdaş sanat, gastronomi, spor ve eğitim gibi farklı disiplinlerdeki etkinliklerini, 2009 yılı süresince ülkesine taşıyacak.
Aynı zamanda Türkiye’nin tarihsel mirasını Fransa’ya tanıtmayı da hedefleyen organizasyonda düzenlenecek kültürel miras sergilerinin direktörlüğünü Sabancı Müzesi Müdürü Dr. Nazan Ölçer üstleniyor.

Paris’te sergi hazırlığıHenüz kesinleşmese de Osmanlı Sultanları’nın yaşamlarını ve İstanbul’u anlatan iki serginin hazırlıkları Paris’in en önemli müzelerinde sergilenmek üzere devam ediyor. Şu sıralar Fransa Büyükelçiliği Kültür Müsteşarlığı ve İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı, 2009 takvimini oluşturmaya çalışıyorlar.
İstanbul, Ankara ve İzmir’de bulunan Fransız Kültür Merkezleri de bu iki kurumla ortaklaşa çalışıyor. Proje başvuruları ise henüz değerlendirme aşamasında.Türkiye sezonuyla ilgili sanatsal projeler için başvurular, seçici kurullara iletilmek üzere İKSV’den Yağız Zaimoğlu kanalıyla kabul ediliyor. Zaimoğlu’na yagiz.zaimoglu@ iksv.org adresinden ulaşılabilir.

Miraç Zeynep Özkartal

Evrende dev bir boşluk bulundu

Astronomların, evrende hiçbir galaksinin, yıldızın ve hatta karanlık maddenin bulunmadığı dev bir boşluk keşfettikleri bildirildi.
Minnesota Üniversitesi'ndeki bir araştırma ekibi, dünyadan yaklaşık 1 milyar ışıkyılı uzaklıkta olduğu belirlenen söz konusu boşluğun niçin orada bulunduğu hakkında bir fikir sahibi olmadıklarını vurguladılar.
Keşfi yapan bilimsel araştırma ekibinden Astronomi Profesörü Lawrence Rudnick , ''Astrophysical Journal'' adlı bilimsel dergide yazdığı makalesinde, ''Şimdiye kadar hiçkimsenin bu büyüklükte bir boşluk bulmamış olması bir yana biz bile bu boyutta bir boşluk bulmayı beklemiyorduk'' dedi.

Rudnick ve bilim ekibinin diğer üyeleri, Shea Brown ile Liliya Williams, dergide kaleme aldıkları makalede, söz konusu dev boşluğu, Wilkinson Mikrodalga Anisotropi Araştırma uydusuyla evrendeki soğuk bir nokta üzerinde yaptıkları araştırma sırasında bulduklarını belirttiler. Dergide, Kozmik Mikrodalga fonu adı verilen, evrenin doğumuna neden olan Büyük Patlama'dan arta kalan zayıf radyo sinyali üzerinde yapılan bir araştırmanın söz konusu bölgenin daha soğuk olduğunu gösterdiğine işaret eden Rudnick, ''Gökyözündeki bu noktada farklı bir şey olduğunu zaten biliyorduk'' dedi.

Rudnick'in araştırma ekibindeki arkadaşı Williams ise ''Bulduğumuz şey ne gözlemsel etüdlere ve ne de evrenin evrimi hakkında yapılan geniş ölçekli bilgisayar simülasyonlarına göre normal değil.'' ifadelerini kullandı.
Araştırmayı yapan astronomlar, Orion (Avcı) takım yıldızının güneybatısında yer alan Eridanus takım yıldızının bulunduğu bölgede olduğu saptanan boşlukta, doğrudan görülemeyen, ancak yerçekimsel güçlerin ölçülmesiyle belirlenebilen karanlık maddeden bile eser bulunmadığına dikkati çektiler.

Çin ile rekabet imkansız değil...

TOBB Başkan Yardımcısı ve Konya Ticaret Odası Başkanı Hüseyin Üzülmez, Çin'in mevcut durumunun hep böylegitmeyeceğini, onların da global ekonomiye adapte olmalarıyla fiyatlar arasındaki uçurumun azalacağını söyledi.

Üzülmez, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ucuz mal üretip dünyaya satanve her geçen gün etki alanını biraz daha genişleten Çin'in olumsuz etkilerinin, Türkiye'deki KOBİ'lere kadar uzandığını belirtti. Üzülmez, dünya piyasalarını etkileyen Çin'in, her şeye rağmen Türkiye'deki ülke sanayicisi için altından kalkılamaz bir durum olmadığını, bunun için karamsar bir tablo çizmek yerine rekabet olanaklarının artırılması gerektiğini ifade etti.
Türkiye'deki sanayi kuruluşları için Çin ile rekabet etmenin 2 önemli kuralının “daha kaliteli üretim yapmak ve markalaşmak” olduğuna dikkati çeken Üzülmez, “Çin'in bu durumu hep böyle gitmeyecek. Onlarında global ekonomiye adapte olmalarıyla birlikte fiyatlar arasındakiuçurum da zamanla azalacak” dedi.
Çin'de üretim durumlarıyla ilgili incelemeler yaptıklarını ifade eden Üzülmez, “Çin'deki kaliteli ürünler bizim fiyatlarla hemen hemen aynı.Bu nedenle, Çin mallarıyla rekabeti gözümüzde fazla büyütmemeliyiz ancak bu arada kalite ve markalaşmayı da ihmal etmemeliyiz” diye konuştu.
Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Konya Şube Başkanı Selçuk Öztürk ise Çin başta olmak üzere Uzak Doğu ürünlerinin Türkiye'den fazla ara mamul üretimi ve tekstil sektörünü etkilediğini vurguladı.

“ÜLKE LİDERLERİ ÇİN MALLARINA GÖZ YUMUYOR”
Çin'in tüm dünyaya, kalitesiz ve ucuz ürünler sunduğunu anlatan Öztürk, şöyle konuştu: “Aslında, dünyadaki pek çok ülkenin idarecileri, ülkelerine ucuz Çin mallarının girmesinden mutlu. Çünkü ucuz mal, geliri düşük olan vatandaşını mutlu ediyor. Pek çok ülkenin Çin mallarına göz yummasının altında yatan şey de bu. Uzun vadede Çin'in dünyadaki etkisinin azalacağını, fiyatların dengeye geleceğini düşünüyorum. Bu süre içindede ithalat kontrollü şekilde ayarlanmalı, ipin ucu kaçırılmamalı.”

Türk sanayisinin de Çin ile rekabet etmenin yollarını arayıp bulması, rekabeti öğrenmesi gerektiğini ifade eden Öztürk, “Markalaşma vekaliteyi artırıp, kamu ve özel sektör üzerine düşeni yaparsa, Çin ilerekabet edilebilir. Konya başta olmak üzere Anadolu'daki KOBİ'lerimizin'markalaşma ve kalitenin' yanında üretimde yüksek teknoloji kullanımınageçilmesi de rekabet için çok önemli” dedi.

Öztürk, Çin ile rekabetin imkansız olmadığını, sanayicinin, gerekli önlemlerin alınması durumunda Çin badiresinin de atlatılabileceğini iyi anlaması, buna göre hareket etmesi gerektiğini sözlerine ekledi.

Apple’dan yeni iMac’ler


Yeni serinin tümü Intel Core 2 Duo Işlemcisi, ultra-ince alüminyum Apple klavye, video konferans için dahili iSight video kamera ve iLife ‘08 ile beraber geliyor. Bütün bu özellikler yeni iMac serisini profesyoneller ve ev kullanıcıları için yeni dijital yaşam biçiminin ideal bilgisayarı yapıyor.

