30 Eylül 2007 Pazar

Hokkabaz değil jonglör!


2. Jönglörlük Festivali pazartesi günü başlıyor. Festival komitesinden Deniz Soyarslan "Bizi hokkabaz, palyaço, soytarı sanıyorlar" diyor.

Top, lobut, halka, kumaş, sopa, ateş çeviren jonglörler... Onlardan işin püf noktasını kapmaya çalışan gençler... İpe tırmanan bir kadın trapezci... Çello çalan bir müzisyen... Davul çalan bir grup... Ateş etrafında dans edenler... Tüm bu "kareler" 1-7 Ekim tarihinde düzenlenecek Sundance 2. Jönglörlük Festivali'nde yaşanacak.

Antalya Tekirova Sundance Camping'de gerçekleştirilecek festivale yurtiçi ve dışından 500'e yakın jonglörün katılması bekleniyor. Etkinliğin amacı profesyonel jonglörlerin ve jonglörlük öğrenmek isteyenlerin tanışıp yeteneklerini sergileyebilecekleri bir ortam yaratmak. Festival komitesinden Deniz Soyarslan "Türkiye'de alışılmış festival formatlarının dışına çıkıyoruz. Hangi saatte hangi gösterinin olacağı o an belirleniyor. Amatör biri birden sahneye çıkabiliyor ve profesyonel jonglörle birlikte top çevirmeye başlıyor. İzleyici yok. Herkes katılımcı. Jonglörlük yapmayı bilmeyenler öğrenecekler. Genç müzisyenlerle şarkılar söylenecek. Ben de geçen yıl olduğu gibi belki yine trapez yapacağım" diyor.

Rock, caz, film festivallerine alışkınız ama jonglörlük festivali düzenlemek nereden çıktı?

Bir jonglör arkadaşım Avrupa Jonglörlük Festivali'ne gitti. Farklı ülkelerden gelen jonglörlerle tanıştı. O ortamı bize ballandıra ballındıra anlattı. Birkaç yıl sonra İngiltere'ye sualtı arkeolojisi mastırı yapmaya gittim. Ülkeye varır varmaz arkadaşımın festivalde tanıştığı jonglörlerle iletişime geçtim. Onlarla birlikte Avrupa'daki jonglörlük festivallerini gezdim. Baktım ki mastırı sadece festivallere gitmek için kullanıyorum, bıraktım okulu.

"Sirk okuluna jonglör olacağım diye girdim, trapezci çıktım"

Jonglörlük uğruna mı bıraktınız?Evet. İngiltere'de sirk okulu Circomedia'ya girdim. Gel gör ki jonglör olacağım diye girdim, trapezci çıktım. Ancak jonglörlüğü de bırakmadım. Contact juggling (topları vücutta kaydırarak yapılan jonglörlük) yapıyorum. Ayrıca lobut da çeviriyorum. Ben yurtdışında festival festival gezerken şu an festival komitesinde birlikte görev aldığımız arkadaşım Enis Yuğnak, Bilkent Üniversitesi'nde Türkiye'nin ilk jonglörlük kulübünü kurdu. Sonra farklı üniversitelerde yine jonglörlük kulüpleri açıldı. Jonglörlerin katıldığı buluşmalar düzenlendi. Benim Türkiye'ye dönmemle birlikte "Biz de festival isteriz" sesleri yükseldi. Sonunda yer olarak Sundance Camping'i seçtik.

Festivale talep var ki ikincisini yapıyorsunuz. İlkine kaç kişi geldi?

300'den fazla kişi. Bu yıl 500 kişiyi bulur herhalde. Katılımcı sayısı artınca süre de uzadı. Geçen yılki festival üç gün sürmüştü. Festivale katılım ücreti de uygun olunca ilgi artıyor. Yedi gün boyunca çadırlarda kamp kurmanın bedeli 55 YTL.

"Sadece jonglörlük yaparak para kazanmak mümkün"

Türkiye'de jonglörlük yaparak geçinmek mümkün mü?

Gitgide ilgi artıyor. Bu da parayı getiriyor. Sadece jonglörlük yaparak kazandığınız parayla geçinebilirsiniz. Alışveriş merkezlerinin açılışlarına, fuarlara, festivallere, şenliklere, düğünlere, şirket organizasyonlarına katılıyoruz. Bir de sayımız az olduğu için işi kaçırmak gibi derdimiz yok.

26 Eylül 2007 Çarşamba

Tutankamon’un mezarından meyveler çıktı



MISIR’da firavun Tutankamon’un mezarında 3 bin yıllık ve iyi korunmuş 8 sepet meyve bulundu.
Mısır Eski Eserler Yüksek Konseyi, “Keşfi, Konsey Başkanı Zahi Havas başkanlığında bir Mısırlı arkeolog ekibi yaptı. 50 santimetre sepetlerde bulunan meyveler, Krallar Vadisi’ndeki Tutankamon mezarının hazine odasından çıktı. Eski Mısır’da ölülere sunulan bir tür hurma olan palmiye meyvesi hâlâ iyi durumda” diye konuştu.
Mısırlı arkeologlar da kazılarda ayrıca 20 adet bir metre yüksekliğinde armut biçimli kaplara rastlandığını, bunların firavunun öteki dünyaya yolculuğu için erzakla doldurulmak üzere konulduğunu söyledi

Amerikan modası yeniden canlandı

1950’lerde başta ABD olmak üzere dünyayı kasıp kavuran Chevrolet, kendini yeniliyor.

Güney Koreli Daewoo’yu satın aldıktan sonra Avrupa pazarı için bildik modeller üreten Chevy, asıl yönünü yeni göstermeye başlıyor. Avrupa pazarına 1949 yılında ABD’de piyasaya sunduğu Chevy Banliyo modelinin retrosu HHR ile gelen Amerikalı marka, 3-4 bin adetlik satış hedefliyor.
Avrupa pazarında satışına yeni başlanan HHR, ABD’de 2005 yılından bu yana satılıyor. Bugüne kadar 200 bin adetin üzerinde satılan bu model, kendi fan kulubünü dahi yarattı.

Türkiye’de satışına 2008 yılında başlanacak HHR’da 170 beygir gücünde 2.4 litre hacminde benzinli motor kullanılıyor. aracın Avrupa ve Türkiye pazarı açısından en büyük dezavantajını da bu oluşturuyor.
Türkiye’de 2.4 litrelik motora sahip araçlar vergilerin etkisiyle 80 bin YTL’den ucuza satılamıyor.

EN BÜYÜK ENGEL VERGİLER
Bu nedenle aracın Türkiye’de çok satması beklenmiyor. Ama ABD’de bu arıcın ticari versiyonu da üretiliyor. GM Türkiye, HHR Panelvan’ı Türkiye pazarına ithal etmeyi başarırsa, satışlarında ilginç bir artış yaşayabilir.

FİLMLERDEN ÇIKMIŞ GİBİ
Chevrolet’in HHR, 1950’lerin filmlerinden fırlamış gibi duruyor. Sanki biraz sonra aracın içinden ya gangsterler ya da Meksikalı bakkal inecek. Tabii HHR, dış görünüşüyle 1950’leri çağrıştırıyor. Aracın donanımı tamamen modern.
CD çalardan, MP3 çalar bağlantısına, ABS’den ESP’ye kadar tüm teknik donanımlarıa sahip. ABD’nin popüler tüketici rehberlerinden Kelley Blue Book, HHR’ı “18 bin doların (Yaklaşık 22 bin YTL) altına alınabilecek en harika 10 araç” arasında gösterdi.

Derbi Kanunları

Sezonun ilk derbisini kazanmak isteyen Siyah-Beyazlı teknik heyet, fizik kondüsyon olarak hazır olduklarını belirtirken motivasyon için harekete geçti.
Futbolcularla tek tek ve toplu halde görüşmeler yapılıp uyarılarda bulunuluyor Beşiktaş’ta Galasaray derbisi öncesinde adeta kırmızı alarm verildi.
Fizik kondisyon olarak hazır olduklarını söyleyen teknik direktör Ertuğrul Sağlam ve genel menajer Sinan Engin çalışma saatleri dışında da futbolcularla bir araya gelerek derbi öncesinde psikolojik yükleme yapıyor. Tecrübelerini oyuncularla paylaşan Ertuğrul Sağlam ve Sinan Engin, son olarak 5 maddelik derbi stratejisi hazırladı.

İşte Ertuğrul Sağlam ve Sinan Engin’in derbi talimatları:

KAZANIN SUSTURUN
TÜRKİYE’nin en iyi oyuncularından kurulu bir ekibiz. Son maçlarda aldığımız istikrarsız sonuçlar eleştirileri beraberinde getirdi. Galatasaray’ı yenersek spekülasyonların hiçbiri kalmaz. Türkiye’nin en kaliteli ekibi olduğunuzu göstermek için Galatasaray maçı iyi bir fırsat. Bu maça kendinizi özel olarak hazırlayın.

HAKKINI VERİN
GALATASARAY karşısında, galibiyetten başka bir şeyi aklınıza getirmeyin. Defans yapmaya hücumdayken başlayacağız. Rakibimizi presle yıldıracağız. Beraberliği dahi düşünmeyin, kendinize güvenin ve üzerinize giydiğiniz Beşiktaş formasının hakkını verin.

LİDER OLACAKSINIZ
CUMARTESİ günü Ali Sami Yen’de sevinen taraf biz olacağız. Galatasaray gibi güçlü bir ekibi evinde mağlup ederek liderlik koltuğunu devralmak çok önemli. Bu galibiyet aylarca konuşulur. Galatasaray’ı yenin ve söylentilere son noktayı koyun. Bu galibiyet Şampiyonlar Ligi maçları öncesinde de bizim için çok büyük moral olur

SEYİRCİYİ UNUTUN
ÜÇ büyükler için taraftarın büyük önemi var. Galatasaray cezası sebebiyle bize karşı seyircisiz oynayacak ama bu sizi etkilemesin. Uzun zamandır seyircisiz oynuyorlar ve bu duruma alıştılar. Kağıt üzerindeki bu avantajı görmezlikten gelerek her zamanki derbilerden farklı olmadığını düşünün.

KART GÖRMEYİN
ÜÇ kulvarda başarı hedefliyoruz ve birbirinden zorlu maçlar oynuyoruz. Gereksiz sertliklerden ve özellikle de kart görmekten kaçının. Önümüzdeki haftalarda cezalı ve sakat futbolcuların sayılarının artması bizim için dezavantaj olur. Rakibin sertlikleri ve tahrikleri durumunda ise profesyonelliğinizi bozmayın.