Apple'ın hepsi-bir-arada dizayn anlayışını yeniden tanımlayan seride yeni iMac bütün bilgisayar sistemini zarif, profesyonel alüminyum kasasının içine sığdırıyor. Böylelikle sade, yalın bir masaüstü elde edilmiş oluyor. Şık cam kaplama ise alüminyum gövdeyle tam olarak bütünleşerek görsel olarak pürüzsüz bir yüzey yaratıyor. Yeni iMac'in parlak yüzeyli 20 ve 24 inçlik geniş ekranları inanılmaz netlikte görüntü üreterek, sistemle beraber verilen iLife ’08 uygulamalarında üretilen fotoğraflar ve filmler için en ideal medyayı sağlıyor. Yeni ultra-ince alüminyum klavye ön kenarındaki 0.33 inçlik kalınlığı ile göze çarpıyor. Yeni opsiyonel Apple kablosuz klavye kompakt dizaynı ve kablosuz fare ile kablosuz bir masaüstü çalışma alanı elde edilebiliyor.

Bu gösterişli ve modern hepsi-bir-arada dizayn anlayışının altında profesyonel seviyede performans da gizli. Tüm yeni iMac serisi 4MB paylaşımlı seviye2 önbellek içeren hızı 2.8GHz’ kadar çıkan Intel Core 2 Duo işlemcileri ve 4GB 667 Mhz DDR2 SDRAM bellek içeriyor. Modeline göre değişecek şekilde yeni grafik ve video özellikleri için ATI Radeon HD 2600 PRO video işlemcili 256MB GDDR3 bellek çipli video kartı ve ATI Radeon HD 2400 XT video işlemcili 128MB GDDR3 bellek çipli video kartı kullanılmış. Yeni iMac serisi 1TB’a kadar dahili veri saklama kapasitesine sahip sabit disklerle konfigüre edilebiliyor.

Yeni iMac’ler yüksek performanslı ağ bağlantı özellikleri sunabilmek için dahili AirPort Extreme 802.11n Wi-Fi ağ kartı ile donatılmış. Bu kart 802.11g standardına göre 5 kata kadar performans artışı sağlayarak dijital fotoğraf, video gibi geniş bant isteyen kullanıcı dosyalarının yüksek performans ile iletilmesini sağlıyor. Buna ek olarak bir adet Gigabit Ethernet, beş adet USB 2.0 port (2 adedi yeni Apple klavye üzerinde), bir adet FireWire 400 ve bir adet FireWire 800 portu bulunuyor.

Ayrıca yeni iMac’ler iLife ‘08 ile donatılmış olarak geliyor. Şimdiye kadarki en gelişmiş dijital uygulama paketi olan iLife ‘08 yeni bir iPhoto versiyonu ve tamamen yeniden düzenlenmiş olan iMovie versiyonu içeriyor. Bu uygulamalar ise .Mac Web Galerisi ile online (çevrimiçi) resim ve video paylaşımı için entegre edilmiş durumdalar. Yeni iMac’ler dünyanın en gelişmiş işletim sistemi olan Mac OS X versiyon 10.4.10 ile donatılmış durumda. Safari, Mail, iCal , iChat AV, Front Row and Photo Booth uygulamaları da bu işletim sistemiyle beraber gelen kullanışlı araçlar.

Romanya'ya Karanfil İhracatı


Türkiye’de, süs bitkileri üretimi yapan 3 firma, Romanya’ya yılda 50 milyon dal karanfil ihraç ediyor.
Romanya’da özel günlerin yanı sıra cenaze ve evlenme törenlerinde kullanılan karanfiller sayesinde Türkiye’ye yılda yaklaşık 3 milyon euro döviz girdisi sağlanıyor.
Madensel Grup Direktörü Taner Dut, Antalya’dan Gün Tarım, İzmir’den Dereli Çiçekçilik ve İstanbul’dan SS Çiçek Kooperatifi tarafından üretilen çiçeklerin Edirne’de gümrükleme işlemlerini yaptıklarını söyledi.
Firmaların karanfilin yanı sıra papatyanın büyüğü olan gerbere çiçeği de ihraç ettiğini ifade eden Dut, çiçeklerin yüzde 90’nın Romanya’ya ihraç edildiğini, geri kalanyüzde 10’unun ise Bulgaristan, Yunanistan ve Macaristan’a gönderildiğini bildirdi.

Soykırım diyen ADL ilişkileri gerdi


ABD'deki önemli Yahudi kuruluşlarından İnkarla Mücadele Birliği'nin (ADL) Ermeni 'soykırım'ı iddialarını tanıma kararının başlattığı tartışma büyüyor.
İsrail basını, kuruluşun Ermeni lobisinden ve Yahudi lobisinin bir bölümünden gelen baskıya artık direnemediğini yazdı.


NEDEN ŞİMDİ SORUSU
Türkiye ise kararın ardından Amerikan Temsilciler Meclisi'nde Türkiye aleyhine bir sonuç çıkmaması için çalışıyor. Ermeni 'soykırım'ı iddiaları Washington'ın gündemine geldiği zaman Türkiye'de nefesler tutuluyor, Amerikan Kongresi'nde kaç üyenin tasarıyı desteklediği hesaplanıyor.
Bu noktada da devreye ABD'deki güçlü Yahudi lobisi giriyor. ABD'deki Museviler bugüne kadar Türkiye ile yakın işbirliği sergiledi. Olayın gerçek nedeni olarak Türkiye'nin İran'la doğalgaz anlaşmaları yapacağını açıklamasının Ortadoğu dengelerine getireceği yeni boyutun İsrail ya da Yahudiler’i korkutması olarak gösteriliyor.

Aliağalılar yatırım istiyor

ALİAĞA Ticaret Odası (ALTO) Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Saka, PETKİM’i devralacak konsorsiyumun yatırımları sürdürmesi ve kimya rafinerisi kurmasını umduklarını belirtti.

Ekonomi Muhabirleri Derneği İzmir Şubesi üyeleri, Aliağa Ticaret Odası Lokali’nde sanayicilerle bir araya geldi. “Aliağa’yı nasıl bir gelecek bekliyor?” sohbet toplantısında yatırımlarla ilgili bilgi veren Saka, ilçenin gelecekte deniz ticareti, liman, demir çelik, petrokimya ve enerji yatırımları ile büyümeyi hedeflediğini söyledi.
Yeni yatırımlar için Nemrut İskeleler bölgesinde belediye tarafından planlama çalışmaları yürütüldüğünü söyleyen Saka, “Aliağa, petrokimya ve rafineri sektöründe, demir çelik ve enerji sektörlerinde çok önemli bir bölge. 10 milyon metrekare alan üzerine kurulan Aliağa Organize Sanayi Bölgesi ile de planlı sanayileşmeyi gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. Biz, sürdürülebilir kalkınma ilkeleri çerçevesinde yapılacak tüm yatırımları Aliağa’ya davet ediyoruz. Özelleştirme sonucu PETKİM’i devralacak konsorsiyumun da yatırımları sürdürmesini ve kimya rafinerisi kurmasını bekliyoruz” dedi.

Ülker ÇİLEKLİ PEYNİR ile çocukda büyüyecek


Ülker, İçim Smartt ile Danone’nin çocuk ürünleri kategorisindeki pazar payını kısa sürede yakalamayı hedefliyor.

Okul öncesi çocukların zihinsel ve bedensel gelişimine destek olacak yeni süt ve süt ürünleri markası İçim Smartt için 10 milyon YTL yatırım yaptıklarını söyleyen Ülker Şirketler Topluluğu Gıda ve İçecek Grubu Başkanı Mehmet Tütüncü, “Taze süt, doğal meyve, doğal meyve şekeri, Omega-3 DHA, kalsiyum, 10 vitamin ve prebiyotikleri bir arada sunan İçim Smartt, ilk etapta süt, büyüme küpü ve çilekli peynir çeşitleriyle piyasaya çıktı. Bu kategoride de birinci olmayı hedefliyoruz” dedi.

Satış hedeflerine ilişkin olarak da Tütüncü, “Bu, büyüyen, yeni bir kategori. Ülker, girdiği birçok kategoriyi büyütmüştür. Sağlıklı rekabet şartları oluşturarak tüketici lehine bir fiyatlandırma getirmiştir. Amacımız her zaman birinci olmaktır’’ dedi.

ACOL PAZAR LİDERİ

Tütüncü, İçim’in, kategorisinde en genç ve hızlı büyüyen marka olduğunu ifade ederek, 2006 yılında tüm gıda markaları içinde 8’inci sıraya yükselme başarısı gösterdiğini söyledi.
Tütüncü, Nielsen araştırmasına göre, İçim’in kendi kategorisinde 2007 yılının ilk 6 ayında, 2006 yılının aynı dönemine oranla ciro payını artıran tek marka olduğunu, İçim’in, payını yüzde 11.9’dan yüzde 13.3’e yükselttiğini belirtti. Tütüncü, geçen yıl pazara sundukları kolesterol düşürücü Kalbim Benecol’un pazar payının yüzde 80’e ulaştığını da söyledi.

MİLYON YTL’LİK YATIRIM

Tütüncü, yeni marka için yaptıkları yatırımın 10 milyon YTL civarında olduğunu söyleyerek İçim Smartt’ın piyasada bulunan benzer ürünlerin tüm özelliklerini bir arada taşıdığını söyledi. Tütüncü, yeni ürünlerinin fiyatlarının piyasadaki benzer ürünlerle çok farklı olmayacağını söyledi.

İçim Smartt, zihinsel gelişimi destekliyor

GIDA ve İçecek Grubu Süt ve Süt Ürünleri Pazarlama Müdürü Yasemin Ünlü Romano da İçim Smartt’ın sütün tüm faydalarının yanı sıra içerdiği Omega-3 DHA, vitamin, mineral ve prebiyotikler sayesinde özellikle okul öncesi çağdaki çocukların zihinsel ve bedensel gelişimini destekleyeceğini vurguladı.
Dünyadaki trendleri izleyerek, bilimsel klinik çalışmalardan faydalandıklarını, uzman görüşlerine başvurarak, kantitatif ve kalitatif araştırmalar yaptıklarını anlatan Romano, 2 yıllık Ar-Ge çalışmaları ile çocukların ihtiyaçlarına ve damak tadına en uygun formülü geliştirdiklerini söyledi.
Verilen bilgiye göre, İçim Smartt, annelerin ihtiyaçları ve uzmanların görüşleri doğrultusunda taze süt, doğal meyve ve doğal meyve şekeri (fruktoz) ile üretildi. İçim Smartt, ilk etapta sade, ballı, çikolatalı, çilekli ve muzlu süt; çilekli, muzlu ve şeftalili büyüme küpleri; sade ve çilekli peynir çeşitleriyle piyasada satılmaya başlanacak.

OKS’de ikinci şans


Çok sayıda kolej 2. ön kayıtla yerleşecek öğrencileri bekliyor

OKS sonucuna göre öğrenci alan özel okullara 2. ön kayıt dönemi dün başladı. Özel okullarda kontenjanını tek dolduran Robert Kolej oldu.
İstanbul Sınav Yürütme Kurulu Başkanı Nurullah Dal tarafından yapılan yazılı açıklamada, 2007 yılında yapılan OKS sonuçlarına göre öğrenci kayıt kabulü yapan özel okulların 2. ön kayıt döneminin 21-23 Ağustos arasını kapsadığı bildirildi. Açıklamada, Amerikan Robert Lisesi’nin kız ve erkek öğrenciler için 90’ar kişilik olan kontenjanı doldurduğu belirtildi.

‘Yeter, bacak değil haber istiyoruz!’

İngiltere’nin saygın kanalı BBC, iki spikeri yüzünden zor günler geçiriyor.

İlk önce, ana haber bülteni 10 O’Clock News’i sunan Emily Maitlis (36) eteğiyle masanın üzerinde haberleri sundu. Sonra da Crimewatch isimli programı sunan Fiona Bruce (43), masanın kenarına oturarak bacaklarını gösterdi.

Televizyonu telefon ve mesaj yağmuruna tutan izleyiciler “Ciddi bir haber kuruluşu olan BBC’de bacak değil, haber istiyoruz. Böyle bülten sunulur mu?” diye tepki gösterdi.
5 dil bilen Cambridge mezunu Maitlis, geçenlerde düzenlenen Kraliyet Televizyon Birliği Ödülleri töreninde de giydiği mini elbise nedeniyle eleştirilere maruz kalmıştı.

Erdoğan’dan Baykal’a jest


Deniz Baykal, TBMM Başkanı Köksal Toptan ile CHP Genel Merkezi’nde yaklaşık 40 dakika görüştü.

Baykal, Toptan’ı makam odasının bulunduğu katta asansör çıkışında karşıladı. VATAN’ın edindiği bilgiye göre, Toptan Meclis Başkanlığı seçimlerinde gösterilen uzlaşma ile CHP’nin verdiği desteğe teşekkür etti.
Toptan, CHP’nin TBMM’de 3. grup başkanvekilliği beklentisinin de kısa sürede yerine getirileceğini belirterek, “Sayın Başbakan da bu konuda ‘Sorunu çözün’ dedi. En kısa sürede TBMM’de 3. grup başkanvekilliği beklentiniz yerine getirilecek” diye konuştu.

İnsan vücudu mükemmel değilmiş!



İngiliz bilim adamları insan vücudunun evrimini tamamlamadığını iddia etti.

İşte organlarımızın gelişmesi gereken yönleri:


Gürültü kalbin düşmanı

Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) araştırmasına göre, gürültü; kalp hastalıkları ve kalp krizinin en büyük tetikleyicileri arasında.

Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) araştırmasına göre, gürültü kalp hastalıkları ve kalp krizinin en büyük tetikleyicileri arasında yer alıyor. Kalp hastalıklarından kaynaklanan her 100 ölümden üçüne gürültünün neden olduğunu ortaya koyan DSÖ, özellikle gelişmiş ülkelerde yaşayan insanların maruz kaldığı gürültü kirliliğinin kalplerine büyük zarar verdiğini belirtti. Araştırmaya göre, gürültü vücutta kortisol ve adrenalin salgısını arttırıyor ve bunların sürekli olarak yüksek seviyede kalması vücudu olumsuz etkiliyor. Uyurken bile beynin seslere tepki verdiğini belirten araştırmada insanların gürültünün sağlıklarını olumsuz etkilediğinin farkında olmadığına da dikkat çekilidi.

Kara Murat benim! - İclal Aydın


İçinizde hanginiz Kara Murat?”

“Benim.”

“Hayır benim.”

“Hayır o da değil benim.”

Ya da şöyle soralım: “Bekir Coşkun hanginiz?”