Akdağ uyardı: Hekim sıkıntısı tehlikesi var

Ülkenin yakın geleceğinde hekim sıkıntısı yaşanacağı alarmını veren kişi, Sağlık Bakanı olunca ortaya hem tuhaf bir tablo çıkıyor, hem de ciddiyeti artıyor.
AK Parti'nin 22 Temmuz'daki seçim başarısında ciddi payı olduğu Ankara'da genel kabul gören Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Radikal'e yaptığı açıklamada, "Türkiye'nin önündeki on yıllarda sağlık açısından en büyük riski hekim yetersizliği. Bunu 9'uncu Kalkınma Planı'na da aldık. Ancak aşamadığımız sorunlar var" dedi. Akdağ'ın bir yandan sağlıkta ikinci beş yıllık eylem planını ABD dönüşü ardından Başbakan Tayyip Erdoğan'a sunmaya hazırlanırken, diğer taraftan hekim sıkıntısı tehlikesinden söz etmesi ortada bir çelişkinin yaşandığını gösteriyor.

'Hasta ilgi görmüyor'
Bakan Akdağ bu tabloyu ve yaşanan sıkıntının kaynağını şöyle açıklıyor:
"Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Avrupa Bölgesi'ne bağlı 53 ülke var. Doktor başına düşen kişi sayısında, sadece Arnavutluk'un, o da az farkla önünde 52'nci sıradayız. Avrupa ortalaması 100 bin kişiye 300 hekim; bizde 150. Bu durumda ne doktor hastayla gerektiği gibi ilginecek zaman bulabiliyor, ne de hasta gerektiğince ilgi görebiliyor.


Sorunumuz tıp eğitiminde. Türkiye'de tıpta öğretim üyesi açısından sorunumuz yok, sorun öğrenci sayısında. Almanya'da bir öğretim üyesine 22 öğrenci, Fransa'da 12 öğrenci düşüyor. Türkiye'de bir öğretim üyesine 3.6 öğrenci düşüyor. Yani öğretmen çok, öğrenci yok. 1986'da Türkiye'deki tıp fakültelerinde 1870 öğretim üyesine her yıl 5 bin öğrenci eğitim alıyorken, şimdi 9 binden fazla öğretim üyesi var, 4 bin 500 öğrenci eğitim alıyor.

Üniversite sınavlarında tıp fakültelerine daha fazla öğrenci alınması yolunda YÖK'e başvurularımıza yanıt alamıyoruz. YÖK'le diyaloğumuz yok. Daha önceki başkan Kemal Gürüz'den randevu talep ettim, alamadım. Sayın Erdoğan Teziç'le bir kere telefonda konuştum. "Hocam, siz 15 sene sonra YÖK başında olmayacaksınız, ben de bakan olmayacağım. Ama 15 sene sonra Türkiye'de yeterli hekim kalmayacak" dedim. Teziç bana YÖK'ün hükümetle olan kadro anlaşmazlıklarından söz etmeye başladı. Bir yere varamadık.

YÖK'ün daha fazla öğrenci almayı kabul etmesi durumunda, mekân sorununu aşmak için önlemler düşünüyoruz. Sağlık Bakanlığı'na bağlı kamu binalarını tıp fakültelerinin kullanımına vereceğiz; Batı'daki örnekleri inceledik, gerektiğinde onlar da öyle yapmışlar. Daha fazla hekim yetiştirmek zorundayız. Tıp eğitimi uzun, bugün başlasak sonucu altı-yedi yıl sonra alabileceğiz.

Öğretim üyeleri sistemine yönelik önlemler düşünüyoruz. Öğretim üyelerinin hastanelerde özel muayene, ameliyat yapmalarına yönelik önlemler alacağız. Uzman doktorlar gibi, ya özel, ya hastane hizmetini tercih etmelerini isteyeceğiz. Tabii üniversitelerde kalanların döner sermaye paylarını artırmaya yönelik önlemler de var." Sağlık Bakanı Akdağ'ın söyledikleri üniversitelerde yankı bulacak, tartışmaya yol açacak türden. Verdiği rakamlar çarpıcı. Türk Tabipleri Birliği yıllardır tıp fakültelerindeki eğitimin niteliğinden haklı olarak yakınıyor. Ama bunun sonucu eğitim kalitesinin yükseltilmesi değil, öğrenci sayısının yükseltilmemesi oluyor.


Yeni eylem planı
Bakan Akdağ'ın yankı ve tartışmaya yol açacak başka düşünceleri de var. Bunları 'Sağlıkta İkinci Eylem Planı' başlığı altında, ABD temasları dönüşünde Başbakan Tayyip Erdoğan'a sunacağını söylüyor. Bakan Akdağ'ın Radikal'e açıkladığı plandaki bazı unsurlar daha önce kısmen kamuoyunca paylaşıldı. Bazı unsurlar ise ilk kez duyuluyor. Bakan Akdağ, planı dört ana başlık altında topluyor. Bunlar şöyle:

1- Sağlıklı yaşam ve sağlığın promosyonu:
"Halkın sağlıklı yaşam konusunda bilinçlendirilmesi ve farkındalığın artırılması, yaşam alanıyla ilgili davranışlarının değiştirilmesi' amaçlanıyor. Dünya Sağlık Örgütü'nün kabul ettiği yedi ilke esas alınacak. Bunlar,
1- Şişmanlıkla mücadele,
2- Doğru beslenmenin özendirilmesi,
3- Spor ve egzersizin özendirilmesi,
4- Sigara ile mücadele,
5- Alkolizm ile mücadele,
6- Yüksek tansiyonla mücadele,
7- Kolestrol ve kan yağlarıyla mücadele.

Bu amaçla Sağlık Bakanlığı'nda sağlığın Geliştirilmesi Dairesi' adıyla yeni bir düzenlemeye gitmeyi planlıyoruz. Sosyolog, antropolog ve iletişimcilerin de yer alacağı bu birim, deyim yerindeyse, sağlıklı yaşamın özendirilmesi, reklamı için çalışacak.

2- Sağlık hizmetlerine acil erişim ağı:
"Sağlık bakanlığını devraldığımızda 480 kadar 112 servisine bağlı ambulans vardı. Bunu 1200'lere çıkardık. Şimdi hava ve deniz ambulansı alanında yoğunlaşacağız. Hava ambulansı için ihale açtık, ama tek başvuru olunca iptal ettik. Şimdi iki uçak ve 16 helikopter için ihale açıyoruz. Ama bunları biz almayacağız; Sağlık Bakanlığı bunların işletmesiyle ilgilenmeyecek. Hizmet ihalesi açıyoruz. Şartlarımızı ortaya koyacağız ve denetleyeceğiz. Ankara, İstanbul, İzmir, Antalya, Diyarbakır ve Erzurum'da hava ambulans merkezleri kurulacak. Halen İstanbul ve Çanakkale'de dört adet bulunan deniz ambulansı sayısı da 16'ya çıkacak.
Ek olarak Trabzon, Samsun, İzmir, Mersin, Antalya ve İskenderun'a da deniz ambulans merkezleri planlıyoruz.

3- Aile hekimliğinin yaygınlaştırılması: Aile hekimliğinin pilot uygulamalarından genellikle iyi sonuçlar aldık. 2008'in ilk çeyreğinde 22 ilde uygulamaya geçilmiş olacak. Şimdi kademeli olarak 2009 sonu ve 2010'un ilk yarısı hedefleri koyuyoruz önümüze. 2010 ortasında bütün Türkiye'de aile hekimliği yaygınlaşmış olacak. Yaklaşık 20 bin hekim bu alanda çalışıyor olacak.

4- Hastane birlikleri: Kamu hastanelerini 'hstane birlikleri' altında örgütlemeyi planlıyoruz. Küçük ve orta büyüklükte illerde tek, büyük illerde birden fazla birlik olmak üzere. Her birliğin bir mütevelli heyeti olacak. Mütevelli heyetinde bakanlıktan iki üye, il genel meclisinden iki üye, valilik, sağlık il Mmdürlüğü ve ticaret ve sanayi odasından bir üye olacak.
Her üyenin özelliği tanımlı olacak. Örneğin, il genel meclisi üyelerinden birinin deneyimli bir hukukçu, diğerinin mali müşavir olması aranacak. Üyeler üç yıllığına seçilecek. Birlik ve hastanelerin yönetimi bu heyette olacak. Bakanlık performans kriterine göre denetleme yapacak. Performans kriterlerinde hasta memnuniyeti anketlerinin önemli payı olacak."

Tedavi üsleri
İkinci Eylem Planı, özellikle büyük şehirler için yeni bir kavram daha getiriyor. Hem hastaları aile hekimliği, sağlık ocağı hizmetlerine daha çok yönlendirmek, hem de hastaneleri şehir trafiğinin yoğunluğundan çıkarmak için 'tedavi üsleri' denebilecek dev örgütlenmelere gidilmesi planlanıyor. Akdağ, "İstanbul ve İzmir'de yer arayışımız devam ediyor" diye açıklıyor; "Ama Ankara'da temel çalışmalar tamamlandı.
Etlik ve Bilkent olmak üzere iki dev tedavi kampüsü (yerleşkesi) kuruyoruz. Etlik'teki 1 milyon 400 bin, Bilkent'teki 1 milyon metrekare üzerinde kurulu olacak. Beş yıl içinde inşa edilip tedaviye başlayacağını düşünüyoruz. Bunlar bitince, şehir içinde yer alan Numune, Yüksek İhtisas, Büyük Doğumevi gibi hastaneleri başka şekilde değerlendirme yoluna gidilecek. Zaten biliyorsunuz, artık şehir merkezlerinde özel hastane kurulmasına da kısıtlamalar ve özel koşullar getirdik. İkinci dönemimizde Türkiye'nin sağlık alanındaki yapısal dönüşümünü tamamlamayı hedefliyoruz."
Akdağ'ın sıraladığı hedeflerin ekonomik ve sosyal boyutları da var kuşkusuz. Bu dev projelerin bütçelenmesi, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın cari açık, borçlanma ve büyüme dengeleri arasında kendisine nasıl bir yer bulacak? Bir yandan YÖK, diğer yandan şehirleşme sorunları arasında ve Türk Tabipleri Birliği gibi meslek kuruluşlarının muhtemel muhalefeti altında, Türkiye halkına daha adil, daha nitelikli ve daha ucuz sağlık hizmeti sunabilecek mi? Akdağ, "Hallederiz" iyimserliğinde. Birlikte göreceğiz.