Dün gazetelerdeki aşağı yukarı bütün köşelerden ve nihayet tepkisini göstermeye başlayan kamuoyundan Bekir Coşkun’a destek yağdı.

Yağmalıydı.

“Beğenmiyorsan yemezsin” ancak ucuz filmlerin kötüler kötüsü üvey annelerine yaraşır bir sonuç cümlesidir.Genel seçimlerin hemen ardından yazdığım yazıda AKP’nin yüksek bir oy oranıyla yeniden iktidar olmasının bir zafer sarhoşluğuna ve dolayısıyla daha sert ve ayrımcı bir üsluba sebep olabileceğine değinmiştim.Üzerinden çok geçmedi.

Duygusal tepkilerine ve öfkeli “kişisel” yanıtlarına alışık olduğumuz başbakan bizi yanıltmadı ve kamuoyu üzerinde oldukça güçlü olan bir gazeteciye “beğenmeyen çeker gider” diyebilecek kadar dik bir çıkış yaptı.İşin ilginç tarafı, Başbakan’ın bu Kasımpaşalı üslubu halk nezdindeki “karizmatik kişilik” kanaatini güçlendiriyor. Ne yazık ki güçlendiriyor.

Dün Ertuğrul Özkök’e ulaşamayıp Bekir Coşkun’a gönderilen, Çölaşan’ın köşesinden alınması ile ilgili protesto mektupları bize kadar ulaştı. Oldukça sert üslupla kaleme alınmış mektupların sahiplerinin Başbakan’ın bu tehdit-öneri-öfkesine verdikleri ve dahi verecekleri tepki, görünen o ki ciddi bir krize sebep olacak.


***Alevi Kürtlerin aslında Ermeni olduklarına dair açıklamanın Hülya Avşar’a kadar uzanması ne kadar acıklıysa, Hayrünnisa Gül’ün yakınları-özel kalemi tarafından “Hanımefendi Atıl Kutoğlu’nu dört yıldır görmedi, böyle bir sipariş vermedi, kendisi zevk sahibi bir insandır kendi kendine giyinir” içerikli açıklama da bir o kadar hazindi.

Ama hangisi en kaybedendi peki...

Son günlerin gündemini gazetelerin birinci sayfasından işgal eden bu beylerden söz ediyorum.

A) Yalancı durumuna düşen Atıl Kutoğlu mu?

B) Bakalım bu açıklamanın altından nasıl bir çapanoğlu çıkacak diye düşündüren Tarih Kurumu Başkanı mı?

C) Öfkesi baldan tatlı Başbakan mı?

Buyurunuz, seçiniz!Aslında söylenmesi gerekeni Bekir Coşkun, “gidecek yerim mi var” sorusuyla özetledi.

Güzelim ülkemin yetiştirdiği nice kahraman içinde benim kahramanım hayvan dostu, doğa âşığı, adam gibi adam bildiğim, saydığım Bekir Coşkun’dur.

Belki siz “güç” seviyorsunuzdur.

Belki yeni “istikrarlı” siyasi ve ekonomik düzenin sallanan parmakları size etkileyici geliyordur.

Bu ülke yakışıklı diye Cem Uzan’a oy verenleri gördüğü gibi Bekir Coşkun’u halk düşmanı ilan edenleri de gördü. O yüzden “ananı da al git”i otoritenin sokaktaki gücü olarak değerlendirenler, tehlikeli ve can sıkan şakşakçılıkları ile bunu da alkışlarlar.

Seçim gecesi “bize oy vermeyen halkımızı da kucaklıyorum” diyen Başbakanımız’a unutkanlığa karşı çinko, mide gazına önlem olarak rezene, sinire karşı baldıran otu öneriyor hatta giderek tükenen hoşgörüsü için eş, dost ve aile büyüklerinden moral destek almasını talep ediyorum.

Kendisini ve gücünü bu kadar bonkörce harcamamalı. Bu işin daha emekliliği var, bir sonraki seçimi var, rüzgârın ters eseceği yılları var...

23 Ağustos 2007 Perşembe

Öyle bir kuşak ki "Amiga" nedir bilmez !


1990’da doğanlar da üniversiteli oluyor.
Oysa göremedikleri o kadar çok şey var ki: Siyah-beyaz TV, Amiga, Fener’in Türkiye Kupası gibi
Son 10 yıldır her ağustos ayında, üniversiteye başlayacak yeni kuşakla ilgili bir liste hazırlayan ABD’deki Beloit Üniversitesi, 1990’da doğmuş gençler için de ‘kafa yapısı listesini’ yayınladı.

İşte Beloit Üniversitesi’nin eski büyüklere yeni küçükler karşısında şok yaşamamaları için hazırladığı listeden bazı başlıklar:

-Berlin Duvarı nedir?
-En başından beri Hummer cipler siviller için de üretiliyor.
-Michael Moore her zaman öfkeli ve komikti.
-Bir plastik şişe su ile büyüdüler.
-Nelson Mandela hep özgür ve iktidardaydı.
-Jordin Sparks ve Bart Simpson’la beraber büyüdüler.
-Kennedy’i Oliver Stone’dan, Malcolm X’i de Spike Lee’den öğrendiler.
-www her zaman kullanılan bir harf grubuydu.
Türk gençlerin şahit olmadıkları:

-Özal’ı hatırlamıyorlar.
-Siyah-beyaz televizyonu hiç seyretmediler.
-Uzaktan kumanda hep vardı.
-Oyuncak ve kumandası arasında hiçbir zaman kablo olmadı.
-Onlar için Eurovision Şarkı Yarışması’nda hep öyle böyle başarılıydık.
-Kenan Evren her zaman Marmaris’te resim yapan bir amcaydı.
-Commodore 64 ve Amiga’nın futbolcu ismi olduğunu düşünenler var.
-Fenerbahçe’nin Türkiye Kupası aldığını hiç görmediler.
-VHS ve Beta kaset onlar için bir şey ifade etmiyor. Çünkü onlar hiç kasetten film izlemediler.
-Bakırköy’den Bostancı’ya hep deniz otobüsüyle gittiler.

Yurtta türban dünyada türban

Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı, eşi Hayrünisa Gül’ün de first lady olarak Köşk’e çıkması tartışılırken türban dünya gündemine de girdi. Reuters, türban konusundaki haberinden İslam ülkelerinde ve ABD’de türbanlı kadınlar konusunu tartışmaya açtı. Türkiye’nin çalışan türbanlı ve peçeli kadınlara en az müsamaha gösteren ülke olduğu belirtilen haberde, Suudi Arabistan’dan ABD’ye birçok ülkede türban ve peçe takanların kamusal alanda karşılaştıkları güçlükler ele alındı.

Haberde ülkelerdeki türban konusu şöyle özetlendi:

BAE: Ülke genelinde kadınlar dini inançları ve dayatmalar gereği peçe takmak zorunda. Turistik Emirlik Dubai’de ise peçeli kadınların iş bulma şansı yok. Dubaili kadınlar iş hayatında şık bir elbise üzerine renkli türban takmayı tercih ediyor.

Suudi Arabistan: Kadınlar iş hayatı dahil her alanda peçe takıyor. Farklı giyim tarzına şeriat yasaları gereği anlayışla yaklaşılmıyor.

Kuveyt: Ülkede polisi, memuru ve ev hanımı tüm kadınlar genellikle peçe takıyor. Kadınların toplumsal hayattaki rolü artsa da giyinme özgürlüğü yok.

Mısır: Peçe tartışma konusu. Kadınların büyük çoğunluğu peçe yerine türbanı tercih ediyor. Bir öğrenci peçe takmasını yasaklayan okul yönetimine karşı açtığı davayı kazandı.

Pakistan: Ülkede kadınlar genellik türban takıyor. Aşırı dincilerin yaşadığı bölgelerde ise peçe yaygın.

Endonezya: Kadınlar genellikle türban takıyor, peçelilere nadiren rastlanıyor. Şeriat kurallarının uygulandığı Aceh’te bile kadınlardan türban takması isteniyor.


TÜRKİYE
REUTERS Türkiye’yi inançlarına göre giyinenlerin en büyük güçlüklerle karşılaştığı ülke olarak gösterdi. Türkiye’de laik yasalar nedeniyle çalışan kadının başörtüsü takmasının bile başlı başına bir sorun olduğu yorumuna yer verildi. Başı örtülü kadınların devlet sektöründe çalışmasının yasak olduğu, imajının zedelenmesini istemeyen özel sektörün de bu yasağa uyduğu ifade edildi.

TESEV araştırmasına göre ülkedeki kadınların yüzde 60’nın başının örtülü olduğu ancak üniversitelerde örtünmenin yasak olduğu, bu nedenle bazı öğrencilerin peruk takma zorunda kaldığı, birçok şirkette sadece temizlikçi kadınların başını örttüğüne dikkat çekildi.
Türkiye’nin yüzde 27 ile OECD’de (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü) çalışma hayatında kadının rolünün en düşük oranda olduğu üye ülke olduğu belirtildi.
Ajansa konuşan Avukat Fatma Benli, başını örttüğü için duruşma salonlarına çıkarak görevini yapamadığını belirterek “ İş bulma şansınızın düşük olduğunu bildikleri için de daha düşük ücret veriyorlar” dedi.

ABD:
Müslüman kadınlar dilediği gibi giyinmekte özgür. Türban takanına da, peçelisine de, mini eteklisine de rastlamak mümkün.
Pakistanlı göçmen Zerka Abid ABD’de çalıştığı şirkette Halkla İlişkiler Müdürlüğü yapıyor. Abid, daha önce de NBC televizyonunda haber editörü olarak çalıştığını belirterek “Örtülü bir kadının istediğini yapabileceğini ve kariyerinde yükselebileceğini kanıtladım” diyor.

ABD’de işleri zor
TÜRBAN konusu ABD gündemine de geldi. CNN televizyonu, Türkiye’de cumhurbaşkanı seçimleriyle yeniden tartışma konusu haline gelen türban konusunun, ABD’de bir tehdit unsuru hatta terörizm simgesi olarak algılandığını bildirdi.
ABD’deki Müslüman kadınlarının yarısının türban takmasından dolayı kötü muameleye uğramasından endişe edildiğini duyuran CNN televizyonu, Müslüman kadınların ‘Başörtümüz tehdit değil’ görüşlerini de aktardı. Habere göre, New Jersey’de yaşayan bir kadın, bir markette taktığı başörtüsü yüzünden hakarete uğradı. ABD’deki Müslümanlar 11 Eylül’ün ardından yaşamın kendileri için zor olduğunu düşünüyor.

Köşk seçimiyle bir ilgisi yok
TÜRKİYE, Köşk’e türbanlı first lady’yi tartışırken, saygın haber ajansı Reuters’in 42 fotoğrafla, İslam aleminde ve ABD’de yaşayan Müslüman kadınların yüzlerini ve saçlarını örten peçeleri ya da türbanları nedeniyle iş yaşamında karşılaştıkları zorlukları haber yapması dikkat çekti.
Reuter, türban haberinin Türkiye’deki cumhurbaşkanlığı seçimi ve Hayrünnisa Gül’ün türbanıyla ilgisi olmadığını dile getirdi

Kartal'da forvet hattı formülü


BEŞİKTAŞ’TA Higuain’in transferi sonrası teknik direktör Ertuğrul Sağlam kadro konusunda formüller aramaya başladı. Beşiktaş’ın hocası Arjantinli’yi ilk 11’de oynatma mesajı verdi. Mert Nobre’ye kulübe yolu gözüktü.

Nobre ve Burak’ın sakatlıkları nedeniyle River Plate’in 23 yaşındaki forveti Higuain’i transfer ettiren Ertuğrul Sağlam, bu oyuncunun alınmasından sonra şimdi nasıl bir kadro ile sahaya çıkacağını hesaplamaya başladı. Topla süratli ve çabuk bir forvet oyuncusu olan Higuain’i gerektiğinde yedek oturması için alan yönetimin bu fikrine rağmen teknik direktör Sağlam’ın “Higuain tam bize göre bir isim. Onu 2 kez izlettim ayrıca kendim de kasetlerden seyrettim. Takıma alıştığı zaman çok iş yapar” demesi Sağlam’ın Arjantinli futbolcuyu 11 için düşündüğünü gösterdi.

NOBRE NE OLACAK?
Ancak yönetim de bir çok ismin de Türk vatandaşlığına geçen Mert Nobre’nin de sahaya sürülmesini isterken, Sağlam’ın şimdiden Nobre için formül aramaya başladığı belirtildi. Genç teknik adamın takıma alışması için önlerindeki 2 veya 3 maçta Higuain’i 11’de oynatmayacağı yerine ise Nobre’ye şans vereceği ifade edilirken, Arjantinli’nin takıma girmesi halinde ise şu an ne yapacağının belli olmadığı öğrenildi. Sağlam, hava toplarındaki üstünlüğü nedeniyle Nobre’den de vazgeçmek istemezken, gerekirse zaman zaman sol kanatta oynayan Bobo’yu ortanın soluna çekip ileri ikiliyi de Nobre-Higuain ikilisinden kurma planlarını yapıyor.

Kızıl Ordu'dan İstiklal Marşı sürprizi


Rus Kızıl Ordu Deniz Kuvvetleri Kara Deniz Filosu Halk Dans Topluluğu ve Orkestrası, Çorum'da verdiği konserle dinleyenleri büyüledi.


Konserde "Samanyolu" ve "Eski Dostlar" şarkılarının yanı sıra İstiklal Marşı'nı çalan orkestra, dakikalarca ayakta alkışlandı.

Çorum Belediyesi'nin organizasyonuyla Devlet Tiyatro Salonu'nda düzenlenen konserde 60 kişilik orkestra, zengin repertuarıyla geceye katılanlara unutulmaz anlar yaşattı. Konserin başlangıcında Rus korosu tarafından söylenen İstiklal Marşı izleyenlerden yoğun alkış toplarken, koro daha sonra Rus Marşı'nı da söyledi.

Geleneksel müzik aletleriyle Rus Halk Müziği'nden çeşitlemeler yapan orkestra, konserde Türkçe şarkılara da yer verdi. "Samanyolu" ve "Eski Dostlar" şarkılarını Türkçe okuyan Rus korosu, izleyenlerden tam not aldı. Konser sonunda Çorumlular koroyu ayakta alkışladı.