25 Eylül 2007 Salı

Boğaziçi Köprüsü trafiğe kapatılacak

Boğaziçi Köprüsü, yapılacak bakım çalışmaları nedeniyle, 30 Eylül Pazar günü 4 saat trafiğe kapatılacak.

Boğaziçi Köprüsü, yapılacak bakım çalışmaları nedeniyle, 30 Eylül Pazar günü 4 saat trafiğe kapatılacak. Karayolları 17. Bölge Müdürü Yakup Dost yaptığı yazılı açıklamada, ''Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet Köprüleri Davranış Analizleri ile Genel ve Lokal Teknik Muayenelerinin Yapılması İşi'' kapsamında Boğaziçi Köprüsü'nün hassas geometrik ölçümünün yapılacağını bildirdi.

Ölçüm çalışmaları sırasında işin tekniği gereği köprü üzerinde hareketli trafik yükü bulunmaması gerektiğini belirten Dost, bu nedenle Boğaziçi Köprüsü'nün 30 Eylül Pazar günü 02.00-06.00 saatleri arasında tamamen trafiğe kapatılacağını kaydetti.
Bu saatler arasında Avrupa ile Asya yakası arasındaki geçişlerin Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nden sağlanacağını bildiren Dost, sürücülerden alternatif yolları kullanmalarını ve yol üzerindeki trafik işaretlerine titizlikle uymalarını istedi.

A. Şener: Ben şık olanı yapacağım

AK Parti'nin üniversitelerdeki türban yasağını yumuşatmak amacıyla YÖK'ün başına getireceği iddia eden eski Bakan Abdullatif Şener ne yapabileceğini şöyle açıkladı...

AK Parti'nin üniversitelerdeki türban yasağını yumuşatmak amacıyla YÖK'ün başına getireceği iddia edilen Abdüllatif Şener, "Bakanlık yapmış birisi hiç bürokratlık yapar mı? Bu şık olmaz. Ben de şık olanı yapacağım. Yapacaksam adam gibi ya siyaset yaparım ya hocalık" diyerek iddiaları yalanladı.

22 Temmuz seçimlerinde AK Parti'den milletvekili adayı olmayan eski Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, AK Parti'nin YÖK Başkanı adayı olacağı yönündeki iddiaları İHA'ya değerlendirdi.
TOBB Üniversitesi'nde hocalık yapmaya başlayan Şener, YÖK Başkanlığı'na kapıları kapattı. Şener, isminin YÖK Başkanlığı için geçmesiyle ilgili olarak, "Birileri böyle bir formül bulmuş, konuşmuş olabilir. Birtakım değerlendirmeler yapılabilir. Ancak benim bakış açıma göre YÖK Başkanlığı da olsa bürokrasiyi tercih etmem doğru olmaz" diye konuştu.

Şener, iddialarla ilgili şu değerlendirmelerde bulundu: "Bakanlık yapmış birisi hiç bürokratlık yapar mı? Şık olmaz. Ben şık olanı yapacağım. Bürokrasi benim açımdan doğru bir tercih olmaz. Yapacaksam adam gibi siyaset yaparım ya da hocalık yaparım. Benim bakış açıma göre YÖK Başkanlığı da olsa bürokrasiyi tercih etmem doğru olmaz."

Sevgili Atatürkçüğüm


İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi Medya ve İletişim Sistemleri Bölümü araştırma görevlisi Esra Elmas`ın ilköğretim okulu öğrencilerinin Atatürk algılarını araştırdığı tez çalışması, "Sevgili Atatürkçüğüm" adlı kitapta toplanarak piyasaya çıktı.

İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi Medya ve İletişim Sistemleri Bölümü araştırma görevlisi Esra Elmas`ın ilköğretim okulu öğrencilerinin Atatürk algılarını araştırdığı tez çalışması, "Sevgili Atatürkçüğüm" adlı kitapta toplanarak piyasaya çıktı.

Elmas, Hayykitap`tan çıkan kitaba konu olan çalışması kapsamında ilköğretim okulu öğrencilerine "Atatürk sizce nasıl biri?", "Onu en çok hangi özelliği ile hatırlıyorsunuz?", "Şu an yaşasaydı hayatımızda neler değişirdi?" şeklinde sorular yöneltti.

Kitaba göre, "Atatürk sizce nasıl biri?" sorusu yöneltilen çocukların yüzde 85`i "borçlu olunan kişi" olarak tanımladı.

Atatürk`ün "kurtarıcı", "lider", "güneş", "ışık", "zeki", "akıllı", "ileri görüşlü" ve "kahraman" tanımları da çocukların zihinlerinde ilk sıralarda yer aldı.

Çocuklar, "Onu en çok hangi özelliği ile hatırlıyorsunuz?" sorusuna da ilk olarak "Dayısının çiftliğine gidişi ve köyde okul olmayışıyla hatırladıkları" şeklinde cevap verdi.

Çocuklar, Atatürk`ü ayrıca matematik derslerindeki başarısı ve Trablusgarp savaşı ile kalbine isabet eden kurşundan kurtuluşu ile hatırladı.
"Atatürk yaşıyor olsaydı hayatınızda bir fark olur muydu?" sorusuna çocukların yüzde 93`ü "evet" cevabını verirken, "Atatürk yaşıyor olsaydı hayatımızda ne değişirdi?" sorusuna yüzde 66 oranında "Atatürk yaşıyor olsaydı AB`ye girmiş olurduk" şeklinde görüş bildirdi.

Bu soruya verilen cevaplar arasında "Modern bir ülke olurduk", "Çarşaflı insan kalmazdı", "Herkes okurdu", "Çocuk sevgisi daha fazla olurdu" ve "Kadınlar dayak yemezdi" gibi seçenekler de en üst sıralarda yer aldı.

Dil Bayramı 75 Yaşında

Dil Bayramı`nın 75. yıl dönümü etkinlikleri, yarın Birinci Türk Dili Kurultayı`nın toplandığı yer olan Dolmabahçe Sarayı`nda başlayacak.

Dil Bayramı`nın 75. yıl dönümü etkinlikleri, yarın Dolmabahçe Sarayı`nda başlayacak.


Türk Dil Kurumu`ndan (TDK) yapılan yazılı açıklamaya göre, 26 Eylül 1932`de Birinci Türk Dili Kurultayı`nın toplandığı yer olan Dolmabahçe Sarayı, Dil Bayramı`nın 75. yıl dönümü dolayısıyla Cumhurbaşkanı Abdullah Gül`ün himayesinde çeşitli etkinliklere ev sahipliği yapacak.

75. Dil Bayramı`nın açılışı, yarın Cumhurbaşkanı Gül tarafından gerçekleştirilecek. Açılış töreninde, TBMM Başkanı Köksal Toptan, Devlet Bakanı Prof. Dr. Mehmet Aydın, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı Prof. Dr. Sadık Tural ve Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Dr. Şükrü Haluk Akalın da konuşacak.

Açılışın ardından TBMM Başkan Vekili Nevzat Pakdil`in oturum başkanlığını yapacağı "Siyaset Dilinde Türkçe" konulu oturum gerçekleştirilecek. Oturumda, Haluk Koç, Gürcan Dağdaş, Ahmet Tan, Bülent Akarcalı, Ekrem Erdem ve Candaş Tolga Işık konuşmacı olarak yer alacak.

Aynı gün "Sağlık Dilinde Türkçe" konulu oturum yapılacak. Prof. Dr. Erol Göka`nın başkanlığını yapacağı oturumda, Prof. Dr. Utkan Kocatürk, Prof. Dr. Erol Belgin, Prof. Dr. İlter Uzel, Prof. Dr. Ayla Bayık, Prof. Dr. Cengiz Yakıncı ve Mustafa Şerif Onaran konuşmacı olacak.

Dolmabahçe Sarayı`nın bahçesinde aynı akşam TBMM Başkanı Toptan, Devlet Bakanı Aydın, Kültür ve Turizm Bakanı Günay ile devlet erkanı, yazar, şair, sanatçı ve basın-yayın dünyasından seçkin isimlerin bir araya geleceği "75. Yıl Dil Bayramı Özel Programı" TRT`nin katkılarıyla yapılacak.

3 gün sürecek etkinliklerin 2`nci günü olan 27 Eylül`de, "Kitle İletişim Araçlarında Türkçe" konusu ele alınacak. RTÜK Başkanı Zahid Akman`ın başkanlığını yapacağı oturumda, TRT Genel Müdür vekili Ali Güney, Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Hilmi Bengi, Hasan Celal Güzel, Hakkı Devrim, Defne Samyeli, Oğuz Haksever ve Tansu Polatkan konuşmacı olacak.

Aynı gün "Sanat Dilinde Türkçe" başlıklı oturumun başkanlığını Doğan Hızlan yapacak. Oturumda Kayahan Açar, Ayşegül Atik, Hülya Koçyiğit, Sezen Cumhur Önal, Timur Selçuk ve Levent Ülgen konuşacak.

"Küreselleşen Dünyada Türkçe" başlıklı oturumda da, Prof. Dr. Şiir Yılmaz`ın başkanlığında, Prof. Dr. Bedriye Saraçoğlu, Prof. Dr. Haydar Çakmak, Prof. Dr. Sacit Ertaş, Doç. Dr. Türel Yılmaz ve Yrd. Doç. Dr. Müslüme Narin konuşmacı olacak.

Etkinlikler çerçevesinde 28 Eylül Cuma günü de "Dünden Bugüne Türkçe" konulu oturum yapılacak. Başkanlığını Prof. Dr. Hamza Zülfikar`ın yapacağı oturumda, Prof. Dr. Osman Fikri Sertkaya, Prof. Dr. Zeynep Korkmaz, Prof. Dr. İgor Kormuşin ve Prof. Dr. Nurettin Demir konuşacak.

Etkinlikler "Bugünden Yarına Türkçe" başlıklı oturumla sona erecek. Prof. Dr. Recep Toparlı`nın başkanlığını yapacağı oturumda, Prof. Dr. Nizami Hudiyev, Prof. Dr. Gürer Gülsevin, Doç. Dr. Melek Özyetgin ve Doç. Dr. Erdoğan Boz konuşmacı olacak.

Yarım gün çalışan kadınlar daha mutlu

İngiltere’de yapılan bir araştırma, yarım gün çalışan kadınların tam gün çalışan kadınlara göre daha mutlu olduklarını ortaya koydu. Yarım gün çalışan evli ve çocuklu kadınlar ev kadınlarına göre de kendilerini daha iyi hissediyor.

Çalışmak, kadınları mutlu ediyor ama tüm gün ve yoğun bir tempoda olmazsa...

İngiltere’de 3 bin 800 çiftin katılımıyla 8 yılda yapılan bir araştırma, kadınların yarım gün işlerde çalışarak mutlu olduklarını ortaya çıkardı.
Hem iş hem de aile hayatını bu şekilde denge tutabilen kadınlar ev hanımlarıyla karşılaştırıldığında da kendilerini daha mutlu hissediyor.

Yarım gün çalışma çocuk sahibi olmayan kadınların da tercihi. Araştırmada yarım gün çalışan kadınların tam gün çalışan kadınlara göre, işlerinde daha çok tatmin oldukları da belirlendi.

Ücreti düşük ve kariyer yapma şansı az da olsa kadınların yarım gün çalışmaktan daha çok keyif alması araştırmacıları şaşırttı.

Bu sonuçları değerlendiren araştırmacılar, yarım gün çalışılan işlerin artırılması gerektiğine dikkat çekti.

Erkeklerse, kadınların tam tersine tam gün işlerde çalışarak daha çok tatmin oluyor ve kendilerini daha iyi hissediyorlar.

AB Euro’da Türkiye’ye yer vermedi

Avrupa Birliği, 2004’ten sonra yeni üyelerin katılımıyla değiştirilmesine karar verilen 1 Euro’luk madeni paraların arkasında yer alan Avrupa haritasında Türkiye’ye yer vermedi.

İngiltere’de yayımlanan ekonomi gazetesi Financial Times’a göre, Avrupa Birliği Komisyonu, madeni paraların arkasına Hazar Denizi’ne kadar uzanan, Türkiye’yi tamamen içine alan bir Avrupa haritası konulmasını önerdi. Ancak Avrupa Konseyi’nde, Türkiye’nin haritadan çıkartılmasına karar verildi.

“Keşke Türkiye’yi silmek bu kadar kolay olsaydı” ifadesini kullanan Financial Times, Mersin’in güneyindeki Kıbrıs’ın, Türkiye haritada yer almasın diye, yüzlerce kilometre kaydırılarak Girit’e yaklaştırıldığına dikkat çekti.

Avrupa Parlamentosu’nun bazı üyeleri de “Belarus gibi bir dikta yönetimi haritada var, ama katılım müzakereleri yürüten Türkiye yok” diyerek tepkilerini dile getirdi.

Patti Smith’le ilk randevu

Garanti Caz Yeşili konserleri kapsamında, dünyaca ünlü punk rock yıldızı Patti Smith, bu akşam Babylon’da sahne alacak.

Punk rock’ın ozanı olarak anılan Patti Smith, Avrupa’nın en önemli müzik kulüplerinden biri olan Babylon’un dokuzuncu sezon açılışına özel iki konserle İstanbullu müzikseverlerle buluşacak.

Patti Smith, PJ Harvey’den Kim Gordon ve Liz Phair’e kadar birçok kadın rock sanatçısına ilham verirken, müziği kadar hayat içerisindeki duruşu ve sanata olan yaklaşımıyla da yaşayan bir efsaneye dönüştü.

Yaklaşık 40 yıllık sanat hayatı boyunca hep kendine has biri olarak tanınan Amerikalı sanatçı, şiir ve müziği hayat tarzı olarak benimsedi. En büyük kadın rock yıldızlarından olmasına rağmen, başarı için asla cinsiyetini ön plana çıkarmaması, “kadın” değil bir “sanatçı” olarak algılanma çabasıyla da takdir gördü.

Garanti Caz Yeşili Konserleri
PATTI SMITH
25-26 Eylül 2007
Saat: 21:30
Babylon

'Ramazanda sinirlerinize hakim olun’

Ramazan ayında oruç tutan kişilerin uzun süre aç kalmalarından dolayı kan şekeri seviyelerinin düştüğü, buna bağlı olarak sinirlilik ve hiddet eğilimlerinin artabildiği belirtildi.

Klinik Psikolog Yalçın Kireçci, oruç insanların kendi nefislerine ve beden isteklerine hakim olmayı öğrenmek için bir tür antrenman olduğuna göre, oruçlu kişinin de bu bilinçle, ne kadar açlık hissetse de ne kadar kan şekeri düşse de daha dikkatli, aklı başında, hoşgörülü ve anlayışlı olması gerektiğini dile getirdi.

Yalçın Kireçci, oruç tutanlarda, uzun süre aç kalmaları nedeniyle kan şekeri seviyelerinin düştüğünü, bu durumun bazı sıkıntıları beraberinde getirdiğini söyledi.

Özellikle kan şekeri seviyesinin en düşük olduğu akşamüstü saatlerinde, oruçlu kişilerde sinirlilik ve hiddet eğiliminin artabildiğini belirten Kireçci, bu noktada orucun anlam ve amacını bilmenin önem taşıdığını ifade etti.

Kireçci, oruçlu insanın öncelikle bilinçli olması gerektiğini vurgulayarak, şöyle konuştu:“Oruç, insanların kendi nefislerine ve beden isteklerine hakim olmayı öğrenmek için bir tür antrenmandır. Oruçlu insan bu bilinçle ne kadar açlık hissetse de ne kadar kan şekeri düşse de daha dikkatli, aklı başında, hoşgörülü ve anlayışlı olmak zorunda. Zaten insanlar orucun bilincinde olduğu sürece sorun yok. Orucun bilincinde olanlar, bu dönem içinde daha duyarlı ve sakin olmaya kendilerini davet ediyorlar. İnsanlar, inançları gereği oruç tutarlar ve oruçlu olan insan kendini Allah’a daha yakın hisseder. Bu nedenle davranışların daha fazla kontrol altında tutulması gereklidir.”

Genel anlamda aç kalmasında sakınca bulunmayan kişilerin oruç tutmasının, özellikle bilimsel ruh sağlığı açısından oldukça önemli bir kişilik eğitimi anlamına geldiğini bildiren Kireçci, huzurlu, mutlu ve uyumlu bir yaşam için, insanların en güçlü içgüdülerini ya da dürtülerini denetleyebilmelerinin şart olduğunu kaydetti.

Kireçci, oruçlu insanın bütün olumsuz düşünce ve duygulardan arınması gerektiğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Oruçlu insan, bedensel isteklerini belirli bir süre için dinlendirir. Bu da oruçlu insanın kararlı ve tutarlı olmasını sağlar. Oruçluyken kesinlikle bu bilinçten uzaklaşılmamalı. Hatadan, dedikodudan, bütün olumsuz hareketlerden uzak durmaya daha fazla özen gösterilmeli. Oruç, sorun yaşamak için asla bir bahane değildir. Aksine, nefislerin denetlenememesi nedeniyle oluşan kirliliklerin silinmesi için bir fırsattır. En güçlü içgüdü ve dürtü sayılan beslenme içgüdüsünü denetlemek, insana önemli bir yetenek kazandırır. İnsanlar, oruç süresince tüm hayatı, tüm canlıları takdir etmeyi öğrenecek.”

BM’de ‘karbon salınımı’ çağrısı


Birleşmiş Milletler 62’nci Genel Kurul toplantıları iklim değişikliği konusunda bugüne kadar yapılan en üst düzey zirveyle başladı. Zirvede BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon, gelişmiş ülkelerden karbon salınımlarını azaltmalarını istedi.

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Ban Ki-Moon, BM’de düzenlenen ve 140’dan fazla ülkenin temsilcisinin katıldığı “İklim Değişikliği Üst Düzey Zirvesi”ni başlattı. Moon, sanayileşmiş ülkelerin liderlerine karbon salımlarını azaltmaları çağrısı yaptı.

Küresel düzeyde eyleme geçmenin önemini vurgulayan Moon, gelişmekte olan ülkelerin de ekonomik büyümelerini tehlikeye atmadan bu konuda adım atması gerektiğini belirtti.

Genel Sekreter, ayrıca aralık ayında Bali’de düzenlenecek BM İklim Zirvesine destek istedi. Bu yılki toplantıların gündeminde “iklim değişikliği’nin yanısıra; Darfur, Irak, Afganistan, Irtadoğu ve Kosova konuları yer alıyor.

Öte yandan, ABD Başkanı George Bush, perşembe ve cuma günleri, küresel ısınmada en fazla payı bulunan, başka bir ifadeyle en fazla karbon salımı yapan 16 ülkenin liderlerini bir araya getirecek.

KÜRESEL ISINMANIN ETKİLERİNİ YAŞAMAYA BAŞLADIK BİLE

Birleşmiş Milletler’in bu çabaları boşuna değil. Zira bilimadamları küresel ısınmanın etkilerinin düşünülenden çok daha erken hissedileceğini ve artık dünyanın bununla yaşamayı öğrenmesi gerektiğini söylüyor.
Hazırlanan yeni bir rapora göre, sıcaklıklar artacak, ani hava değişimleri daha sık görülecek, su sıkıntısı yaşanacak ve tarımda verim düşecek.
Eğer sıcaklık artışı 1,5 ila 2,5 dereceyi geçerse bitkilerle canlı türlerinin yüzde 30’u yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacak.İklim değişiklerinin esas bedelini Afrika ve Kuzey Kutbu’nu yanısıra Fiji gibi adalar ve Asya’daki nehirlerler ödeyecek.
Bu iklimsel değişikliklerden en çok etkileneceklerse yaşlılarla yoksullar olacak.

Blatt: Mahalledeki yeni çocuğum


Eurobasket 2007’de Rusya Milli Takımı ile şampiyonluğa ulaşan ve bu sezon Efes Pilsen’i çalıştıracak olan antrenör David Blatt, Avrupa’daki tecrübesine karşın Türkiye’de öğrenecek çok şeyi olduğunu belirterek, kendisini ‘mahalledeki yeni çocuğa’ benzetti.

35. Avrupa Basketbol Şampiyonası’nda Rusya’yı şampiyon yapan Efes Pilsen’in yeni antrenörü David Blatt, Türkiye’de her şeyin kendisine yeni olduğunu belirterek, “Avrupa basketbolunda çok tecrübeliyim, ama Türkiye’de mahalledeki yeni çocuğum ve öğrenecek çok şeyim var” dedi.