Dünya Sağlık Örgütü'nden bulaşıcı uyarısı


Dünya Sağlık Örgütü (WHO), yalnızca geçen yıl yaklaşık 2.1 milyar kişinin uçakla yolculuk ettiğine dikkati çekerek bulaşıcı hastalıkların eskisinden çok daha hızlı yayıldığını açıkladı.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO), yalnızca geçen yıl yaklaşık 2.1 milyar kişinin uçakla yolculuk ettiğine dikkati çekerek, bulaşıcı hastalıkların bu yüzden eskisinden çok daha hızlı yayıldığını, çıkabilecek sağlık krizlerini önlemek için hükümetlerin, kendilerinin yayımladığı yeni yönergelere uyması ve çok yakın işbirliği yapmaları gerektiğini bildirdi.
WHO Genel Direktörü Dr. Margaret Chan, örgütün ''Daha Güvenli Bir Gelecek'' başlıklı yıllık raporuna yazdığı önsözde, ''Tarihte benzeri görülmemiş bir hızla, her yıl yeni bir hastalık ortaya çıkıyor'' dedi. Chan, ''Uluslararası kamu sağlığı güvenliği hem bir ortak istek, hem de karşılıklı bir sorumluluktur'' diye konuştu. Örgüte üye 193 ülkenin ideal durumda herhangi bir salgın hastalıkta ilk haber kaynağı olması gerektiği, ancak salgın haberlerinin ilk olarak medyadan alındığı belirtildi.
Örnek olarak WHO'nun yayınladığı salgın alarmlarının yaklaşık yarısının medyadan kaynaklandığı ve daha sonra ilgili hükümet tarafından izlemeye alındığı kaydedildi.

RAPORDAKİ UYARILAR
Raporda ayrıca ülkeler, aşı üretilmesine yardımcı olmak için ellerindeki virüsleri örgütle paylaşmaya ve salgın hastalıklarla mücadele için ülke içi önlemleri sıkılaştırmaya çağırıldı.
Raporda örgütün, hastalıkların dünya çapında yayılmasını önlemek için ilk sağlık yönergelerini yayınladığı 1951'de, durumun istikrarlı olduğuna dikkat çekildi ve insanların uluslararası yolculuklarını gemilerle yaptığı, bunun da hastalıkların yayılmasını yavaşlattığı, yeni hastalıkların çok seyrek görüldüğü kaydedildi.
Günümüzde uluslararası yolculukların uçakla yapılmasının bir yerde çıkan bir hastalığın başka bir yere ulaşma süresini saatlerle ölçülebilen bir zamana indirdiği belirtilen raporda, geçen 5 yılda WHO'nun dünya çapında kolera, kuş gribi ve çocuk felci gibi 1100'den fazla salgın vakası kaydettiği belirtildi.
Bir kuşak önce hiç bilinmeyen AIDS, SARS ve Ebola dahil 39 yeni hastalığın ortaya çıktığı dile getirilen raporda, ''Yakın ya da uzak gelecekte AIDS, Ebola veya SARS benzeri başka bir hastalığın daha ortaya çıkmayacağını varsaymak için saf olmak gerekir'' denildi.
WHO'nun yeni Uluslararası Sağlık Kuralları Yönergesi, geçen haziran ayında yürürlüğe girdi.

Kayıp molekülü Türk doktoru buldu


Şişmanlık , şeker ve kalp hastalıkları üzerine araştırma yapan Harvard Üniversitesi Genetik ve Kompleks Hastalıklar Bölümü Başkanı Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil ve ekibi, besinlerin vücutta tahribat yapan etkilerini ortadan kaldıran "STAMP2" geninin, kanserle de ilişkisi olduğunu tespit etti.

Hotamışlıgil, "STAMP2" adı verilen molekülün, en fazla, karın içi yağında üretildiğini ve yemek yendikten sonra arttığını ve öğün aralarında ise düştüğünü tespit ettiklerini söyledi. Sadece karın içindeki yağlarda bulunan bir molekül olan STAMP2’nin düzeyinin yemek yendiği zaman arttığına dikkat çeken Hotamışlıgil, şöyle konuştu: "Sanki vücudu, gelen besinlere karşı hazırlıyor. Yemekten 1-2 saatten sonra tekrar normal düzeye dönen ilginç bir molekül. Bir öğrencim, bir yeni hayvan modeli geliştirdi. Fareden bu geni çıkardı. Bu gen olmayınca hayvanda, hiçbir ek müdahale yapmadan, yüksek kalorili gıda vermeden, normal günlük gıdasını aldığı halde 3 ay içinde karaciğer yağlanması, şeker hastalığı, kalp hastalığı ve yüksek kolesterol ortaya çıktı. O da bize gösterdi ki, çok uzun yıllardır bilimin aradığı gizemli bir molekül ortaya çıktı."

KANSER VE ŞİŞMANLIK
Bu çalışmalar sırasında, Oslo Üniversitesi’nde kanser alanında uzmanlaşmış Prof. Fahri Saatçioğlu’nun da aynı geni bulduğunu öğrendiklerini belirten Hotamışlıgil şunları söyledi: "Prof. Dr. Saatçioğlu, aynı geni prostat kanseri üzerine çalışırken ortaya çıkardı. Birlikte çalışmamızın nedeni, iki ayrı noktadan gelip aynı geni bulmuş olmamız. Şişmanlayınca kanser riski çok yükseliyor. Karaciğer kanseri riski 5-6 misline çıkabiliyor, sindirim sistemini ilgilendiren kanserlerin riski 2-4 kat artabiliyor. Kadında meme erkekte prostat kanseri riski yükseliyor. Neden şişmanlık kanser gelişimini tetikliyor bu bilinmiyor."
"Biz STAMP2 genin bununla ilgili çok önemli bir ipucu olacağını düşünüyoruz" diyen Hotamışlıgil, "Çünkü metabolizmayı kontrol eden bir molekül, aynı zamanda tümörleri de kontrol ediyor. Sanki tümörlerin enerji sayacı gibi çalışan bir molekül bu. Onu kapatabilirsek, enerjisizlikten tümörleri öldürmek belki mümkün olabilecek" diye konuştu.

'Ekmek Teknesi'nin yerine 'Fesupanallah' geliyor!


İsmini Erkin Koray'ın şarkısından alan atv'nin yeni sezon dizisi 'Fesupanallah' iddialı geliyor! 'Ekmek Teknesi'nin senaristi ünlü karikatürist Hasan Kaçan'ın kaleminden çıkan dizinin tanıtım yemeğinde kahkaha fırtınası esti..

HER KESİM BEĞENECEK
Pana Film'in ortaklarından Bahadır Özdener dizinin 'Ekmek Teknesi' tadında bir dizi olduğunu söyleyerek şöyle konuştu: "Ekmek Teknesi'ni sevenlerin alışık olduğu pazartesi gününü ve saatini seçtik. İnsanları pazartesi sendromundan kurtaracak bir dizi olmasını amaçlıyoruz. Fesuphanallah her kesime hitap edecek. Böyle bir kadroyu değil dizide, sinema filminde bile biraraya getirmek çok zor! Bu yüzden bu sezon, hem 'Kurtlar Vadisi' ile hem de 'Fesupanallah' ile iddialıyız. Birinci ve ikinciliği kimseye kaptırmayacağımızdan eminiz!" Türk Sineması'nın usta oyuncusu Ayşen Gruda da diziyle ilgili iddialı konuştu: "Bizi el üstünde tutun. Küresel ısınma, susuzluk gibi problemler varken; insanlar gülmeyi unutmuşken herkesi kahkahaya boğacağız!"

ŞANSLI HİSSEDİYORUM
Daha önce dram ağırlıklı dizilerde oynayan Şebnem Özinal ise, Fesupanallah'taki rolüyle, üzerine yapışan 'kötü kadın' imajından sıyrılacağını ifade etti: "İnce eleyip sık dokudum, üç yıldır dizilerde oynamıyorum. Farklı rollere bürünmek istedim. Komedi dizisinde oynamayı çok istiyordum. Böyle kuvvetli bir kadroya dahil olduğum için kendimi şanslı hissediyorum."