Cumhurbaşkanı ve YÖK Başkanı yakınlaştı

Gül’ün daveti üzerine Çankaya Köşkü’ne çıkan YÖK Başkanı Teziç, Köşk’ten ayrılırken görüşmenin sıcak geçtiği izlenimi verdi.

AK Parti hükümeti ile YÖK arasında son dönemde tırmanan gerginlik, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün YÖK Başkanı Erdoğan Teziç’le görüşmesinden sonra yumuşadı. Gül’ün daveti üzerine Çankaya Köşkü’ne çıkan YÖK Başkanı Teziç, görüşmeden sonra, Gül’ün eski bir akademisyen olması nedeniyle söylediklerini dikkatle dinleyip not aldığını, türban konusunu görüşmediklerini söyledi. Teziç, Başbakan’ın “Rektörler kendi işine baksın” çıkışına yol açan yeni anayasa taslağıyla ilgili sözlerinin ise yanlış anlaşıldığını kaydetti.

YÖK Başkanı Teziç, Cumhurbaşkanı’nın daveti üzerine bugün Çankaya Köşkü’ne çıktı. Teziç, görüşmeden sonra Köşk’ten ayrılırken gazetecilerin sorularıyla karşılaştı.
Cumhurbaşkanı’na yüksek öğretimin sorunlarını anlattığını belirten Teziç, şunları söyledi:

“Özellikle kadro ve özlük haklarımızla ilgili sıkıntıları anlattım. Dikkatle dinledi. Çözüm yollarını söyledim. 22 üniversitelik kadroların 115 üniversiteye dönüşmesinin ortaya çıkardığı sorunları aktardım. 22 üniversite ile çalıştığımızda bunun nasıl olduğunu ve 115 üniversite ile çalıştığımızda ne olacağı konusunu dile getirdim. Bu kısıtlı kadro ile üniversitelerin sorumluluklarını yerine getiremeyeceğini dile getirdim.YÖK’ün bunun altından kalkamayacağını ifade ettim. Kendisi de üniversiteye yabancı değil. Gençlik yıllarından, eski bir akademisyen. Dikkatle dinlediler. Konu bundan ibaret...”

Yeni anayasa çalışmaları ve YÖK’ü ilgilendiren bölümleri konusunda da görüşlerini açıkladığını, ancak henüz taslak netleşmediği için içerik konusunda konuşmadıklarını belirten Teziç, Başbakan’ın “Rektörler kendi işine baksın” çıkışına neden olan yeni anayasa taslağına ilişkin görüşlerinin de yanlış anlaşıldığını söyledi. Teziç, “Yanlış bir kanı var. Ben anayasa taslağının içeriğiyle ilgili değerlendirme yapmadım. Sadece izlenmesi gereken yolu söyledim” dedi.

YÖK Başkanı, yeni anayasayla getirilmesi planlanan üniversitelerde türban yasağının kaldırılması konusunu ise gündeme getirmediğini, bu konuyu görüşmediklerini söyledi.

24 Eylül 2007 Pazartesi

Çin’de dördüncü uzay üssü

2010’a doğru faaliyete geçirilmesi planlanan üsten, toksik etkiye yol açmayan, çevreyi kirletmeyen yeni nesil füzeler fırlatılacak.

Ay’a gitmeyi hedefleyen Çin, dördüncü uzay üssünü kurmayı kararlaştırdı. “China Daily” gazetesinin yazdığına göre, ekvator çizgisine diğer üç uzay üssünden daha yakın olacak fırlatma üssü, güneydeki Hainan adasında bulunan Veçang yöresine inşa edilecek. Üs, 2010’a doğru faaliyete geçirilecek.

Üste iki fırlatma rampası ve bir montaj fabrikası bulunacak. Üsten, toksik etkiye yol açmayan, çevreyi kirletmeyen yeni nesil füzeler fırlatılacak.Uzmanlara göre, fırlatma işlemi için en uygun bölge ekvator.

Füze, ekvatordan fırlatılınca dünyanın dönme hareketinden doğan itme gücünden daha fazla faydalanıyor.

Çin, son üç yıl içinde yörüngeye iki sefer düzenleyerek ABD ve Rusya’dan sonra uzaya kendi imkanlarıyla insan gönderen üçüncü ülke olmuştu.

Çinliler, Ay’a da insan göndermeyi tasarlıyor. Bu amaçla bu yıl içinde Ay’a keşif uydusu yollayacaklar.

Başbuğ’dan Kuzey Irak uyarısı

Kara Kuvvetleri Komutanı Başbuğ, Kuzey Irak’taki Kürtlerin tarihte olmadığı kadar siyasi, hukuki, askeri ve psikolojik güç kazandığını söyledi, “bu durumun vatandaşlarımızın bir kısmı üzerinde aidiyet modeli yaratabileceği” tehlikesine dikkat çekti.

Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ, yeni eğitim-öğretim yılına başlayan Kara Harp Okulu’nda ilk dersi verdi; Irak’ta yaşananların Türkiye’nin güvenliğini tehdit edecek boyuta gelmek üzere olduğunu söyledi ve ABD’nin artık PKK için eylem zamanı olduğunu anlaması gerektiğini, Türkiye’nin belki gelişmeleri durdurumayacağını ama engelleyip, maliyetleri artırabileceğini söyledi.

'Grip aşısının tam zamanı'

Uzmanlar, havaların soğumaya başladığı bugünlerde grip aşısını yaptırmanın tam zamanı olduğunu, ancak bu aşının sadece hasta, yaşlı ve diğer risk grupları için gerekli olduğu bildirdi.

Havaların soğumaya başladığı bugünlerde eczanelerin camlarında, grip aşısının geldiğine ilişkin yazılar dikkati çekiyor. Bazı kişiler, kışı griple karşılaşmamak ya da gribi daha az etkilenerek atlatmak için aşı yaptırmayı tercih ediyor.

Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hamdi Arbağ, içinde bulunulan, havaların soğumaya başladığı dönemin grip aşısı olmanın tam zamanı olduğunu belirtti.

Türkiye'de ticari kazanç elde etmek için, grip aşısının çoğu zaman bir zorunluluk gibi sunulduğunu ifade eden Doç. Dr. Arbağ, şunları kaydetti:
"Bu aşıyı herkesin yaptırması gerekiyor gibi bir ticari anlayış yanlıştır. Çünkü yaşlılar, çocuklar, kalp yetmezliği hastaları, diyaliz hastaları, solunum yetmezliği rahatsızlığı bulunanlar gibi gruplar için grip aşısı önerilmektedir. Sağlıklı bir kişinin kış yaklaşırken grip aşısı yaptırması çok anlamlı değildir. Bu durumun, vatandaşlarımızca iyi bilinmesi ve haksız ticari kazanç elde edilmesinin önüne geçilmelidir. Vatandaşlarımız, grip aşısı olup olmama kararını uzman doktora mutlaka danışmalıdır."

Ortega uslanmıyor!



River Plate Arjantin Açılış Ligi'nde Tigre'ye 4-1 mağlup olurken, maçta eski Fenerbahçeli Ariel Ortega kırmızı kartla oyun dışı kaldı...

Arjantin Açılış Ligi'nde eski Fenerbahçeli Ortega'nın takımı River Plate, Tigre'ye 4-1 mağlup olarak zirve yarışından iyice uzaklaşırken, maçı 9 kişi tamamladı.

Kırmızı kart görmeleriyle ünlü Ariel Ortega, maçın 86.dakikasında kırmızı kart görürken, bir diğer kart da 90.dakikada Lima'ya çıktı.

Ligin bir diğer iddalı takımı Boca Juniors da kendi sahasında, ligin alt sıralarındaki ekiplerden Gimnasia J. ile 2-2 berabere kalarak, İndependiente'nin ardında 2.sırada kaldı.


Arjantin Ligi'nde oluşan puan durumu ve haftanın görünümü şöyle :

Huracan 2 - 2 Colon

Rosario Central 1 - 3 San Lorenzo

Gimnasia La Plata 0 - 1 Banfield

Argentinos Juniors 4 - 0 Newell's Old Boys

San Martin 3 - 2 Velez Sarsfield

Independiente 3 - 0 Olimpo

Tigre 4 - 1 River Plate

Boca Juniors 2 - 2 Gimnasia J

Lanus 1 - 0 Estudiantes

Arsenal S. 0 - 1 Racing Club


1. Independiente 22

2. Boca Juniors 20

3. Argentinos Juniors 17

4. Atletico Tigre 17

5. Lanús 17

6. Racing Club 16

7. River Plate 15

Lordlardan KKTC için tam destek

İngiliz Lordlar Kamarası'nın AB genişleme raporunda Kıbrıs sorununun, Türkiye'nin AB üyelik müzakerelerini raydan çıkarmasına izin verilmemesi uyarısında bulundu.

İngiltere'deki Lordlar Kamarası Avrupa Birliği'nin sonraki genişleme adımıyla ilgili olarak bir rapor yayınladı. Türkiye'nin AB üyeliğinin, Avrupa'nın uzun vadeli gelişimi açısından stratejik bir önemi olduğunun altı çizilen raporda, Avrupa Birliği'ne "Kıbrıs sorununun üyelik müzakerelerini raydan çıkarmasına izin vermeyin" uyarısı yapıldı.

Avrupa Birliği Komitesi'nin yayınladığı raporda AB'nin genişlemedeki sonraki adımı ve bundan sonraki süreci tartışıldı. Raporda Komite AB'nin sonraki sürecini kanıtlarıyla ortaya koyduğunu iddia etti. İngiliz Lordlar Kamarası'nın Avrupa Birliği Komitesi, AB genişlemesi ile ilgili hazırladığı raporunda Kıbrıs sorununun, Türkiye'nin AB üyelik müzakerelerini raydan çıkarmasına izin verilmemesi uyarısında bulundu.

Raporda, "imtiyazlı ortaklık" fikrinin de Türkiye'de motivasyon kırıcı bir etkisi olduğu uyarısı yapıldı. Lordlar Kamarası, 23 Kasım 2006'da yayınladığı "AB'nin İlerideki Genişlemesi: Bir tehdit mi yoksa fırsat mı" başlıklı raporun ardından, devam niteliğindeki "AB'nin İlerideki Genişlemesi: Devam Raporu'nu" yayınladı. Avrupa Birliği'nin, Türkiye'nin AB üyelik sürecinde attığı adımları tanıma konusunda daha çok adım atması gerektiği çağrısında bulunulan raporda, Türkiye'nin geçen süre zarfında idam cezasını kaldırdığı, işkenceyi ciddi biçimde azalttığı, kadınların anayasal haklarını güvence altına aldığı ve azınlıkların kültürel haklarını arttırdığı vurgulandı.
Türkiye'nin stratejik önemi ve doğrudan ticaret konusunda gelinen nokta. Haberin ayrıntısı Rotahaber'de.

Bardakoğlu'ndan net tavır



Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinin zorunlu olması, bunun yanında isteyene istediği dinin eğitiminin verileceği bir din eğitimi dersinin seçmeli olarak konması gerektiğini söyledi.

Bardakoğlu, "Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin seçmeli olması, ayrımı körükler, doğru değildir" dedi.
Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğul, Cihan'a yaptığı açıklamada, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi ile din eğitimini birbirinden ayırmak gerektiğini belirtti. Din Kültürü dersinde, çocuklara İslam ve diğer dinler hakkında sağlıklı bilgi aktarıldığını kaydeden Bardakoğlu, "Yoksa çocuklarımızı Müslümanlaştırmak, daha dindar yapmak ve onları herhangi bir din konusunda eğitmek dersi değildir" dedi.

Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin zorunlu olması gerektiğini dile getiren Bardakoğlu, "Bu derste niçin zorunlu sisteme geçtik? Bunu, orta ve üzeri yaşta olanlar düşünürse bugünkü tartışmaları daha iyi değerlendirme imkanı bulur. Ben 21. yüzyılda insanımızın, dünyadaki din olgusu, dinlerin tarihsel tecrübesi, dinlerin ortak ve kutsal değerleri, dindarların dini duyarlılıkları konusunda yeterince bilgi sahibi olmasını çağdaş olmanın, aydın olmanın ve bu topraklarda yaşıyor olmanın önemli bir şartı olarak görüyorum. Bunun için Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi zorunlu olarak öğretilmelidir. Bu dersin seçmeli olması ayrışmayı ve ayrımı körükler, doğru değildir. Eskiden yaşadığımız bir çok sıkıntıyı tekrar yaşamak zorunda kalırız" şeklinde konuştu.

"DİN EĞİTİMİ, HER DİN MENSUBUNUN KENDİ DİNİNİN EĞİTİMİNİ ALABİLMESİDİR"
"Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinden önce din eğitimini tartışmalıyız" diyen Bardakoğlu, din eğitimini ise her din mensubunun kendi dininin eğitimini alabilmesi olarak açıkladı. Bardakoğlu, şöyle devam etti: "Bu, küçüklerin ailelerinin talebine, büyüklerin de kendi taleplerine bağlı olmalıdır. Din eğitimi dediğimiz de sadece Müslümanlığın eğitimini değil, diğer dinlerin de eğitimini kastediyoruz. Diğer din mensupları da kendi dinlerinin eğitimlerini özgürce ve doğru bir şekilde almalıdır."

NASA'nın hedefi; 2037'de Mars

ABD, 2037 yılına kadar Merih gezegenine insan yollayacağını ümit ediyor. NASA Başkanı Michael Griffin, "Yarının uygarlığını kurmak için gözlerimizi Ay ve Mars'a çevirmeliyiz" dedi.

ABD, 2037 yılına kadar Merih gezegenine insan yollayacağını ümit ediyor. ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) Başkanı Michael Griffin, Hindistan'ın Haydarabad kentinde uzay sanayii konusunda toplanan uluslararası konferansta konuşurken, 2007'nin uzayın keşfinin 50. yıldönümü olduğunu hatırlattı ve "2057'de, hem uzayın keşfinin yüzüncü yılını, hem de Mars'a insanoğlunun gidişinin 20. yıldönümü kutlamalıyız" dedi.
Griffin, "Yarının uygarlığını kurmak için gözlerimizi Ay ve Mars'a çevirmeliyiz" diye konuştu. ABD, geçen ay Mars'a sonda göndermişti. "Zümrüd-ü Anka" adı verilen sonda, 25 mayıs 2008'de Mars'a inecek

Ortopedik özürlü gençler Çeşme’de ilk kez dalış yaptı

Koçoğlu Dalış Merkezi ve Bostanlı Lions Kulübü ve işbirliğiyle düzenlenen organizasyonda, Ortopedik Özürlüler Rehabilitasyon Spor Kulübü üyeleri Çeşme’de dalış yaptı. Bir oteldeki dalış merkezinde, ortopedik özürlüler eğitmenlerden teorik dalış eğitimi aldı. Daha sonra Muzaffer Erdem, Soner Özen, Mine Ercan, Ramazan Kaymaz, Mahir Işık ve Zafer Alparslan eğitmenlerin eşliğinde 20 dakikalık try scuba dalışı yaptı

23 Eylül 2007 Pazar

Kuraklık Amazonlar’ı etkilemiyor



Bilimadamlarının gerçekleştirdiği araştırma, kuraklığın Amazon ormanlarını etkilemediğini, hatta yağmur ormanlarının daha çok yeşillenmesine sebep olduğunu ortaya koyuyor..

Yapılan yeni bir araştırmaya göre kuraklık Amazon yağmur ormanlarını daha önce olduklarından çok daha fazla yeşil hale getiriyor. Bu da bilimadamlarına küresel ısınmanın Güney Amerika’nın ekosistemini beklendiği kadar kötü etkilemeyeceği yönünde umut veriyor.

Çoğu küresel iklim modellerinden elde edilen sonuçlar, dünyanın ısısının artmasıyla Amazonların aşırı derecede kuraklık yaşayacağını ortaya koymuş, zamanla yağmur ormanlarının yok olma ihtimalinin de bulunduğu açıklanmıştı.
2005 yılında Amazonlar yaygın bir kuraklık dönemi geçirdi. Bu sürecin en tehlikeli olduğu dönem Temmuz ile Eylül ayları arasındaydı ve bu dönem, araştırmacılar için iklim modellerini deneme fırsatı yarattı.
Modellerden alınan sonuçlara göre, ısı derecesinin artmasının, kuraklığa yol açacağı görüldü.

Fakat, beklenenin aksine kuraklık, ormanın yeşilliğinin artmasına sebep oldu. Bilimadamları, ağaçların daha fazla güneş ışığı görmesi ile, ağaç köklerinin toprağın derinliklerinden su alabildiğini tahmin ediyorlar.

Araştırmacılar elde ettikleri bulguların Amazonların, iklim modellerinin öngördüğü gibi, kuraklıktan doğrudan zarar görmeyeceğini belirtirken bir diğer noktaya da dikkat çekiyorlar: Ancak Amazonlarda kuraklık süresince orman yangınları ve ormanların yok olması tehlikesi de artabilir.

22 Eylül 2007 Cumartesi

Dünyada her iki haftada bir dil ölüyor

Avustralya’dan Sibirya’ya, Oklahoma’ya kadar yüzlerce dil yok olma tehlikesiyle karşı karşıya...

Tehlikedeki Diller için Yaşayan Lisanlar Enstitüsü ve National Geographic Society tarafından yapılan açıklamada, dünyada şu anda 7 bin civarında dilin konuşulduğu ve bunlardan birinin iki haftada bir öldüğü belirtilerek, dillerin bazı bitki ve hayvan türlerinden daha fazla yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğu kaydedildi.

Dillerin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğu dünyadaki 5 noktayı açıklayan araştırmacılar, dillerle birlikte bilgilerin de yok olduğu uyarısında bulundu.

Dilbilim uzmanları, şu an konuşulmakta olan 7 bin dilin yarısının artık yazılmadığını belirterek, lisanların, toplumların konuştukları dilin artık bir ayak bağı haline geldiğini düşünmeleriyle yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığı uyarısında bulundu.

Dünyada şu anda yaygın olarak konuşulmakta olan 83 dilin dünya nüfusunun yüzde 80’i tarafından kullanılmakta olduğunu belirten dilbilimciler, ancak 3 bin 500 küçük dilin dünya nüfusunun sadece yüzde 0,2’si tarafından konuşulmakta olduğunu kaydetti.

Uzmanların açıklamasına göre, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunan diller listesi:
Kuzey Avustralya, 153 lisan
Ortagüney Amerika ile Ekvator, Kolombiya, Peru, Brezilya ve Bolivya, 113 lisan
Kuzeybatı Pasifik Platosu, Kanada’daki Britanya Kolombiyası, ABD’nin Washington ve Oregon eyaletleri, 54 lisan
Doğu Sibirya, Rusya, Çin ve Japonya, 23 lisan
Oklahoma ve New Mexico, 40 lisan.

Prince Londra’yı salladı


Grammy ödüllü Amerikalı şarkıcı Prince, İngiltere’nin başkenti Londra’da görkemli bir konser verdi. Bir süre müziğe ara vererek kendini İncil’i incelemeye adayacağını söyleyen Prince’in konserine ilgi yoğun oldu.

Efsanevi şarkıcı Prince, bu yaz Londra’da peş peşe verdiği konser diziyle İngiliz hayranlarıyla buluştu.
Bir süre müziğe ara vererek kendini İncil’i incelemeye adayacağını ve klasik parçalarını son kez seslendireceğini söyleyen Prince’in Londra’da verdiği 21’inci ve son konserine ilgi yoğundu.

Prince, ‘Purple Rain’ ve ‘Kiss’ gibi klasikleşen parçalarıyla hayranlarını çoşturdu.
Prince, son olarak konser görüntülerini telif hakkı ödemeden yayınladığı için Youtube’a dava açma kararı almıştı. Sanatçı, bu nedenle izleyicilerin konserlerine kamera sokmasına izin vermiyor.

21 Eylül 2007 Cuma

Cep telefonu işitme kaybı nedeni

ABD’de bu hafta yapılan bir kulak-burun-boğaz konferansında sunulan araştırmada, cep telefonunu çok kullananların, özellikle yüksek frekanslı sesler sayılan s, f, h, t ve z ile başlayan kelimeleri anlamakta güçlük çektikleri belirlendi.

Daily Mail’in internet sitesindeki habere göre, araştırma, 18-25 yaş arasındaki 100 cep telefonu kullanıcısıyla kullanmayan 50 kişi karşılaştırılarak yapıldı.

Araştırma sonucunda, 4 yıldan fazla bir süre günde bir saati aşkın cep telefonu kullananların sesleri ayırt etmede güçlük çektikleri belirlendi. Bilim adamları, sorunun özellikle çoğu insanın kullandığı sağ kulakta görüldüğünü belirttiler.