Yahudi lobisi 'Ermeni soykırımı'nı tanıyor

Bugüne kadar "Ermeni soykırımı yoktur" diyen ABD'deki iki önemli Yahudi lobisi karar değiştirdi. Dün yapılan açıklamada, "1915'te Ermenilere yapılanların soykırıma tekabül ettiğine karar verdik" dendi..

ABD'deki Yahudi grupların en önemlilerinden American Jewish Committee (AJC) ve Anti-Defamation League (ADL), (İftira ve İnkârla Mücadele Birliği), 1915 Ermeni olaylarını soykırımı olarak tanıyacağını açıkladı. Eylül ayında ABD kongresinde yeniden gündeme gelecek olan ve şimdiden 225 vekilin desteğini alan Ermeni soykırım tasarısının bu kez geçmesine kesin gözüyle bakılıyor. ABD'deki gelişmeler Ankara- Tel Aviv-Washington hattında krize neden oldu. Türkiye, Washington'da tuttuğu lobi şirketinin kontratını iptal etti.

'İŞTEN ATILIRSIN' TEHDİDİ
Yıllardır Amerikan kamuoyunda Türkiye'nin en önemli savunucularından olan ve Türk devlet başkanlarının her ABD ziyaretinde görüştüğü ADL Başkanı Abraham Foxman, dün yaptığı yazılı açıklamada Ermeni soykırımını tanıdığını şu ifadelerle aktardı:
"Son dönemde yaşanan tartışmalar ve Musevi cemaatinin birliği konusundaki kaygılar nedeniyle Ermenilerin yaşadığı trajediyi yeniden gözden geçirdik. Tekrar düşündüğümüzde, bu eylemlerin soykırımına tekabül ettiğini gördük".
Bu kararı Holocaust mağduru dostu yazar Elie Wiesel ile görüşerek aldığını açıklayan Foxman konuşmasını şöyle sürdürdü: "Umarım Türkiye, geçmişiyle yüzleşip tarihin bu kara dönemiyle ilgili Ermenilerle anlaşması gerektiğini savunanların gerçek dostları olduğunu anlar."

Foxman, açıklamasının sonunda Kongre'deki tasarıya yine de karşı çıktığını, bunun Türkiye'deki Yahudi cemaatini tehlikeye attığını belirtti. Ancak Foxman'a yakın kaynaklar, Yahudi kanaat önderinin bu açıklamayı işten atılmakla tehdit edildiği için yaptığını aktardı.

Amerika'daki Yahudi cemaatin bir süredir Ermeni meselesinde iki farklı kampa bölünmüş durumdaydı. Foxman geçen hafta, Ermeni soykırımı tezlerini savunduğu için ADL Boston bölgesi temsilcisi Andrew H. Tarsy'yi işten attı. Genç temsilcinin işten atılması, Boston bölgesindeki Musevi kanaat önderlerinin tepkisine yol açtı. Foxman, hem Musevi cemaati, hem de muhalefetteki Demokrat Parti'den büyük baskı gördü. Bir diğer önemli Yahudi kuruluşu olan American Jewish Committee'nin Genel Başkanı David Harris de dün Jerusalem Post'daki yazısında 1915-18 yıllarında Osmanlı İmparatorluğunda görev yapan büyükelçi Morgenthau'ya atıfta bulunarak soykırımın tanınacağı işaretini verdi. Yıllardır Türkiye'nin yanında yer aldığını belirten Harris, Ermeni soykırımını reddetmeyi Yahudi soykırımını reddetmeye benzetti.

İSRAİL: KABUL ETMİYORUZ
Gelişmeler Türkiye'deki Yahudi cemaatinin durumunu ve Türk-İsrail ilişkilerini zora soktu. Musevi cemaati adına yapılan açıklamada, "ADL'in pozisyonunu paylaşmıyoruz" ifadesi yer adlı. Üst düzey bir cemaat yetkilisi "Çok üzgünüm" dedi.
İsrail hükümeti de yaptığı açıklamada 1915 olaylarını "trajedi" diye tanımlayarak, taraflara "tanımlardan" kaçınarak diyaloga girme çağrısı yaptı. İsrail'in Ankara'daki büyükelçilik müsteşarı Sharon Bar-li Sa'ar da, "Bizim tutumumuzda değişiklik yok. Bu ifadeyi kabul etmiyoruz. Dünyadaki Musevi örgütleriyle aynı şeyleri düşünmüyoruz. Onlar yaşadıkları ülkelerin vatandaşları" dedi.

22 Ağustos 2007 Çarşamba

Bahçeli'yi çok kızdıracak gönderme

CHP-MHP gerilimi başlıyor. Baykal, "Bir siyasi parti Gül'ün önünü açarak büyük bir hata yaptı" diyerek MHP'ye yüklendi. Baykal, Bahçeli'yi miting meydanında attığı iple vurdu.

CHP lideri Deniz Baykal, Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığına neden karşı olduğunu NTV’de açıkladı. NTV Ankara Temsilcisi Murat Akgün’ün canlı yayında sorularını yanıtlayan Baykal, Gül’ün devlete mi, dinci kesime mi takiye yaptığının belli olmadığını belirterek, “Bilemediğim birini cumhurbaşkanı olarak düşünemem” dedi.

MHP’yi kastederek “Bir siyasi parti Gül’ün önünü açarak büyük bir hata yaptı” diyen Baykal, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin seçimden önce meydana ip attığını hatırlatarak, “Biz kimseyi yanıltmadık. Meydanlarda ip atıldı. O gün bu ipin Abdullah Öcalan’ın idamı için atıldığı düşünüldü. Oysa bu ip Abdullah Gül’ün kuyudan çıkarılması için atılmıştı” dedi.

BAŞBAKAN DİN DEVLETİNE KARŞI DEĞİL
Gül için “Özü sözü bir” denemeyeceğini belirten Baykal, Başbakan’ın “İslam’ın ılımlısı olmaz” sözünü hatırlatarak, Başbakan’ın dini devlete değil, dozuna itiraz ettiğini söyledi. Baykal, “1000 yıldır müslümanız ve öyle kalacağız” dedi ve Gül’ün cumhurbaşkanlığının laik sistem karşıtı süreci hızlandıracağını iddia etti.
“Ilımlı İslam” sözüne de alışıldığını belirten Baykal, Türkiye’nin artık laik devlet olarak algılanmaktan çıktığını belirterek, “Biri bir gün der ki; kaldırın bunu, dinimiz neyse oyuz” dedi.


AKP’Lİ ADAYA OY VERECEKTİM
“Başbakan beni telefonla arayıp görüşmek istemişti. Ancak bu görüşme gerçekleşmemiştir. Gül’ün adaylığı kimse ile istişare edilmedi, bu konuda bir uzlaşı olmadı.

Biz böyle bir sürece katkı vermeyeceğimizi baştan söyledik” diyen Baykal, “Uzlaşmayla belirlenseydi, AK Parti’nin cumhurbaşkanı adayına oy verecektim” dedi.

“Cumhurbaşkanlığı seçimi 1. turunda DSP’nin TBMM’ye girmesi sizde hayal kırıklığı yarattı mı?” sorusuna ise Baykal, “Her parti karar alıp uyguluyor. Bu DSP’nin bileceği iştir. Ancak CHP’nin tavrı doğrudur” diye konuştu.