Hintli kulak-burun-boğaz uzmanı Nareş Panda, işitme kaybının sebebinin uzun süre cep telefonu kullanımından kaynaklanan radyasyonun iç kulakta tahribata yol açması olabileceğini söyledi. Panda, araştırmanın teyit edilmesi için daha çok sayıdaki denek arasında yapılması gerektiğini vurguladı.

Demirel, rol aldığı filmin galasında


Yönetmenliğini Zeki Alasya’nın yaptığı ‘Cumhurbaşkanı Öteki Türkiye’de’ adlı filmin galası, filmde konuk oyuncu olarak yer alan 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in de katılımıyla Ankara’da gerçekleştirildi.

Birçok ünlü ismin yer aldığı ‘Cumhurbaşkanı Öteki Türkiye’de’ adlı filmin galası, Ankara Büyülüfener Sineması’nda yapıldı.

Galaya filmin yönetmeni Zeki Alasya, yapımcı ve yönetmen Sinan Çetin ve oyuncuların yanı sıra, filmde konuk oyuncu olarak yer alan 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel de katıldı.

Çekimlerine 2004 yılında başlanan filmin iç mekan çekimlerinin ise, ilk kez bir film setine ev sahipliği yapan başbakanlık binasında gerçekleştirildiği belirtildi.

1,77 milyon yıllık fosiller bulundu

Gürcistan’da bulunan, insanların 1,77 milyon yıl önceki atalarına ait fosiller, insan öncesi canlılarla günümüz insanının ortak özelliklerini taşıyor.

Buluntular, insanın, Afrika dışında bulunmuş en eski fosilleri olma özelliği taşıyor. Nature adlı bilim dergisinde yayımlanan makaleye göre 3 yetişkin ve 1 gence ait fosiller, başkent Tiflis’in 88 kilometre güneybatısındaki Dminisi’de bulundu.

Fosiller, kuyruksuz maymun benzeri yaratıklarla (australopithecines), insan türü (homo) arasındaki geçiş dönemini yansıtan özellikler taşıyor. Kol, bacak ve omurga fosilleri, bu canlıların bugünkü insanlar gibi tamamıyla dik biçimde yürüyebildiklerini, dolayısıyla Afrika’dan dünyanın başka bölgelerine yayılmalarını sağlayacak biçimde uzun mesafeleri yürüyebildiklerini gösteriyor. Bugünkü insana benzeyen bu özelliklere karşın kollar ve göreli olarak daha küçük bir beyni gösteren kafatasları, australopithecines türüne benziyor.

Dolayısıyla bu fosillerin, insanın modern özellikleriyle, atalarının özelliklerini şaşırtıcı biçimde birarada barındırıyor. Araştırma ekibinin başkanı olan Gürcistan Ulusal Müzesi’nden David Lordkipanidze, bu fosillerin “Afrika dışında bulunan en eski insan fosilleri olduğunu” söyledi. Lordkipanidze, “Başları ilkel, ayakları ise günümüz insanları gibi” dedi.

Bu fosillerin bulunmasına değin bilim adamlarının, “Afrika’dan dünyanın diğer bölgelerine yayılmış insanlar, günümüz insanlarına benziyordu” diye düşündüklerini belirten Lordkipanidze, bu düşüncenin, bu bulgularla birlikte ortadan kalktığını kaydetti.Çalışmaya katılan Harvard Üniversitesi antropologlarından Daniel Lieberman da, bugünkü görünümüne doğru evrim geçirmesinin, örneğin ayağa kalkmasının sanıldığı gibi çabucak gerçekleşmiş bir süreç olmadığını, dönüşümün yavaş ve aşamalı olduğunu vurguladı.

Buna da şükür



Sion karşısında savunmada büyük açıklar veren sarı kırmızılılar, şok üstüne şok yaşadı. Kabustan Lincoln ve Linderoth’un golleri ile uyanan Aslan beraberliği bulamasa da İstanbul’da turu geçeceğinin sinyalini verdi.

UEFA Kupası’ndaki temsilcilerimizden Galatasaray, İsviçre’nin Sion takımı ile deplasmanda oynadığı maçta soğuk terler döktü: 3-2. Çok kötü başladığı ve ilk yarım saati 3-0 yenik tamamladığı 1. tur ilk karşılaşmasında yine de toparlanmayı bilen sarı kırmızılılar, attığı 2 golle umutlarını rövanşa taşımayı bildi.

Maçın ilk dakikaları temsilcimiz için bir kabus gibiydi. Çok adamla hücum etmek isteyen G.Saray çabuk geri dönemeyince sahasından hızla çıkan mütevazı rakibi karşısında büyük tehlikeler yaşadı.
Bunların ilkinde sağ kanattan Alioui’nin ortasına iyi yükselen Dominguez kafayla topu ağlara gönderdiğinde dakikalar henüz 7’yi gösteriyordu: 1-0.

Bu golün şokunu atlatamadan 10. dakikada bu kez sol kanattan kullanılan köşe vuruşunu kafayla filelere gönderen Vanczak farkı ikiye çıkardı: 2-0.

Sambacı sahnedeBu golleri telafi etmek isteyen temsilcimiz yüklendikçe savunmada boşluklar bırakmaya devam etti. 32. dakikada ani gelişen bir başka atakta Alioui’nin ceza sahası dışından vuruşu Song’a çarpınca, kontrpiyede kalan Orkun’un bakışları arasında yine ağlarımızdaydı: 3-0. Devre bitmeden umutlarımızı yeşerten gol geldi. 39. dakikada Hasan’ın ara pasında ceza sahasında topla buluşan Lincoln, dönüp güzel bir şutla topu ağlarla buluşturdu: 3-1.


İkinci yarıya daha derli toplu ve istekli başlayan sarı kırmızılılar oyunu rakip sahaya yıktı ve bunun karşılığını farkı bire indirerek aldı. 67. dakikada soldan hızla ceza alanına giren Volkan, topa basıp yay üzerinde bekleyen Linderoth’u gördü. İsveçli de soğukkanlı bir vuruşla köşeden çerçeveyi buldu: 3-2. Kalan dakikalarda baskılı oyununu sürdüren takımımız Lincoln, Hakan ve Ümit Karan’la yakaladığı fırsatları cömertçe harcayınca tek farklı yenilgiye razı oldu. Rövanş 4 Ekim’de Ali Sami Yen’de oynanacak ve G.Saray’a tur için 1-0, 2-1 gibi tek farklı galibiyetler de yetecek.



İzmir Etabı


Safari Motorsporları tarafından organize edilen ve Honda Type R’ların yarıştığı Arkas Racing Cup’ın dördüncü ayağı, geçtiğimiz günlerde İzmir Pınarbaşı Pisti’nde gerçekleşti.
Beykent Üniversitesi Sahibi Erkan Çelik ve Evo Cup’tan yarışan yakın arkadaşı Artuğ Aysal, yarıştaki rekabet sonrası birbirlerini tebrik edip sohbet ettiler.

Heidi Klum Atıl'ı seçti


Top model Heidi Klum, Türk tasarımcı Atıl Kutoğlu’nun bir kıyafetiyle poz verdi.


Top model Heidi Klum, "New York Moda Haftası" için yayımlanan Ocean Drive Sonbahar Özel Dergisi’ne, Ralph Lauren, Donna Karan gibi dev markalar yerine Türk tasarımcı Atıl Kutoğlu’nun bir kıyafetiyle poz verdi.

Klum, Kutoğlu imzayı siyah deri ceketle 340 sayfalık derginin kapağını süsledi. Moda haftasına katılmadığı halde ilgi odağı olan Kutoğlu, "Kapağa çıkmanın bedeli çok yüksek. Heidi’nin yüzbinlerce dolarlık bir reklam ödemesi gerektiren bu tercihi bana moral verdi" dedi.

Dünya türbanı ve Türkiye'yi konuşuyor

Başbakan Erdoğan’ın dün türban konusundaki açıklamaları, dünyada geniş yankı buldu. Yabancı basın, “Türban projesi şiddetli tartışmaları tetikledi” ve “Erdoğan’ın arzusu laik elitlerde alarm yarattı” gibi yorumları yaptı.


LE MONDE:TÜRBAN PROJESİ ŞİDDETLİ TARTIŞMALARI TETİKLEDİ
Fransız Le Monde gazetesi ise, Türk hükümetinin üniversitelerde türbana izin verme projesinin “aşırı derece hassas bu konuda şiddetli tartışmaları tetiklediği”ni yazdı. Türban yasağının kaldırılmasının, sık sık hükümet ile orduyu karşı karşıya getirebilecek konulardan biri olarak söz edildiğini kaydeden gazete, Başbakanın Erdoğan eşi ve çocuklarının türban kullandığına, başını örten Gül’ün kızının da Türkiye’de okuyabilmek için “peruk”a başvurduğuna dikkat çekti.

BBC: LAİK GÜÇLERİ TÜRBAN YASAĞININ KALDIRILMASINA KARŞI
İngiliz yayın kurumu BBC, Başbakan Erdoğan’ın türban yasağını kaldırma çabalarına Cumhurbaşkanı Gül’ün destek verdiğini belirttiği haberinde “Ordu ve yargı liderliği dahil olmak üzere Türkiye’nin laik güçleri, ülkenin laik sisteminin erozyonu gibi gördükleri herhangi bir harekete karşı çıkıyorlar” görüşünü dile getirdi.

EL CEZİRE:ERDOĞAN’IN ARZUSU LAİK ELİTLERDE ALARM YARATTI
Türban sorununu da değerlendiren El Cezire televizyonu, Başbakan Erdoğan’ın, türban yasağını kaldırılması çağrısına ülkenin laik sistemin karşı çıktığını belirtirken “Erdoğan’ın anayasaya türban yasasının hafifletilmesine ilişkin bir düzenleme dahil etme arzusunun beklendiği gibi ülkenin laik elitlerde alarm yarattı” yorumunu yaptı.

EL PAIS:EN BÜYÜK KUŞKUYU TÜRBAN YARATIYOR
İspanya’nın en büyük gazetesi El Pais ise, AKP’nin anayasa taslağındaki en büyük kuşku yaratan unsurun türban yasağının kaldırılması olduğunu yazdı. Projenin laikler arasında “alarm” yarattığını, muhalefetin ise, hükümetin “geleneksel laikliğin temellerini mayınlamaya başlamasından korktuğunu” belirten gazete, yasağın kaldırılmasını AKP seçmenlerinin çoğunun desteklediğini öne sürdü.

Tokalı kızlara: ’Manken oldunuz, niye örtünmüyorsunuz’

Prof. Beyza Bilgin, 1988’de Ankara İlahiyat Fakültesi’nde yöneticiyken başörtüsünün serbest kalmasıyla başını örtmeyen tek kız kalmadığını söyledi. Bilgin, "Şimdi, kızların okuması için başörtüsü serbest bırakılsın diyemiyorum, endişeliyim. Çünkü bu sefer öbür taraf eziliyor" dedi.

İLAHİYAT Profesörü Beyza Bilgin, Ankara İlahiyat Fakültesi’nde yönetici olduğu 1988’de başörtüsünün serbest bırakılmasının ardından, fakültede başını örtmeyen tek kız kalmadığını söyledi. Başörtüsü serbest olursa yine çevre baskısı olabileceğini kaydeden Bilgin, "Ancak Malezya’da olduğu kadar ileri gidileceğini düşünmüyorum" dedi.

Prof. Beyza Bilgin, 1988’de Ankara İlahiyat Fakültesi’nde yöneticiyken başörtüsünün serbest kalmasıyla başını örtmeyen tek kız kalmadığını söyledi. Bilgin, "Şimdi, kızların okuması için başörtüsü serbest bırakılsın diyemiyorum, endişeliyim. Çünkü bu sefer öbür taraf eziliyor" dedi.

İLAHİYAT Profesörü Beyza Bilgin, Ankara İlahiyat Fakültesi’nde yönetici olduğu 1988’de başörtüsünün serbest bırakılmasının ardından, fakültede başını örtmeyen tek kız kalmadığını söyledi. Başörtüsü serbest olursa yine çevre baskısı olabileceğini kaydeden Bilgin, "Ancak Malezya’da olduğu kadar ileri gidileceğini düşünmüyorum" dedi.

İKİ DÖNEMİ DE YAŞADIK
1988’de fakültenin dekan yardımcısıydım. Önce yasak dönemini yaşadık. Okulun bahçesinde çadırlar kuruluyor, siyasiler yasağın kaldırılması için konuşma yapıyorlardı. O dönem başörtüsü yasağı taraftarı değildim. Kızların okuma imkanıdır, dışı örtülü de olsa kafalarının içi açılıyor diye düşünüyordum. Yönetici olarak buna izin veremesem de gönül olarak öyleydim. Ne oldu, başörtüsü çağdaş kıyafettir dendi, olay tersine döndü. Yanlış, yön değiştirdi.
Bu sefer bir tek kız kalmadı başı açık. Okumak için saçlarını açıp örgü yapan, toka takan kızlara, erkekler koridorlarda ’Manken oldunuz, niye örtünmüyorsunuz’ diye laf atmaya başladılar.

ŞİKAYETÇİ OLAMAZLAR
Kızlar şikáyetçi olmadılar. ’Biz kendi rızamızla örtüyoruz’ dediler. Zaten şikáyet de olamaz. Ağabeyler, ablalar vardır. Malezya kadar baskı olmaz, ama bir miktar olacaktır. Baskı olmaya başlayınca direnme de olur.
Ama artık 1980’li yıllar gibi değil. Şimdi, kızların okuması için eskiden olduğu kadar, başörtüsü serbest bırakılsın diyemiyorum, endişeliyim. Çünkü bu sefer öbür taraf eziliyor."

20 Eylül 2007 Perşembe

İnternetten ‘hazır kart’ ile müzik indirme

Japon elektronik devi Sony’nin Almanya bölümü, internetten müzik indirmek için bu yıl içinde hazır kart uygulaması başlatacak.

Sony Almanya’nın patronu Edgar Berger, Die Welt gazetesine yaptığı açıklamada, bu konuda çalışmalarını sürdürdüklerini belirterek, üzerindeki şifre ile internetten müzik indirmeye olanak sağlayacak hazır kart uygulamasını birkaç ay içinde baştalacaklarını kaydetti.

Bu hizmetle satışları hız kesen CD ve DVD’lerin satışına yeni bir alternatif getirmeyi planlayan Sony’nin Almanya yöneticisi Berger, Almanya’daki sorunun, insanların internetten müzik satın almak ve bunu kredi kartlarıyla ödemek konusunda çekimser davranmaları olduğunu ifade etti. Berger, ülkede müzik satın alanların yüzde 7’sinin internetten indirdiklerini, ABD’de bu oranın yüzde 20 ila yüzde 30 seviyesinde bulunduğunu söyledi.

Almanya Bilişim Federasyonu ve telekom (Bitkom) verilerine göre, internette dosya indirmenin artış gösterdiği Almanya’da bu yıl 34 milyon şarkı ve albüm internetten indirildi ve 2006’ya göre artış yüzde 30 oldu.

Rice’dan İsrail’e Gazze desteği



ABD Dişişleri Bakanı Condoleezza Rice, İsrail’in Gazze Şeridi’ni düşman toprağı ilan eden açıklamasına destek verdi.

İsrail’de temaslarda bulunan Rice, İsrail Dışişleri Bakanı Tzipi Livni ile biraraya geldi. İki bakanın gündeminde İsrail’in Gazze Şeridi’yle aldığı karar vardı. Rice, Gazze Şeridi’nin Washington için de düşman toprağı olduğunu söyledi, ancak masum Filistinlileri yüzüstü bırakmayacaklarını belirtti.

Rice ve Livni, Gazze’deki insani ihityaçların dikkate alınacağını kaydetti. İsrail başbakanlık bürosundan yapılan açıklamada da, İsrail’in insani bir kriz yaratma isteğinde olmadığı açıklandı.

İsrail: Gazze Şeridi düşman bölgesi
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-moon ise, İsrail’e kararı yeniden düşünme çağrısı yaptı ve uygulanacak yaptırımların uluslararası hukukun ihlali olacağı uyarısında bulundu.

Inter'i dağıtan adam: Alex


Fenerbahçe-Inter maçına Alex de Souza damgasını vurdu. Sarı-lacivertli taraftarların özlediği futbolunu sergileyen Brezilyalı yıldız, İtalyan ekibinin savunmasını dağıttı, galibiyetin mimarı oldu.

Şık çalımları ve ara paslarıyla alkış alan Alex, Deivid'in attığı muhteşem golün de asistini yaptı. Edu'nun kafasına gönderdiği milimetrik orta, kalecinin parmaklarının ucuyla çıkardığı uçan kafası Şükrü Saraçoğlu Stadı'nı dolduran 50 bin taraftar ve televizyonları başında maçı izleyen futbolseverleri heyecanlandırmaya yetti.

Süper Lig'de oynadığı etkisiz futbolun aksine Inter karşısında çok istekli olan Fenerbahçe, mutlak gol pozisyonları cömertçe harcadı. Kaleci Volkan'a uzun süre top bile gelmezken, Mancini'nin oyuncu değişiklikleri bile sarı-lacivertli takımın muhteşem futbolunu engelleyemedi. Deivid'le birlikte sahanın en göze batan ismi olan Alex, takımının Şampiyonlar Ligi'ne galibiyetle başlamasında en önemli katkıyı yaptı.

Dexter Loafer'lar Vitrinde!


Dexter’ın 2007-2008 Kış koleksiyonunda yer alan okul ayakkabıları, vitrinlerde yerini aldı.

Yoğun okul temposunda rahatlık ve şıklık arayan öğrencilerin en çok tercih ettiği Dexter Loafer’lar, bu sene yeni eklenen genç kız modelleriyle de nihayet vitrinlerde yerini aldı.
Kız öğrencilerin okul klasikleri arasında en çok beğendiği püsküllü Loafer Julia, 175 YTL’lik fiyatı ile Dexter mağazalarında.

Kendini kobay olarak kullanan Nobelli profesör Ankarada


HACETTEPE Üniversitesi Senatosu, mide ülserine bakterilerin neden olduğunu bularak 2005 Nobel Tıp Ödülü’ne layık görülen Avustralyalı Prof. Dr. Barry Marshall’a, "Onursal Doktora" unvanı verdi.
Hacettepe Üniversitesi Kültür Merkezi’nde "Tıpta Araştırma: Nobel Ödülü’ne Giden Yol" başlıklı bir konferans veren Prof. Dr. Marshall, tecrübelerini Türk bilim adamlarına ve öğrencilere aktardı. Prof. Dr. Marshall, Nobel ödülünü paylaştığı Robin Warren ile yaptıkları çalışma sonucu ülserin "helicobacter pylori" adlı bir bakteri yüzünden oluştuğunu ve antibiyotiklerle tedavisinin mümkün olduğunu kanıtladıklarını söyledi.
Elde ettikleri sonucun inanılır hale gelmesi için bir deneye ihtiyaç duyulduğunu, kendisinin de gönüllü denek olduğunu belirten Prof. Marshall, "Bize Nobel Tıp Ödülü’nü kazandıran araştırma için ülserli bir hastanın mide suyunu içtim. Deney sonucunda da mikroplardan etkilenip hastalandım. Midemde daha önce olmayan sorunlarla karşı karşıya kaldım. Çalışma çerçevesinde kusma ve mide ağrılarım antibiyotiklerle tedavi edildi. Böylece ülsere çare bulduk" diye konuştu.

İlk İşimiz Türban

Başbakan Tayyip Erdoğan, Financial Times Gazetesi’ne verdiği röportajda, yeni anayasa çerçevesinde üniversitelerdeki türban yasağını kaldırmak istediklerini söyledi. Erdoğan, "Yüksek öğrenim hakkı genç kızların kıyafeti yüzünden sınırlandırılamaz. Batı toplumlarında böyle bir sorun yok ama, Türkiye’de var. Ben siyasettekilerin bu problemi çözmelerinin birinci görevi olduğuna inanıyorum" dedi.

İngiltere’de yayınlanan uluslararası etkinlikteki Financial Times gazetesinin dünkü sayısında, "Dinin emrinde olmayan bir reformcu" başlığıyla yer alan haberde Başbakan Erdoğan’ın, yeni anayasa taslağının bir parçası olarak üniversite ve kampüslerde türban yasağının kaldırılması gerektiği konusunda ısrarlı konuştuğu vurgulandı.

Haberde Erdoğan’ın, "Kızların türban nedeniyle eğitimini sürdürememesi haksızlık. Ülkenin demokratik ve laik kurumlarını güçlendirecek olan yeni anayasa bu sorunu çözmelidir" dediği belirtildi.