Baykal'ın sözleri şöyleydi:
Erdoğan, Gül'ün önünü kesememiştir. Bir siyasi parti Gül'ün önünü açarak büyük bir hata yaptı. Birileri ona yürü diyor. Onun arkasındaki güce bakmak lazım. Gül'ün cumhurbaşkanı laik sistem karşıtı süreci hızlandıracak. Toplumun tepkileri normaldir.
Bakın birinci tur gitti. 341 oy aldı. İkinci turdan sonra bu iş bitecek. Uzlaşmayla belirleselerdi bir AKP'liye oy verecektim. Sayın Ahmet Necdet Sezer'e büyük saygı duyuyorum. Tarihi bir görev yaptı. Sayın Sezer, başımız dik olarak cumhurbaşkanımızdı diyerek anacağımız bir isimdi.
Muhalefet Türkiye'nin sorunlarını iyi analiz edemedi. Gül'ün oraya gelmesi sakıncalıysa sakıncalıdır. Sakıncalı ama gelsin demek olmaz. Sakıncalıysa gereğini yapmak zorundasın. Tutarlı ol. Sakıncalı değil diyorsan bunu önceden söyle. Biz kimseyi yanıltmadık. İlkeli tutumumuzu sürdürdük. Meydanlarda ip atıldı. O gün bu ipin Abdullah Öcalan'ın idamı için atıldığı düşünüldü.
Oysa bu ip Abdullah Gül'ün kuyudan çıkarılması için atılmıştı. Teşekkür ederim! "

Dikkat! Nokia E 50 sizi de yakmasın!

Nokia'nın işadamlarına yönelik ürettiği E 50 serisi, kullanıcılarının kâbusu oldu. Hayatları altüst olan işadamlarının kimi eşini, kimi de işini kaybetti. İşte bir arızanın yaşattığı azizlikler:

"Nokia'nın E 50 model cep telefonu hayatımı altüst etti. Hem 20 yıllık müşterimi kaybettim. Hem de eşimle boşanmanın eşiğinden döndüm."

Bu sözler Adana'nın önde gelen işadamlarından Güney ve Güneydoğu Genç İşadamları Federasyonu Başkanı (GİAF) Selçuk Tanrısever'e ait.
Nokia'nın işadamlarına yönelik ürettiği E 50 serisi, kullanıcılarının kâbusu oldu. Teknik bir arıza içeren telefonlarda, gelen aramalar yanıtlandığında otomatik olarak hoparlör açılıyor ve kilitleniyor. Karşı tarafın sesini bir anda tüm çevrenizdekiler duymaya başlıyor. Telefonu ancak bataryasını çıkartarak kapatabiliyorsunuz. Nokia E 50 yüzünden başı ağrıyan tek işadamı Tanrısever değil.

İsminin açıklanmasını istemeyen İzmirli bir işadamı da yılda 2 milyon dolar mal satacağı müşterisini Nokia E 50 yüzünden kaybetti. Sorunun birçok kişiyi mağdur ettiğini duyan Tanrısever, başkanı olduğu GİAF üyeleriyle irtibata geçip mağdurları tespit ediyor.
Tanrısever, 550 üyesi olan federasyondan en az 10'a yakın mağdur çıktığını söylüyor. Nokia, 2006'da "For Business E 50" ismini verdiği cep telefonlarını işadamlarına yönelik olarak piyasaya sürdü. Gelişmiş ajanda sistemi, yüksek çözünürlükte fotoğraf ve internet kullanımını kolaylaştıran özelliklere sahip E 50, kısa sürede birçok işadamının cebine girmeyi başardı.
Ancak bu telefon işadamların kâbusu oldu. Kiminin evliliği tehlikeye girdi, kimi ise milyonlarca YTL zarara uğradı. 'Müşterim hakaretleri duydu' Çünkü telefon, bugüne kadar görülmemiş bir teknik arıza içeriyor. Gelen aramaların yüzde 30'unda yanıtla tuşuna bastığınızda telefon hoparlör sistemine geçiyor. Karşı tarafın sesi bir anda herkes tarafından duyulmaya başlıyor.
Telefon aynı anda kilitlendiği için de tuşa basıp aramayı sonlandırmak mümkün değil. Tek çözüm bataryayı çıkarmak. Tabii bataryayı çıkarana kadar karşı tarafın tüm konuşmaları etrafta duyuluyor. Nokia'ya maddi ve manevi tazminat davası açmaya hazırlanan GİAF Başkanı Selçuk Tanrısever, telefonu yaklaşık 1 yıl önce aldığını söylüyor.
"İşadamlarına hitap ettiği için bu telefonu aldım" diyen Tanrısever, başına gelenleri şöyle anlatıyor: "Telefonun sık sık ekranı kilitleniyordu. İlk başlarda pek önemsemedim. Daha sonra yaklaşık 500 bin YTL'lik çekini ödemekte zorlanan bir müşterim ile yemek yiyorduk. Borcunu tam ödemek üzereyken telefonum çaldı. Arayan muhasebe müdürümdü. Telefonu açar açmaz hoparlör de açıldı. Muhasebe müdürüm durumdan habersiz, karşımda oturan müşterimin ismi de vererek 'O şerefsiz borcunu ödemiyor mu hâlâ' benzeri bir sürü şey söyledi. Telefon kilitlendiği için kapatmam imkânsız hale geldi. Hemen bataryayı çıkarmayı denedim. Tabii uzun bir süre adam kendine edilen hakaretleri duydu. Sonuçta ben paramı tahsil edemediğim gibi 20 yıllık müşterimi de kaybettim."

Nokia E 50, Tanrısever'in özel hayatında da sorunlara yol açmış. Tanrısever eşiyle yaşadığı ve boşanmanın eşinden döndüğü olayı da şöyle anlatıyor: "Eşimle tatile giderken aynı sorunu tekrar yaşadım. Arayan sigorta işlerimizi yapan bir bayandı. Yine telefon hoparlöre geçip kilitlendi. Karşıdaki bayan samimi konuşunca da eşimle aram açıldı. Telefonu geri götürdüğümde bu seride böyle bir hata söz konusu olduğu kabul edildi. Tam 6 kez telefon servise gidip geldi ama sorun değişmedi. Ben tüm bu sorunlar için maddi ve manevi tazminat hakkımı kullanacağım."

2 milyon dolar kaybetti
İsmini açıklamak istemeyen İzmirli bir işadamının başına gelenler de Tanrısever'in yaşadıklarını aratmıyor. "Bu telefon yüzünden 2 milyon dolar kaybettim" diyen işadamı da yaşadıklarını şöyle anlatıyor.
"Fuar sırasında İspanyol bir şirketin Türkiye temsilcisi ile çok güzel bir anlaşma yaptık. 1 yıl boyunca yaklaşık 2 milyon dolarlık mal satacaktık. Anlaşmanın son ayrıntılarını tamamlamak için müşterimizle tekrar bir araya geldik. Tam bu sırada imzayı atıp atmadığımızı merak eden ortağım aradı ve 'Kekliği avladın mı' tarzı bir sürü söz etti. Bunu duyan müşteri direkt olarak masadan kalkarak gitti."

'Ürünü değiştiriyoruz'
Nokia Pazarlama Müdürü Çiçek Uyansoy, "Sorunu giderilemeyen Nokia E 50'leri yenisiyle değiştiriyoruz. Kullanıcılar böyle bir sorunla karşılaştığında Nokia servislerine iletsinler.
Hatalı ürünlerin geri çağrılması konusunda Nokia Türkiye ofislerinin bir karar vermesi söz konusu değil. Ama bize gelen Nokia E 50 şikayetleri genele oranla çok abartılı bir rakamı ortaya koymuyor" dedi.